Bir Alkışı da Emektar Çiftçimiz Hak Ediyor

Ziraat Odaları Birliği, koronavirüsle mücadelenin kahramanlarından birisinin de Türk Çiftçisi olduğuna vurgu yaptı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından “Dünya Çiftçiler Günü” dolayısıyla yapılan açıklamada, koronavirüsle mücadele sürecinde tüm kesimlere “evde kal” çağrısı yapılırken, çiftçilerin üretime devam ettiği belirtildi ve “Koronavirüsle mücadelenin kahramanlarından biri de Türk çiftçisidir. Bir alkışı da, emektar çiftçimiz hak ediyor” denildi. […]

Ziraat Odaları Birliği, koronavirüsle mücadelenin kahramanlarından birisinin de Türk Çiftçisi olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından “Dünya Çiftçiler Günü” dolayısıyla yapılan açıklamada, koronavirüsle mücadele sürecinde tüm kesimlere “evde kal” çağrısı yapılırken, çiftçilerin üretime devam ettiği belirtildi ve “Koronavirüsle mücadelenin kahramanlarından biri de Türk çiftçisidir. Bir alkışı da, emektar çiftçimiz hak ediyor” denildi.
Genel Başkan Şemsi Bayraktar imzalı açıklamada, tarımın ve çiftçilerin öneminin salgınla mücadele sürecinde daha iyi anlaşıldığı vurgulandı.
Hastalıklarla mücadelede yeterli ve dengeli beslenmenin ilaç kadar önemli olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Çiftçimiz, pandemi sürecinde fedakarlık göstererek üretmeye devam etmiş, gıda arzında kesinti yaşanmasına müsaade etmemiştir. Dünyada çiftçiler, pandemi sürecinde üretimden kaçarken, bizim çiftçimiz ülkemiz için üretmeye devam ediyor. Bu süreçte üretimi ile hayati bir rol üstlenen tarım ve gıda sektörü durursa, ülkemizde hayat durur. Üretimin aksamadan sürdürülebilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır” ifadelerine yer verildi.
İthalata bağımlı ülkeler bu süreçte yara alıyor…
Koronavirüs salgınıyla birlikte, tarımsal üretiminin ve tarımda kendine yeter ülke olmanın öneminin daha iyi anlaşıldığını belirtildiği açıklamada şunlara yer verildi:
“Tarım demek, gıda güvencesi demektir. Gıda güvencemizi sağlamak için çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Tarlada kalmak, üretmek, insanlarımızı doyurmak istiyoruz. Arz açığı olan temel ürünlerde kendine yeterlilik derecemizi en üst seviyeye çıkarmalıyız. Kendi kendine yeten ülkeler, zor dönemleri daha başarılı bir şekilde atlatıyor. İthalata bağımlı ülkeler bu süreçte yara alıyor. Gıda milliyetçiliği kavramının önem kazandığı bu dönemde, ülkeler, uyguladıkları korumacılık tedbirleri kapsamında ihracata kısıtlamalar getiriyor. Bu şartlarda ithalat yapılsa bile, ürünün çok daha pahalıya geleceği bir gerçektir. Bu süreçte, tarım sektörünün ve üretimde kendi kendine yeten ülke olmanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki, tarım potansiyelimizin tamamını kullanmak, arz açığımız olan ürünlerimizin üretimini doğru planlamak zorundayız.
Arz açığı veren ürünlerin üretiminin artırılması için iyi bir üretim planlaması yapılmalı, üretimin artırılmasına yönelik destek politikaları belirlenmeli, verim artışı sağlanmalıdır. Bunun için de, özellikle sulama yatırımları tamamlanmalı, 1 milyon 850 bin hektar arazi sulamaya açılmalıdır.
Çiftçiler, diğer kesimlerin üçte biri oranında bir gelir elde ediyor. Bu durum, sürdürülebilir değil. Üretimin artarak devam etmesi için çiftçiler yeterli gelir elde etmeli. Bunu sağlamak için de sektörün başlıca sorunlarının çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Koronavirüsle mücadelenin ne kadar süreceği ve nasıl önlemler alınacağı konusundaki belirsizlikler, çiftçilerimizin önünü görmesine engel olmaktadır. Salgın nedeniyle vatandaşlarımızın evlerinde kalması, turistik tesisler, lokanta, restoran gibi yerlerin kapalı olması, her yıl ülkemize gelen 40 milyon turistin bu yıl belki de gelemeyecek olmasının doğuracağı muhtemel talep daralması üreticilerimizi kaygılandırmakta, tedirginliğe yol açmaktadır. Çiftçilerimiz, tüm kaygılara rağmen üretime devam ederken, ürününü hasat edemeyeceği ve satamayacağı gibi endişeler yaşamaktadır. Bu endişelerin giderilmesi için, gıda zincirinin ilk halkası olan tarladaki üretimin
