Sınırlarımızın Kontrolsüzlüğü!
Taksim’deki terör saldırısı için konuşan ve “Güvenlik tedbirlerinin şehrin göbeğinde değil, sınırlarda alınması gerektiği bir kez daha anlaşılmış oldu” tespitinde duran Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, bu son saldırının, ülke çapında alınan önlem ve tedbirleri boşa çıkardığını söyledi.
“Taksim’de meydana gelen terör saldırısı, ülkemizin ne kadar kırılgan ve hassas bir coğrafyada olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi” diyen ve “Ülkemizi dizayn etmek isteyen grupların hedefi haline geldiğimiz, büyük bir korku ve şiddet tüneline girme ihtimalimizin ne kadar yüksek olduğu tekrar görüldü” tespitinde duran Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, yaşananlara işaret etti.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ve güçlü ismi Çalışkan, patlama ile beraber gündeme taşınan sorulara işaret etti ve dikkati çeken değerlendirmesini de ara başlıklar halinde şöyle sıraladı:
-KORKU!-
Patlama, toplumda büyük bir saldırı endişesine ve korkuya neden oldu. İnsanlar, kalabalık yerlerden ve herkesin akın ettiği mekanlardan endişe duyacak. Daha önce de Ankara Garı’nda, Kızılay’da, Suruç’ta ve farklı noktalarda benzeri şekilde sivil vatandaşların hedef alındığı bombalı eylemlere maruz kalmıştık. Hafızamız, eskinin kötü günleriyle canlandı.
Ürkütücü olan, patlamadan sonra konuşulan, kimsenin de “olmaz böyle şey” diyemediği “seçim senaryosu” fikrinin konuşulması! Ülkemizin milli menfaatleri için günübirlik hesaplardan ve basit çıkarlardan kaçınmak zorundayız. Bir insanın hayatının, dünyadaki bütün seçimlerden daha değerli olduğuna, bir insanı öldürmenin ise bütün insanlığı öldürmek olduğuna inanıyoruz.
-BOŞA ÇIKARDI!-
İstiklal Caddesi patlaması, ülke çapında alınan önlem ve tedbirleri boşa çıkaran bir saldırı oldu. Bütün il ve ilçelerin giriş-çıkışlarında kameraların bulunduğu, her yerleşim yerinin girişinde jandarma ve polis kontrol noktalarıyla insanların tek tek arandığı, pek çok sivil istihbarat görevlilerinin bulunduğu bir ortamda, Türkiye’nin kalbinde yaşanan bu saldırı, feci bir korku oluşturdu. Terörün amaçlarından biri de insanlara korku yaymak ve zihinleri soru işaretleriyle doldurmaktır.
-ÖNLENEMEDİ!-
Günlük hayatta alışageldiğimiz güvenlik kontrollerinin normalleştiği, bütünüyle polisiye bir hayat yaşadığımız, mobese kameraların, gelişmiş teknik cihazların ve son teknoloji arama aletlerinin olduğu bir zamanda böyle bir patlama nasıl meydana gelir, anlamak mümkün değil. Yaşanan dehşet ve sonrasında teröristin hemen yakalanması ise insanların zihinlerinde yüzlerce soruyu beraberinde getirdi. Güvenlik tedbirlerinin şehrin göbeğinde değil, sınırlarda alınması gerektiği bir kez daha anlaşılmış oldu.
-KONTROLSÜZLÜK!-
Yaşanan hadiselerle, yabancı düşmanlığının tetiklendiği, bir yandan da şehir merkezlerinin demografik yapısının kontrolsüz bozulduğu bir süreçteyiz. İstanbul gibi bir şehire bile milyonlarca yabancı uyruklu insan ulaşıp, barınabiliyor. Bugün pek çok ülkeden, soyunu-sopunu, huyunu-suyunu bilmediğimiz insanlar, rahatlıkla giriş yapabiliyor.
Anlaşıldı ki, en önemli beka sorunumuz muhalefetin varlığı değil, sınırlarımızın kontrolsüzlüğü imiş. Beka problemini sadece muhalefet üzerinden tanımlamaya çalışanların iddialarının, boş ve geçersiz olduğu net olarak ortadadır.
-TESPİTİ ZOR!-
Sosyal medyaya düşen paylaşımlardan görüldüğü kadarıyla, insan kaçakçılarının ülkemizi güzergah olarak kullanıp Avrupa’ya gittikleri veya Türkiye’de durdukları net biçimde ortada. Bunların hangisi mağdur, hangisi mazlum, hangisi terörist, tespit etmek mümkün değil. Kaldı ki, tam kaydı olmayan göçmenler üzerinden böyle bir tespit zaten yapılamaz.
Belki de tarihinde olmadığı kadar, sınırlarımızın güvensizliğinin ortada olduğu aşikardır. Binlerce yıllık tarihi, kültürü ve geleneği olan ülkemizin teamüllerine ve yaşam tarzına uymayan insanları kontrolsüz bir şekilde ülkeye kabul etmek, beraberinde birçok sorunu da getirecektir/getiriyor.
Güvenlikten sorumlu Bakanın, “Ülkede şu kadar terörist var. Her şey kontrolümüz altında, teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar her şeyi biliyoruz” gibi kendinden emin ifadelerinin de hamasetten öte bir anlam taşımadığı ortaya çıkmış oldu.
-ÇELİŞKİ!-
Saldırının; seçime yakın gerçekleşmesi, HDP müzakerelerinin ardından olması gibi iddiaları bir kenara bırakıyoruz… Bir taraftan “Amerika’nın taziyesini kabul etmiyoruz” deyip, aynı gün telefonla konuşulduğunun ortaya çıkması, Bakanın farklı ifadesine karşı Cumhurbaşkanı’nın taziye kabul etmesi de bir başka çelişki olarak ortaya çıkıyor. Alt ve üstün, birbirinden farklı tavır sergilemesi veya kopuk olması da ayrı bir sorun.
Tamer Yazar