5 gün sonra seçmenler sandık başına giderek oylarını kullanacaklar.
Gelişmeler seçmenin bir değişim isteğinde olduğunu net bir şekilde göstermektedir.
Ne yapılırsa yapılsın, ne edilirse edilsin, ne söylenirse söylensin, gelmekte olan dip dalganın önüne geçmenin yada etkisini azaltmanın mümkün olamayacağı seçim çalışmalarında adayların söylemlerine karşı dinleyenlerin verdikleri tepkiden, yaptıkları tezahürattan ve destekten anlaşılmaktadır.
Esasen bir değişimin zorunlu olduğu hemen herkes tarafından kabul edilmekte ve yüksek sesle de dillendirilmektedir.
Geçtiğimiz hafta kutsal Ramazan ayımızı idrak ettik. Yine Ramazan bayramını da tüm inananlarla birlikte kutladık.
İdrak ettiğimiz Ramazan ayı boyunca da inançlarımıza göre yapılması mübah olan ve olmayanları bir kez daha belleğimizde tazeleme imkanına kavuştuk.
İnancımıza göre:
Edilen yemine sadık kalmamanın…
Kul hakkı yemenin…
Açıkça israf olduğu bilinen tutum ve davranış içine girmenin…
Muhtaç durumda olanları görmezden gelerek lüks içinde yaşam sürdürmenin ….
Yalan söylemenin…
Başkalarının hakkını yemenin…
Devlet hazinesinden kişisel hesaplar ve beklentiler için harcama yapmanın…
Vatandaşlar arasında ayrım yapmanın…
Ülkenin bölünmesine yol açacak tutum ve davranış içinde bulunmanın…
Yurttaşları benden olan ve olmayan diye kamplara ayırmanın…
Benden olmayanları en ağır bir şekilde suçlamanın…..
İnsanlara ağır sözler söylemenin ve insanları aşağılamanın…
İnancımıza göre doğru olmayan, haram ve günah kapsamına giren tutum ve davranış içinde bulunmanın……
İşte bu kutsal Ramazan ayında hatırladıklarımız ve küskünlerin dahi barışmasına vesile olan Ramazan bayramının kutlanması sonrası seçmenler, bu duygularla dolu olarak sandık başına gideceklerdir.
Önlenemeyen dip dalganın ve bunun etkisi ile yaşama geçirilmesi beklenen değişim rüzgarının oluşturduğu sinerji sonucunda, yüksek bir katılım oranı ile sandığa gidildiği ve kullanılan oylara da sahip çıkıldığı takdirde, 25 Haziran sabahı çok daha farklı bir Türkiye’nin olacağından şüphe etmemek gerekir.
Yeter ki herkes bu bilinçle hareket etsin.
Yeter ki tatil keyfini bozma zahmetine katlanmak suretiyle kendisinin, çocuklarının, torunlarının ve en önemlisi ülkesinin geleceğini düşünmek suretiyle sandık başına giderek oyunu kullansın ve çevresindekileri oy kullanmaya ikna etsin.
Yeter ki sandığa atılan oylara sahip çıkılsın, Sandık güvenliği sağlansın.
Yeter ki ıslak imzalı tutanaklar düzenlenip resmileştirilinceye kadar, sandık başından ayrılınmasın.
Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Bu sadece Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi değildir.
24 Haziran’da oylanacak olan, aynı zamanda tek adam anlayışı ile ülkenin yönetilmesinin veya etkili bir parlamenter sisteme yeniden dönüşün istenip istenmediğinin bir referandum şeklinde kabul veya reddi olacaktır….
Uyuyanları uyandırmak, sandık başına gitmelerini sağlamak ve sandığa atılan oylara sahip çıkmak bir yurttaşlık görevidir.
Herkesin bu kalan 5 gün içinde görevini bir kez daha anımsamak suretiyle kendine düşeni yapması için bu son fırsattır. Bu fırsat heba edilirse, değişim rüzgârlarının yeniden esmeye başlaması, dip dalganın yeniden oluşması için uzun bir zamana ihtiyaç olacaktır.
Oysaki içinde bulunulan durum, ülkemizin geleceği açısından uzun bir zaman daha beklenmesine izin vermeyecek kadar kritiktir. Bu nedenle herkesin, tehlikenin farkına vararak sandığa gitmesi ve oyunu kullanarak kullandığı oya sahip çıkması gerekliliğini hatırlatmakta yarar görüyoruz.
YORUMLAR