Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bir Zamanlar, Taşmış!

Şimdi ise ‘asfalt’ ve

Şimdi ise ‘asfalt’ ve ‘beton’

Antakya’nın Ulu Cami, Güllü Bahçe, Zenginler, Yeni Cami, Şehitler ve Gazipaşa Mahallelerinde restorasyon çalışmaları başlatan Büyükşehir Belediyesi ekiplerini izleyenler, ortaya çıkan ‘eski kentin’ taş zeminine bakıp iç geçiriyor, bunu yaparken de, eldeki beton ve asfaltın hesabını soruyor.

Antakya’nın dar sokakları içinde, toplam uzunluğu 5 bin 500 metre olan 15 cadde, sokak ve çıkmazda gerçekleştirilecek iyileştirme ve yenileme çalışmaları adına vurulan ilk çekiç hamlesinden bugüne günler geçti. Kimi zaman, ahşap evlerin taş bedenlerini ‘sıva’ ile kapatan tercihler eleştirildi, kimi zaman da ‘bir zamanlar…’ diye başlayan hikâyeler mırıldandı.
Çalışmaları uzaktan izleyen ve dar sokakların Antakya’sı içinde bir butik otelde kaldığını söyleyen bir turist anlatsın bizi, bizlere…
“Üç gün oldu. Sanırım şu geçen 3 gün kadar dolu dolu bir şehir koşuşturmacası daha önce hiçbir kentte yaşamadık. Ama güzeldi. Vakıflı’da kahvaltı mesela. İsmini hep duyardım. Ama duyduğunuzu yaşamanız kadar güzeli yok. Tavsiye edeceğim yerlerden biri oldu. Saint Simon Manastırı’na çıktık bir de. Muhteşem ötesiydi. Hele ki manzarası. Hikâyesi de… Ama biraz kirli buldum. Niye bilmem, görevlisi yok! Koruması zor oluyordur bu şekilde! Şaka bir yana, korumasız haliyle yine iyi kalmış, kalabilmiş! Müze mi? Mozaik hayranı biri olarak, inanılmazdı. Tek sorun, neye baksam, hikâyesizdi. Görevlilere sorsanız da bilmiyorlar. Aslında size yardımcı olmaya çalışıyorlar, tabi bir yere kadar! Gezenler de, benim gibi, baka baka ilerledi zaten. Ama hikâyesiz bir müze, yanlış olmamış mı? Tabi siz tarihi evleri soruyorsunuz, değil mi? Eskilerden kalma butik bir otelde kalıyorum. Klasik otellerde çok kalan bir seyyah olarak, mutluyum. Bu tür yerlerde farklı uyanıyor insan. Bir de bazı çalışmaları izledim geçen. Bir üzüldüğüm, diğeri de mutlu olduğum iki şey izledim. İlki, yani üzüldüğüm şey… Nasıl becermişler bilmiyorum ama, tarihi bir kentte, o tarihe uygun malzeme dışında bir şey kullanamazsınız. Ne etik olarak ne de yasal! Ama burada her şey tam tersi işlemiş durumda. Beton yollar, çimento dolgulu eski evler, hatta asfalt caddeler yaratılmış durumda. Bu, bu kent adına işlenmiş en büyük suç bence. Yazık etmişsiniz. Niye mi? Şimdi gelelim ikinci kısma! Keyif veren ama… Çalışma alanlarında zeminde eski taş basamaklar ortaya çıkmış. Büyük taş bloklar. O an hayal ediyor insan. Bence sizler de yapın bunu. Hayal edin. Tüm zeminin o taşlardan oluştuğunu, öylesi bir kentin dün hikayesi içinde ilerlediğinizi…”
-HAYAL ETMEK!-
Antakya’nın Ulu Cami, Güllü Bahçe, Zenginler, Yeni Cami, Şehitler ve Gazipaşa Mahallelerinde bulunan toplam 15 eski cadde ile sokakta restorasyon çalışmaları başlatan Büyükşehir Belediyesi çalışmasıyla ortaya çıkan taş zeminin hikayesinde bizler de dursak mı? Hatta sorsak! En çok da bir şeyleri düzeltme hedefinde ilerliyorken ve eskiye dair anlatılanların Antakya’sı için emek verirken!
Birçok mahallede bu çalışmaları yaparken, mevcut yanlışları ne zaman temizleriz? Yıllardır kangrene dönüşmüş haldeki tescilli evlerin bakımsızlığı sorununu, nasıl bir makro planlama ile ele alırız? Yerel idareler tarafından dökülen asfaltın hesabını nasıl sorarız? Buna dair yaptırımları nasıl uygulama alnına çıkartırız? Hatay’da faaliyete geçen Kültür Varlıkları Koruma Kurulu eliyle, ortaya çıkartılan taş yolu nasıl olur da koruma altına alır ve örneklerini çoğaltırız?
-BİR ESNAF!-
Antakyalı bir esnafın sözleri gelsin şimdi de. Artan turist kalabalığına dikkat çeksin ve bu kentin sahip olduğu yaşam kültürünün en canlı örneğini oluşturan eski kent için konuşsun…
“Antakya’ya gelenlerin, eski kentin sokaklarına giriş noktasıdır, trafiğe kapalı Saray Caddesi’nin hemen başından içeriye doğru kıvrılan yol. Ama gelin görün ki, yıllardır söylediğimiz hiçbir şey hayata geçmedi, geçirilmedi. Biz isterdik ki, her şey sırasıyla ve birbirini tamamlayarak yapılsın. Mesela bu sokakların aydınlatma sorunu vardı. Belediye geldi, gayet şık lambalar monte etti bu alana. Ama binalar o kadar kötü durumdaki. Hiçbir şeyi düzeltmeden, eldeki çirkinliği aydınlatmış gibi olduk. Zemine bakın… Bir de o lambaların monte edildiği yapılara! Emin olun, bu binaların birçoğunun duvarı, taş yapı, ama üstü bir şekilde kapatılmış. Ama acıdır ki, bunlar bir şekilde bu hale gelmiş olanlar. Şimdi yapılan çalışmada da o taş duvarlar kapatılıyormuş. Dilerim birileri müdahale eder de, yanlışa yanlış ekleyerek gitmekten vazgeçeriz.”
-ÖZETİMİZ!-
Eldekinin özetinde dururken, sözü, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Müzeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik’e bırakalım bir kez daha ve ortaya çıkan ‘taş zeminin Antakya’sı adına, hem yereli hem kenti yönetenlere seslensin, olması gerekeni tekrar etsin hepimiz adına…
“Sürdürülebilir turizmin yolu kültür turizminden, kültür turizmi de arkeoloji ve diğer varlıklardan geçiyor. Kültür turisti yüksek nitelikli turisttir. Çünkü yemeği, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi, öğrenmeyi ister, beklentileri de harcaması da yüksektir. Geldiği kentte sadece otelinde vakit geçirmez, o kentin tarihi kalıntılarını, geçmişini, coğrafyasını görmek, yerel yemeklerini tatmak, yerel müziklerini dinlemek, danslarına eşlik etmek ister.”
Evet, şimdi düşünme zamanı! -Tamer Yazar-