Tarihi kimliği noktasında dikkat çeken Kurtuluş Caddesi için ayağa kalkan Antakya Belediyesi, 5 Milyon TL’lik bütçe ile proje hazırlığında ilerlerken, Büyükşehir Belediyesi, eski kentin taş ve ahşap buluşmasına ev sahipliği yapan sokaklarda restorasyon hamlesi başlattı. Ancak her iki belediye de, gerisinde bıraktıkları ile ‘sorgulatmaya’, sıradaki için ‘finali aynı mı olacak’ şeklinde dedirtmeye devam ediyor.
Ulu Cami, Güllü Bahçe, Zenginler, Yeni Cami, Şehitler ve Gazipaşa Mahalleleri… Her biri, Antakya’nın dün hikâyesinde mola veren adresler… Yıllar içinde yalnız kalan evleri ile dikkat çekenler… Ahşap kapılarını muhafaza edemeyenler… En çok da, o kapılar üzerindeki kapı tokmakları ile anlattıklarına sahip çıkamayanlar… Ama yine de ayakta kalma savaşını kaybetmeyenler, ‘buradayım’ diyenler!
Gerçekleştirilen çalışmada, sokağa bakan cephelerde çatı onarımı, sıva-boya tamiratı yanı sıra, eski ve özgün taşların ortaya çıkarılmasına özen gösteriliyor. Ancak! Bundan sonrası için, sokaktaki vatandaş konuşsun!
J.O. >> Bir şeyleri yapmak için başlamak, ilk adım ve biz o ilk adımda çok iyiyiz. Hatta o kadar iyiyiz ki, en iyi olduğumuz gün de o ilk gün. Hepimiz oradayız. Alkışı almak için, ‘ben’ kısmında durmak için, patlayan flaşların önünde durup, her fotoğraf karesinde görünmek için, ‘yapıyorum’ demek ve ‘yapıyor’ dedirtmek için. Ama bu değil! Her şey o ilk günün şatafatlı anı değil. Her şey ondan sonra başlıyor. İkinci gün… Üçüncü gün… Dördüncü gün… Ve o final günü! Bana bir tane, başladıkları, ama hala işler vaziyette olan bir şey gösterin!
H.I. >> Kaç doğru kaç yanlışı siliyor? Peki, kaç yanlış, eldeki doğruları götürüyor? Bana şunu söylesinler mesela! Kurtuluş Caddesi için ‘yapacağız, edeceğiz’ diyenler, aynı kurumun asfalt yollarını da temizleyip, o yerleri eski haline sokacak mı? Antakya’nın hep söylenen o eski hikâyesine sahip çıkacak mı? Yoksa ‘yapılan yapıldı’ deyip, yola devam mı edecekler? Eğer öyleyse, zahmet etmesinler! Aynı şey büyük belediye için de geçerli. Kırk Asırlık Türk Yurdu’na gidin. Ne halde görün! Boyadılar, biraz yenilediler. Sonra da Rio Karnavalı gibi sprey terörüne teslim ettiler. Bir de oradan oraya sarkan kablolara!
U.D >> Ben, kim ne derse desin, yapılanı sonuna kadar destekliyorum. Kim elini taşın altına koyarsa da yanında olurum. Hatta ismimi de açık açık yazın, sorun değil. Kimden, neden korkayım ki! Kendi şehrim için konuşuyorum. Bugün konuşmayacağım da ne zaman konuşacağım? Ama şu da var tabi… Yapılanı hakkıyla yapsınlar. Öylesine değil, ama dantel gibi işlesinler. Bu şehir koca bir dantel çünkü… ‘Dan dun’ diyerek iş yapanı çok gördük. Yıkıp dökenleri de…
T.Y. >> Yanlışlardan dönme fikri önemli. Doğrular için bir araya gelme kısmı da. Benim derdim, kent meydanıyla. İmkan oldu ve epey ülke gezme fırsatım oldu. İşte o zamanlar, kent meydanları gördüm. Bizdekinin adı Anıt Alanı ama, Anıt’tan başka her şey var. Allah’tan şu mozaik logoyu kaldırdılar da, bir komedimiz eksildi. Ama onca proje üretenler hiç mi, hani bir kere bile demez mi, şu meydanı elden bir geçirelim, diye? Burası şehrin kalbi. Gelenlerin mola yeri. Tur otobüsleri burada duruyor. Kalabalıklar buradan şehrin içine dağılıyor. Hayal edin, burada devasa,
-MİMARLAR-
Tam da bu noktada, Mimarlar Odası Hatay Şubesi’nin yerel seçimler öncesinde, ‘kentler ve meydanlar’ ara başlığında kamuoyuna sunduğu talebi hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var.
“Toplu yaşamın tüm etkinliklerinin her yaş ve cinsiyetten insanlara açık olduğu, onların yararlandığı açık kent mekânlarıdır. Kent içerisindeki kamuya ait açık alanlar; insanları bir araya getiren, çeşitli simgeleri olan ve çeşitli davranışların sergilendiği alanlardır. Bu yerlerde birey – toplum ilişkisi şekillenmekte, aktif ve pasif iletişim şekilleri ile sosyalleşme olanakları doğmaktadır.
Hatay’ın, kent yaşamının sahnesi olarak kabul edilecek bir meydana sahip olmadığı, kentliyi bir araya getirecek ve kentin ortak kimliğini yansıtacak alana olan ihtiyacı düşünüldüğünde; son dönemde güncel olan Vakıf İş Hanı’nın yıkılması ile açığa çıkacak olan alanın kent meydanı olarak
-GÜNÜN ÖZETİ!-
Kurtuluş Caddesi için büyük bir sorumluluğun altına giren Antakya Belediyesi’ne ve daha önceki örneklerin ışığında sorgulanan Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne, ‘önceki yapılanlar ve şimdikiler’ başlığında hatırlatılanlar, aslında kültürel mirasın korunmasına yönelik biriken kaygılardan öte
O yüzden son söz, yine Mimarlar Odası Hatay Şubesi’nin olsun ve yine aynı dönemden gelen bir uyarı bugünü bitirsin.
“Kültürel mirasın korunmasında yerel yönetimlerin önemli işlev ve sorumlulukları olduğu bilinmektedir. Taşınmaz kültür varlıklarımız kent kimliğini oluşturan öğelerin başında gelir. Bu nedenle, korunmaları, onarılmaları ve gerektiğinde çağdaş işlevlere tahsis edilerek kullanılmaları kamu yararına olan bir işlemler dizisidir. Kültürel mirasın korunması ve değerlendirilmesinin istenen ve özlenen düzeyde gerçekleşmesi için yerel yönetimlerin, kendilerine tanınan yetki ve kaynakları kullanacak kadrolara sahip olması gerekir.
Tarihsel ve kültürel geçmişimizin kentlerdeki varlıklarına yönelik her türlü olumsuz eylemin zeminini sağlayan, tahrip ve yok edilmelerinin önünü açan, bu tarz kamusal değerlerimizin rantsal dönüşümünü hedefleyen yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır. Bu değerlerin korunmasında öncelikle toplumsal bilincin geliştirilmesi yönünde politikalar tesis edilmelidir. Kente dair ortak değerlere, kentsel tarihi dokuya ve çevreye yönelik zararlar, kente karşı suç olarak görülmeli ve gereği yapılmalıdır.”-Tamer Yazar-