“Antakya’da kaybolan değerlerin başında ne geliyor” şeklindeki bir soruya verilebilecek en net cevap ne mi olurdu? Akla gelen ilk şey, insan eliyle yıktığımız tarihi taş köprü ve temiz akan Asi’nin üzerindeki martılar… Gittiler, bir daha da geri dönmediler!
Ona dair ‘slogan’ üreten çok oldu! Hatta kimi ‘gondollarla’ başladı hikayesine ve ‘Venedik’ şehrinin fısıltısında yapacaklarını anlattı, kimi de şelale sistemiyle ışıklandırmaya çalıştı, yetmedi, suyuna bent kurdu! Hayallere sınır koymak istemeyenler durmadı! Suları üzerinde tekne de gezdirdi, hatta gezdirdiği teknelerde nikah kıydı, ‘gerisi gelecek’ diye de ekledi!
Peki, dünün sloganlarından bugüne kalan gerçeğinde akmaya devam eden Asi Nehri’nin Antakya merkezinden geçen halinde o ‘gerisi gelecek’ kısmında gördüğümüz şey ne? Paslı demir ayaklarıyla bakımsız köprüler mi? Işıklandırmalarla kapatılmak istenen bakımsızlığı mı? Asla çalıştırılamayan şelale sisteminden geriye kalan demir yığınları mı? Sürekli kir ve çöp içindeki yan duvarları mı? Bir zamanlar martıların uçtuğu suları üzerinde eksik olmayan sinek kalabalığı mı? Yaşanan kirin karşılığında her yaz yanı başından geçenleri uzaklaştıran kokusu mu? Bir zamanlar ‘dibi görünürdü’ denen sularında azalan ve uzaklaşan balıklar mı? Şehirleşen, şehirleştikçe de doğasından, sahip olduklarından, geçmişinden kopan bir kentin sularına terk ettiği anılar mı?
-PROJELER!-
“Asi Nehri hak ettiği görünüme kavuşacak” diyen ve özlenen ‘Asi’ noktasında çalışmalar yürüten yerel idarecilerden istenen ve beklenen şey, bir zamanların ‘Roma Köprüsü’ ile giden ve bir daha dönmeyen ‘Martılar’ değil, ama kent ile ‘barışık’ bir Asi hikâyesinin yeniden hayata geçmesi.
Beklenen ve istenen şey zor değil, ama işi zorlaştıran kısma eklenmesi gerekeni bir vatandaş paylaşsın:
“Söyledikleriniz güzel, ama bunu istediğiniz insanların birbirleriyle olan kavgaları biterse, güzel! Aksi halde ‘biri yapar, diğeri bozar’ hikâyesi bizimkisi! O yüzden de önce bu kenti yönetenler barışacak, sonra da bu kent, misafir ettiği insanıyla… Yoksa sen yazarsın, ben konuşurum, onlar da karşılıklı proje üretmeye devam eder. Zaten kendimizi bildik bileli yaptığımız şey de bu değil mi? Projeler üretip duruyoruz. Şu ana kadar ürettiklerimiz mi? Asi’ye bakın! Üretilen projelerin hali orada! Kavgalarımızın karşılığı hepsi! Ne haldeler peki? Enkaz haldeler! Hurda haldeler! Peki, bu kent daha iyisini hak etmiyor mu?”-Tamer Yazar-