Binlerce yıldır var olan ancak bir süredir gözden düşen erdemler, yeniden hayatımıza mı dönüyor? Değerler ve erdemler, artık büyüsünü yitiren politikanın yerine mi geçiyor?
Fransız eğitimci ve düşün adamı Andre Comte-Sponville “Büyük Erdemler Risalesi” adlı yapıtında, bu soruların peşine düşüyor; erdemlerin ne olduklarını ya da ne olmaları gerektiğini sorguluyor. Bunu yaparken bütün bir Batı felsefe tarihini ele alarak, erdemin gündelik yaşamımızdaki unutulan anlamını hatırlatıyor. Erdemi, harekete geçen ya da geçebilen bir güç olarak tanımlayan yazar, bu gücün insanın mükemmelliğini göstermesini sağlayan özgül bir güç olduğunu söylüyor. Kitap; Nezaket, Sadakat, Basiret, Ilımlılık, Yiğitlik, Adalet, Cömertlik, Merhamet, Bağışlama, Minnet, Alçakgönüllülük, Sadelik, Hoşgörü, Saflık, Yumuşak Huyluluk, İyi Niyet, Mizah, Aşk-Sevgi başlıkları altında, on sekiz bölümden oluşuyor.
Andre Comte-Sponville, sıraladığı tüm bu erdemleri düşünce, eleştiri ve tarih süzgecinden geçiriyor. Adaletin tüm erdemleri içerdiğini belirtirken, “Ama kim adaleti tam olarak bilmekte ya da adaletli olmakla övünebilir ki?” diye soruyor. Ona göre, adalet, diğer erdemlerin ufkudur ve onların birlikte var olmalarının yasasıdır. Ne mutluluk, ne de sevgi adalet olmadan mutlak olarak değer taşımaz. Kendi mutluluğu için ya da insanlığın mutluluğu için adaletsiz olmak, adaletsiz olmak demektir. Adaletin zirvesi, hakkaniyettir. Hakkaniyet sahibi insan adildir ama burada artık adalet yalnızca bir yasaya uygun olmanın ötesinde bir değer ve bir gerekliliktir. Hakkaniyet; zeka olmadan, basiret olmadan, cesaret olmadan, sadakat olmadan, cömertlik olmadan, hoşgörü olmadan da olmaz. Bu noktada adaletle buluşur, genel ve eksiksiz bir erdem olarak ortaya çıkar.
Mizahın da bir erdem olduğunu söyleyen Comte-Sponville, kendine dönük her ciddiyetin suçlu olduğunu, mizahın bizi bundan koruduğunu ve verdiği hazzın ötesinde, bu nedenle de çok değerli olduğunu anlatıyor. Ancak, mizahı ironiden ayırıyor; ironinin bir erdem ya da mizah olmadığını söylüyor. Çünkü, ironi bir silahtır, kötü, iğneleyici, yıkıcı, yaralayan ve hatta öldürebilen bir gülmedir. Mizah ise ciddiyete son verir; üzüntüyü sevince, hayal kırıklığını komikliğe, ümitsizliği neşeye dönüştürür. Mizahta cesaret, büyüklük ve cömertlik vardır. Bu yüzden de, mizah yoksunluğu, hemen hemen her zaman, cömertlikten, yumuşaklıktan, merhametten yoksun olmak demektir. Erdemden bile fazla ciddi olmak, kuşkulu ve endişe verici bir şeydir.
Yazara göre, alçakgönüllülük ermişlerin erdemidir. Sadelik ikiyüzlülüğün, kendini beğenmişliğin tersidir. Saflık, arzunun barışı ve masumiyetidir. İyi niyet samimiyettir. Zamanımızın ruhudur. İçtenliği yalana, bilgiyi yanılsamaya ve gülmeyi ciddiyete tercih eder. Cömertlik bencilliğin tersidir. Cömert olmak kendinden kurtulmuş olmaktır, kişinin küçük alçaklıklarından küçük sahiplerinden, küçük öfkelerinden, küçük kıskançlıklarından kurtulması demektir. Cömertlik yüreklilikle birleşince kahramanlık olabilir. Adaletle birleşince hakkaniyeti oluşturur. Şefkatle birleştiğinde iyilikseverlik olur. Acımayla birleştiğinde, karşımıza bağışlama çıkar. Affetmek, kin duymaya son vermektir; intikamdan vazgeçmektir ve bu nedenle sevginin affetmesine gerek yoktur, o zaten affetmiştir, hep affedecektir. Çünkü sevgi, her erdemin başı ve sonudur.
Andre Comte-Sponville, sözde herkesin bildiği ve önem verdiği değerleri irdelerken kendi kültürel yaşamımız üzerinde düşünmemizi istiyor ve Spinoza’nın şu sözlerini aktarıyor: “Kendinden memnun olmak, gerçekte ümit edebileceğimiz en yüksek hedeftir.”
Comte-Sponville, asla bir ahlak sistemi önermediğini, çalışmasının gündelik yaşamdan ve onun kişilere, zamana göre biçimlenen koşullardan kaynaklandığını söylüyor; kitabının ne işe yarayacağını ise şöyle açıklıyor: “Belki şuna: Ne yapmamız ya da ne olmamız gerektiğini, ne yaşamamız gerektiğini anlamaya çalışmak ve bu çabadan yola çıkarak, yapmamız ya da olmamız gereken şeyden bizi ayıran yolu, en azından entelektüel olarak ölçebilmek. Mütevazı bir amaç, yetersiz bir amaç, ama gerekli bir amaç.”
Andre Comte-Sponville’in, Fransa’da ‘çok satan kitaplar listesi’ne giren bu önemli kitabını, ülkemizde ‘çok satan’ listelerinde göremeyeceğiz. Çünkü, kitap bildiğimiz ‘çok satanlar’dan değil, sadece bir felsefe kitabı: “Belki de her şey söylenmiştir. Geriye kalan tek şey, bunları anlamak olabilir.”
Orhan Tüleylioğlu