Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

BİLMEYİ BİLİYOR MUYUZ?

Prof. Dr. Ahmet İnam, akademik yaşamdaki bilgi-yaşam ilişkisini sorgulayan denemelerini Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi adlı kitapta bir araya getirdi.

 

Kitabında yaşamla bilgi arasındaki uçurumun gittikçe büyüdüğünü, çağımız insanının en ağır sorusunun, bilgiyle nasıl yaşayacağı sorusu olduğunu söyleyen İnam, denemelerinin, “kültürümüzün köklerine doğru çıkılacak yolculuklar için açılabilecek yeni yolların ıssızlığında yankılanan sessiz çığlıklar”dan oluştuğunu vurguluyor.

 

Ahmet İnam, iki bölümden oluşan kitabının “Akademik Kubbe Altında” başlıklı ilk bölümünde, bilginin hayatımızdaki yerini irdeliyor; akademik bilgi ile özümsenen bilgiyi karşılaştırıyor. Akademik değerlerden okulun anlamına, temel bilimlerden ülkemizde sosyal bilimlerin yerine, günümüz üniversitelerinden okuma eylemine, akademik yaşamdan profesör olmanın anlamına değin pek çok konuyu ele alıyor.

 

Ahmet İnam, “Üniversite yok artık” diyor. Çünkü, ona göre, günümüz üniversiteleri bilgiyi yönetmeyi öğreten şirketlere dönüşüyor ve bunun kökeninde ideolojik hesaplar yatıyor. Üniversite ruhunu; bilginin, erdemin, güzel insan olmanın anlamını kavrayamamış insanlar tarafından bu hesaplarla ele geçirilmeye çalışılan üniversitelerimizin; insan kültürüne, yaşamına, sanatına değerlerine düşüncesine katkısını sorgularken, akademik yaşamın dış müdahaleler sonucu “kişisel bilgi” diyeceğimiz çok önemli bir bilgi tavrını yitirdiğini; üniversitenin hızla değişen dünyada, yerini, işlevini, anlamını sorgulamak zorunda olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “Üniversite, toplumdaki değerlerin bilim, sanat ve düşünme alanlarında yükselmesine çabalamalı. Dünyanın olumlu yönde değişmesi için görüşler, kuramlar, projeler üretmelidir. Verilen görevlerle ufku daraltılmış bir üniversite yerine, değerler geliştiren, ufuk açan, yaşadığımız toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel düzenlerin eleştirisini yapabilen yaratıcı üniversiteler oluşturmalıyız.”

 

“Bilgi-Mühendislik- Felsefe” başlığını taşıyan ikinci bölümde Ahmet İnam, “Bilmeyi biliyor muyum?” sorusunun kendimizi, yaşamımızı sorgulamayı anlamlı bulanlar için önemli bir soru olduğunu belirtiyor, bilgimizin sınırları üstüne düşündürüyor.

 

İnsan sağlığının, yalnızca bedensel duygusal ve düşünsel olduğunu sanmanın bir yanılgı olduğunu söyleyen İnam, bilgi sağlığı bozuk insanların giderek çoğaldığı bir çağda olduğumuza dikkat çekiyor. Ahmet İnam, küreselleşmenin çağında, yarışmacı bir dünya düzeninde, çokuluslu çıkar gruplarının sürekli olarak karlarını artırmaya çalıştığı, dünyanın birçok yerinde askeri müdahalelerin gerçekleştiği, yüzlerce binlerce insanın bu çatışmalarda öldüğü, açlıktan, yoksulluktan gerçekleşen ölümlerin sayısının giderek yükseldiği bir dünyada bilginin geleceğini sorguluyor:

 

“İnsanlar öğrenme aşkıyla, birbirini tanıma sevinci, coşkusu için değil de, birbirlerini tehdit olarak algıladıkları için bilgileniyorlar! Bu gerçek, ama çok acı. Bilgi bir gül, bir sevinç bir anlama, hoşgörme çabası olacak yerde, anmaya, sevgiye kapalı bir silah oldu iyice çağımızda. Bilgi çağındaymışız! Silahını bilgi örtüsü altında gizlemeye çalışanlar çağındayız. Ama savaşla savaşan sevginin bilgisi, bu silahı da, savaş budalası insanların elinden almayı bilecektir.”

 

Ahmet İnam, bilginin, salt güçlü olmak, dünyada egemenlik, denetim kurmak isteyen, sığ, dar kafalı bilgi tacirlerinin eline geçmesinin, birçok bilim-kurgu romanında vurgulandığı gibi, dünyanın sonunu getireceğine inanıyor. İşi, yaşam biçimi, bilgi üretmek, bilgiyi yorumlamak, eleştirmek olan insana bilgici insan diyor, Ahmet İnam. Ama nasıl olacak da, bilgi, bizi insan gibi insan edecek? Sağlıklı bir insan olmamıza nasıl katkıda bulunacak? Ahmet İnam bu soruların yanıtlarını ararken, bilginin insanları zincirlemeyip, özgürleştirdiği bir dünyanın özlemiyle, öğrenmeyi öğrenmenin, bilgiyle ustaca yaşamanın yollarını gösteriyor bize:

 

“Bilenin yüzü, bilgisiyle olan ilişkisindeki aşkı, heyecanı, içtenliği yansıtır. Aşk, bilgi aşkı taklit edilemez. Sahtekârları hemen ele verir. Bilenin içtenlikle yüzüne yansır!”

Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi, Ahmet İnam’dan bilgi okyanusuna bırakılan bir not; sanatla, bilimle, edebiyatla, felsefeyle yoğrulmuş bir yaşamın insanlığa açtığı ışıklı bir yol…

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER