Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

“Ben, iyimserim dostlar, akarsu gibi…” Nâzım Hikmet

      Geçtiğimiz Perşembe günü (19 Ocak), Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink katledilişinin 16’ncı yılında karanfillerle anıldı.

      Bu yılki anma konuşmasını Kurak Günler adlı filmin yönetmeni Emin Alper yaptı.

      Eski gazete binası olan Pangaltı Sebat Apartmanı önündeki anma törenine  ailesi, arkadaşları, dostları, meslektaşları ve yüzlerce insan katıldı.

      Emin Alper, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

      “Bugün tam 16 sene oldu. Yine içimiz buruk, yine adaletin tam manasıyla tecelli etmediğine inanarak, o katilleri yaratan karanlığın hiç dağılmadığını, belki de daha da koyulaştığını bilerek yine burada onun gövdesinin ebedi olarak sessizce uzanıp kaldığı kaldırıma toplandık. Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden tam 16 yıl geçti. Osmanbey kaldırımlarında yatan dostumuzun yarasından hâlâ kan sızıyor. İçe doğru birbirine dönmüş iki ayağının arasından incecik akan kan kendisine bir yol arıyor. Gündelik telaşları içinde koşturan bir insan kalabalığının arasından, ardından ağlayan öfkeli dostlarının yanından, adalet arayışına duvar olmuş mahkeme kapılarının altından, nefret ve hınç dolu kışkırtıcıların akşamları huzur içinde döndükleri evlerinin önünden, Kamp Armen’in yıkıntıları arasından doğduğu Malatya’ya, Anadolu topraklarında kendine bir yol arıyor.  Bu incecik sızıntı kendi yolunu bulacak ama önce Hrant’ın kanı, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının bindirildikleri takadan, Sabahattin Ali’nin kırık gözlük camından, Musa Anter’in ak saçlarından, 1915’te Anadolu’nun her karış toprağından, 38’de Dersim dağlarından, 55’te İstanbul’un kırık vitrin camlarından, Maraş’tan ve Sivas’tan sızan kanla buluşacak.

      Sayın Celal İnal Antakya’da bir etkinlikte Hrant Dink’in şu sözlerini nakletmişti:

      “Türkiyeliyim, Ermeni’yim, iliklerime kadar Anadoluluyum. Bir gün dahi ülkemi terk edip, geleceğimi Batı denilen o hazır özgürlükler cehenneminde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek yarattıkları demokrasilere sülük misali yamanmayı düşünmedim. Ülkem ağlarken ağladım, ülkem gülerken güldüm. Kendi kaderimi ülkemin özgürlüğünü yaratma sürecine bağladım… Tabii ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimimiz “katliam”, kimimiz “soykırım” kimimiz “tehcir”, kimimiz de “trajedi” dediniz. Atalarım Anadolu diliyle “kıyım” derdi. Ben ise “yıkım” diyorum ve biliyorum ki bu yıkımlar olmasaydı bugün benim ülkem çok daha yaşanır, çok daha imrenilir olurdu. Yıkıma sebep olanlara veda, maşa olanlara da lanetim bundandır… Bu soruna Avrupalılar ve Amerikalılar hakemlik yapamaz. Onlar geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbirine vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda da kazanana yaralının işini bitirmesi için başparmaklarıyla işaret veren diktatörlerin ta kendileridir. O hakemler kışkırttıkları Ermeniler sezmesin diye atlarının nallarına keçe bağlayarak gece yarısı usulca Adana’dan, işgal ettikleri ülkemizden sıvışanlardır…”

      Hrant Dink’i katledilişinin 16. yılında bir kez daha saygıyla anıyorum.

***

      Yine geçtiğimiz Perşembe günü Aleviler “El Kıddes” (Gıttas: Yıkanma anlamında) bayramını coşkuyla kutladılar.

      Alevi inancına göre Kıddes günü, Peygamber Yahya’nın (Yuhanna) Hz. İsa’yı Şeria (Ürdün) nehrinde yıkadığı (vaftiz ettiği) gündür.

      19 Ocak gününü Arap Alevilerle birlikte, Doğu Hristiyanları, Arap Hıristiyanlar, Ermenilerin de (Vakıflı Köyü) ortak olarak kutladıkları bir bayramdır…

      19. yüzyılda Alevi Dağlarını gezen   Seyyahlar, birçok seyahatnamede Kıddes bayramı ile ilgili gözlemlerini anlatmışlardır.

      Günümüze kadar bazı insanlar yıkanmak için pınarlara veya ırmaklara giderler

      Arap Aleviler, Yüce  Allah’ın tüm peygamberlerine birbirinden ayırt etmeden iman eder ve peygambere ait olan bu önemli günleri kutsal sayarlar.

      Geleneklere uyarak çok sayıda arkadaşımı ziyaret edip bayramlarını kutladım ve bayrama özgü yemeklerini paylaştım.

      Antakya, tarih uygarlık ve hoşgörü kentidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER