Antakya’yı ilk kez olarak, 1967 yılında Güzel Sanatlar Akademisi (GSA) Mimarlık bölümü’nde genç bir asistan iken görme imkanı bulan Prof. Ataman Demir’in bugün ismini verdiğimiz sokak betondan, hemen yanı başındaki ise asfalt! Çıtayı daha yükseltir miyiz peki?
İ.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikâyesi içinde mimarî ve kültürel mirası ile hâlâ yaşamakta olan eski bir kent Antakya… İmparatorların gözdesi olmuş, Antik Çağ’ın üç metropolünden biri… O çağlarda nüfusu birkaç yüz binlere ulaşmış, güzelliği ve halkının yaşadığı lüks hayat ile dillere destan olmuş, “Doğunun Kraliçesi”… Havarilerin, Hz. İsa’nın öğretisini anlattıkları, ona inananlara ilk kez “Hıristiyan” dendiği mukaddes kent… Sokakları, kendine özgü nitelikteki avlulu evleri, bunların içindeki yaşam biçimi, tabii taş döşeli girift sokakları ile eşsiz bir coğrafya… Ve tüm bunları, ‘Çağlar İçinde Antakya’ adlı eseriyle anlatan bir Antakya aşığı, Prof. Ataman Demir. Hiç okudunuz mu, bilmiyoruz ama… Okuyun! En çok da bu kenti adımlarken size fısıldanan yorgun kenti anlamak için okuyun!
Yaşamı boyunca önemli eserler vermiş olan Demir’in Antakya tutkusu çok özel ve tabi bu kente kazandırdıkları da. Peki, bizlerin, onun ismini verdiğimiz sokağın tescilinde duran evleri arasına döktüğümüz beton ve asfalt, ne anlatıyor, soralım mı?
Bu duruma oldukça dikkati çeken bir yorum katan bir turist söylesin, söylenmesi gerekeni…
“Sokağın başında Sayın Hocamızın ismini görmek müthiş. Kitabını okuyan biriyim. Bu kenti anlatırken, bu kente olan aşkı ile de tanışıyorsunuz aslında. Öylesine samimi ve sahiplenen bir dil ki, kullandığı… Tavsiye ederim. Herkes okusun, ‘Çağlar İçinde Antakya’yı… Ama üzücü olan, burada gördüğümüz şey! Tescilli evlerin görkemli ‘bakımsızlığı’ yanında, bir de bu evlerin içinden akan yolların beton ve zift hali gerçekten de üzücü! Tebrikler! Hele ki bu isim tabelasının altında ve hemen yanı başında bu kente bunu yaşatanlara, tebrikler! Sayın Demir’e olan borçlarını müthiş ödemişler!” -Tamer Yazar-