Siyaset sahnesinde görev alanların konuşmalarına dikkat etmeleri, kullandıkları kelimeleri özenle seçmek suretiyle toplum içerisinde kendilerine etkin ve saygın bir yer edinmeleri gerekir.
Oysaki bu kurallara zaman zaman uyulmadığı, aksine bir yol izlendiği görülmektedir.
Özellikle Türk tipi başkanlık sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana iktidar kanadının bu kurallara uymadığı ve böylece tek kişi anlayışının hâkim olduğu görülmektedir.
İktidar partisi ile ona destek veren partilerin bu anlayışa karşı suskun kaldıkları ve kullanılan kelimelerin özenle seçilmesi gerekliliğine uyulmamasını bir kusur, bir eksiklik olarak görmedikleri yine medyaya yansıyan gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Buna karşılık zaman zaman muhalefet kanadını oluşturan siyasi partilerde görev alanlarında kullandıkları kelimelere dikkat etmedikleri ve sanki yaşam boyu bu koltukta kalacaklarmış gibi bir anlayışın ortaya çıkmasına neden olabilecek kelimeleri, cümleleri kullandıkları görülüyor.
Bu tavırlar ise toplum tarafından oldukça yadırganıyor.
Nedir kullanılan kelimeler, nedir yadırganan sözler?
Bir konu eleştirilirken veya iktidar kanadının tasvip edilmeyen bir hareketinin muhalefetin iktidara gelmesi halinde, devam ettirilmeyeceği ve düzeltilmesi yoluna gidileceği konularında eleştirilerde bulunurken, sık sık yapacağım, edeceğim, sözüm söz gibi kelimeler kullanılması kulağa hoş gelmediği, gibi toplum tarafından da aleyhe bir not alınmasına neden olmaktadır.
Bilinmelidir ki ne iktidar, nede muhalefet kanadı için, bu koltuklar devamlı olarak bir kişiye tahsis edilmemiştir.
Makamlar gelip geçicidir. O makamlarda yer alan kişiler de zaman içerisinde yerlerini başkalarına devretme durumu ile karşı karşıya kalabilirler.
Bu nedenle yapacağım, edeceğim, sözüm söz kelimeleri kullanılacağına, yapacağız, edeceğiz, sözümüz söz kelimeleri kullanılırsa, daha hoş, daha inandırıcı ve toplumun da eleştirisini ortadan kaldırıcı nitelikte olmaz mı?
Elbette ki olur. Doğru olan ve yapılması gereken de budur.
Bir makam, bir koltuk hiçbir zaman bir kişiye ait değildir. Olması da olanak dışıdır.
Devamlı olarak bu kuralı hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Makamlar gelip geçicidir. Ama icraat ve bu icraatın sonucu oluşacak olan olumlu eserler kalıcıdır.
Yine hatırdan uzak tutulmaması gereken bir kural vardır: Hiçbir makam bir kişiye ait değildir ve olamazda.
Özellikle demokrasilerin var olduğu ülkelerde bu kural tam anlamıyla geçerliliğini korur.
Eğer bir ülkede, bir koltukta, bir makamda bulunan kişi, kendisinin kalıcı olmadığını, alınacak kararları, atılacak adımları alabilecek olan kurulların var olduğunu ve onların görüşleri alınmak suretiyle bir yol izleneceği ayırdına varabilirse, o ülkede demokrasi tüm kurum ve kuralları ile var olur.
Siyaset sahnesinde sorumluluk üstlenenlerin, görev ve yetki alanların bu kuralı unutmamaları ve kural doğrultusunda konuşmalarını yapmak suretiyle demokrasinin varlığını kanıtlamaları gerekir.
Aksine bir yol izlendiği takdirde, tek adam anlayışı ve tek adam hâkimiyeti söz konusu olabilir. Böyle olunca da o ülkede demokrasi tüm kurum ve kuralları ile yaşamda olamaz. Sistemin adı demokrasi olsa bile, bunun gerçek bir demokratik sistem olduğunu söylemek mümkün ve inandırıcı olmaz.
Bu nedenle siyaset sahnesinde bulunanların konuşmalarına dikkat etmeleri, ben yerine biz, yapacağım yerine yapacağız kelimelerini kullanmak suretiyle inandırıcı olmak için gereken özeni göstermeleri zorunludur kanısındayız…
YORUMLAR