Cumhuriyet Türkiyesinin devrim niteliğindeki en önemli yapıtlarından birisi köy enstitüleridir.
Genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş mücadelesi verdiği, temellerinin atıldığı tarihlerde, ülke genelinde okur yazar oranının en çok yüzde yirmilere varabildiği göz önünde tutulduğunda, çağdaş bir eğitimin sağlam temellerinin atılması , sağlam adımların hızla yaşama geçirilmesi yolundaki bu milli eğitim devrimi , sadece ülkemiz için değil ,dünya devletleri içinde bir örnek olmuş ve yaşama geçirme yolunda çalışmalar yapmalarına vesile olmuştur.
İşte böylesine önemli bir eğitim devrimi, 17 Nisan 1940 tarihinde resmen yaşama geçirilmişti.
Geçtiğimiz hafta bu eğitim devriminin 80. yılını geride bıraktık.
Ama ne yazık ki; biz bu devrim niteliğindeki köy enstitüleri hareketini ancak 14 yıl ayakta tutabildik. Kökleri dışarıda olan emperyalist güçlerin ve kapitalist anlayışın, böylesi bir devrimin Türkiye’yi çok önemli yerlere getireceği, tüketen değil üreten bir toplum olarak sağlam temeller üzerinde daha da güçleneceği korkusu ile köy enstitülerinin sonlandırılması için yoğun bir çaba içerisine girilmiştir.
Bunun sonucu olarakta köy enstitüleri, demokrat parti iktidarı döneminde 1954 tarihinde kapatılmış ve böylece eğitimde yapılmak istenen devrim hareketi tamamlanamamış idi.
Köy enstitülerini bu denli önemli kılan ,birçok devletin örnek olarak almak istediği,kendi ülkelerinde uygulamasına geçmesine nedenler ne idi?
Köy enstitülerinde okuyanlar, tüketim değil ,üretim ve ürettiklerinin getirisi ile tüketme anlayışı içerisinde yetişiyorlardı.
Bu enstitülerde sadece çağdaş bir eğitim yapılmakla kalınmıyor, aynı zamanda tarımdan el sanatlarına kadar birçok dalda bilfiil çalışmak suretiyle tarım ve diğer meslek dallarında tecrübe sahibi olunuyor , bilgi ediniliyor ve edinilen tecrübe ile bilgiler, uygulamaya konulmak suretiyle ülkenin kalkınmasına önemli bir katkı sağlanıyordu.
İşte ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayan ve Genç Türkiye Cumhuriyetinin kalkınması için gerekli insan gücünü yetiştirmekte olan bu çağdaş, ilerici, aydınlıkçı ve gelişmeleri yakından izleyen, bilimsel çalışmaları ön planda tutan bu köy enstitülerinin kapatılması yolunda yoğun bir menfi propaganda yapılmaya başlandı.
Öyle ki; bu enstitülerde komünizm propagandaları yapıldı, bu enstitülerinin karma eğitim nedeni ile fuhuş yuvası haline dönüştürülmek istendiği yolundaki propagandalar, o zamanın anlayışı ve dış mihrakların propagandalara inanışı sonucu 1954 yılında resmen kapatıldı.
Dünyanın gıpta ile izlediği ve kendi ülkelerinde yaşama geçirmek için bizi örnek aldığı köy enstitüleri kapatılmamış olsa idi, bugün yaşadığımız birçok olumsuzluklar olmayacaktı , ülkemizin üzerinde dolaşan kara bulutlar dolaşmayacaktı,tüketen değil üreten ülke konumuna gelinecekti , çarpık yapılaşma oluşmayacak, köyden kente göç bu denli yoğun biçimde gerçekleşmeyecek, gecekondulaşma olmayacaktı.
Ama ne yazık ki; bunların hepsi basit hesaplarla göz ardı edildi ve bugünlere gelindi.
Köy enstitülerinin kuruluşunun 80. yılında bu enstitüleri Atatürk ilke ve devrimleri anlayışı içinde yaşama geçiren dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç ’u rahmetle anıyoruz.
Kapatılmış olmalarına rağmen, aktif oldukları dönemde bu enstitülerde okuyarak mezun olan toplam 27989 köy enstitütülü, ülkenin çeşitli yörelerine dağılarak öğrendiklerini öğretmek, yaptıklarını yaptırmak ve bildiklerini yaşama geçirmek suretiyle ülke eğitimine, ülke ekonomisine ve kalkınmasına büyük katkılar sağlamışlardır. Onları da minnetle anıyoruz.
Temenni ediyoruz ki; gün gelir bu köy enstitüleri yeniden açılır ve tüketen toplum değil,üreten toplum olmanın yol ve yöntemleri yeniden bulunur, öğrenilir ve öğretilir…
YORUMLAR