güvence altına alınması gerekmektedir. Beklentimiz, bir an evvel tarım sektörüne özel bir ekonomik paket açıklanmasıdır.”
Çözüm önerileri ve talepler…
Çiftçilerin, bugünlerde her zamankinden daha çok desteğe ihtiyacı olduğunun belirtildiği açıklamada, üretimin artması için çözüme kavuşturulması gereken başlıca sorunlar şöyle sıralandı:
“Gübre, mazot, elektrik, ilaç, yem gibi girdiler ile sulama ücretlerindeki artış, tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. Gübre fiyatları, üretimde önemli bir kriterdir. Fiyatlar arttığında kullanım azalmakta, yeterli ve kaliteli bir üretim sağlamak güçleşmektedir. Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmelidir. Çiftçilerimizin, sulama birlikleri ve elektrik şirketlerine olan borçları nedeniyle tarımsal desteklere konulan blokeler kaldırılmalıdır. Üreticilerimiz, özellikle kredi borçlarının ödenmesi konusunda da büyük sıkıntı yaşamaktadır. Beklentimiz, çiftçilerimizin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçları ile elektrik, sulama, BAĞ-KUR primleri gibi borçlarının faizsiz olarak uzun vadeli yapılandırılmasıdır. Destek miktarları, girdi fiyatlarında yaşanan artışlar göz önünde bulundurularak arttırılmalıdır. Çiftçilerimize ek destek verilmelidir. Küçük aile işletmeleri ve genç çiftçilere özel olarak desteklenmelidir. 2019 yılı destekleri biran evvel ödenmeli, 2020 destekleri avans olarak verilmelidir. Et ve süt fiyatlarındaki dengenin, üretici ve tüketici aleyhine bozulmasını önleyecek tedbirler alınmalı, sektör desteklenmelidir. Gerektiğinde, Et ve Süt Kurumu müdahale etmelidir. Bazı gıda ürünlerinde spekülatif olarak yaşanan fiyat artışları, üretici- tüketici makasının açılmasına neden olmaktadır. Bu durum, hem üreticilerimizi hem de tüketicileri olumsuz etkilemektedir. Üreticilerimiz, ürününü düşük fiyatla satarken, tüketici pahalıya almaktadır. Bu spekülatif hareketlerin, denetimlerle kontrol altına alınması gerekmektedir. Hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasaklarında da, tarladan sofraya kadar uzanan zincirde aksama yaşanmaması için önlemler alınmalıdır.”
Çiftçi kazanırsa ülke kazanır…
Türkiye’nin, tarım potansiyeli açısından en şanslı ülkeler arasında bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada şöyle devam edildi:
“İçinde bulunduğumuz süreç gösterdi ki, her zaman önemini koruyan tarım sektörü daha da önem kazanacak. Üreticilerimizi daha fazla destekler, sektörün yapısal sorunlarını çözersek, tüm ülkelerin zarara uğradığı bu süreçte durumu fırsata çevirebilir, içinde bulunduğumuz coğrafyanın gıda ambarı olabiliriz.
Cumhuriyetimizin 100. Yılında, 90 milyonluk Türkiye nüfusuyla birlikte 60 milyon turisti besleyecek, tarım ve gıdada 40 milyar dolarlık ihracat geliri, gıda sanayi ile birlikte 200 milyar doların üzerinde üretim değeri sağlayacak kapasiteye sahibiz. Ülkemizin zenginleşmesine katkı sağlamak istiyoruz. Hedefimiz; bütün sorunlarını çözmüş, örgütlenmesini tamamlamış, üretimde yüksek verim ve kaliteyi yakalamış, dünya ile rekabet eden, üreticisine istikrarlı gelir sağlayan, tüketicisine bol ve makul fiyatlarla ürün sunan, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere, çevre ülkelerin gıda açığını kapatan bir tarım sektörü oluşturulmasıdır. Bunun için; üreticiyi merkez almış, istikrarlı, sorun çözen, geleceği planlayan politikalara ihtiyacımız vardır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Ziraat Odaları olarak, bu hedeflerin peşindeyiz. Gece gündüz, bu amaçlar için çalışıyoruz. Tarımda gelişmiş ülkeler arasında yer alma mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz. Tarımda, ülkemizin, içinde bulunduğu bölgenin yıldızı olacağına yürekten inanıyoruz. Yeter ki, ülkemizin tarımdaki potansiyeli harekete geçirilsin. Çiftçimiz kazanırsa, ülke kazanır.” Mehmet ÖZGÜN

Exit mobile version