Diğeri ise Belediye…
Adalı Konağı ve Meclis Kültür Binası konusunda zorlu ve uzun bir kamulaştırma sürecini gerisinde bırakan Hatay Valiliği, devraldığı yapının Konak kısmında çalışmalara ‘ekleme yapılan kısımları sökmekle’ başladı. Ancak, tüm bu çalışmanın finalinde iki Gastronomi Evimiz mi olacak, yoksa yapılacak olan ilkini mi tamamlayacak, henüz net değil! Peki, hangisi?
Hatay’ın, tarih ve kültür turizmi yanı sıra zengin mutfak geçmişi nedeniyle rekabet halinde olduğu, olmakla da kalmayıp, sık sık yapılan karşılaştırmalar noktasında değerlendirildiği Gaziantep, üstlendiği ‘Gastronomi Kenti’ ünvanı nedeniyle çalışmalarını yerelden ulusala ve ulusaldan da küresel platforma taşıyor.
Konunun, kendileri için önemini ortaya koyan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in ifadeleri bu konuda oldukça net…
–
UNESCO Gastronomi ağını, yeni bir fırsat olarak görüyoruz. Dünyada barış için büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Öncü şehir, lider şehir, kendi kendine yeten şehir, veren şehir olarak, Gaziantep olarak, kalkınmanın yolculuğuna önder olan şehir olarak iddiamız büyük.
Gastronomi alanında, UNESCO’nun Yaratıcı Şehirler Ağı’na başvurduk. Yoğun lobi ve tanıtım çalışmaları sonucunda, Gaziantep, gastronomi alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı üyeliğine 11 Aralık 2015 tarihi itibariyle hak kazanmış oldu. “Dünya Gastronomi Kenti” olarak tescillenen Gaziantep, kazandığı bu yeni kimlik ve unvanla, gastronomi turizminin de yükselen yıldızı olacaktır. Bunu sağlamak için de var gücümüzle çalışıyoruz.
Bu network, kültürel olarak kalkınmayı sağlıyor. Yerel destinasyon imkanı sağlıyor. Bunların hepsi bize sorumluluk ve yükümlülük getiriyor. Arge- inovasyon, yarışmalar, festivaller düzenleyerek aynı kardeş şehirler gibi ‘kardeş şefler’ projemizle bu uzun soluklu yolculukta yürümeye devam edeceğiz. Bu alanda herkesle işbirliğine açığız.
–
Şahin’in de ifadesinde yer aldığı gibi, Hatay ve Gaziantep’in sahip olduğu ‘zengin mutfak kültürü’ işbirliğine açık olsa da, rekabet ve turizm pastasından daha kalın dilim alma çabası, kentleri yan yana getirmekten çok, yoğun bir kısa mesafe koşusuna zorluyor. Bu ise, sahip olunan başlığında ‘en iyi’ olmayı zorunlu kılıyor. En iyi olmak da; var olanı anlatmak, tanıtmak, pazarlamak ve gelenleri en iyi şekilde ağırlamak üzerinden ilerliyor.
Peki, eldekinin derinliğine biraz inelim mi? UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı denilende biraz duralım…
-REKABET-
2014 yılında kurulan UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı (UCCN), yaratıcılık için sürdürülebilir bir kentsel gelişmeyi stratejik bir faktör olarak tanımlayan şehirler arasında işbirliğini desteklemek amacıyla kuruldu. Dünya üzerinde 180 şehrin yer aldığı ve Creative Cities Network olarak bilinen bu ağ; “El sanatları ve halk sanatı“, “dizayn“, “sinema“, “gastronomi“, “edebiyat“, “müzik” ve “görsel sanatlar” alanında gerçekleştiriliyor. Hatay ve bölgesel rekabetteki en güçlü rakibi Gaziantep, bu sürecin ‘Gastronomi’ başlığında yarışıyor. Peki, kimler var mevcut listede?
Güney ve Kuzey Amerika’nın Tescilli Gastronomi Şehirleri:
-Amerika Birleşik Devletlerinden San Antonio ve Tuscon,
-Meksika’dan Ensenada,
-Panama’dan Panama City
-Brezilya’dan Belem, Paraty, Florianopolis,
-Bolivya’dan Cochabamba,
-Kolombiya’dan Popoyan ve Buenaventura,
Asya’nın Tescilli Gastronomi Şehirleri:
-Japonya’dan Tsuruoka,
-Güney Kore’den Jeonju
-Çin’den Macao, Shunde, Chengduİtal,
-Tayland’dan Phuket,
-İran’dan Rasht,
-Lübnan’dan Zahle,
Avrupa’nın Tescilli Gastronomi Şehirleri:
-İspanya’dan Burgos ve Denia,
-İtalya’dan Parma ve Alba,
-Norveç’ten Bergen,
-İsveç’ten Östersund,
-Türkiye’den Gaziantep ve Hatay…
-BİRKEN İKİ OLDUK!-
UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı Gastoromi kategorisinde bulunan, Hatay ve Gaziantep gibi şehirler, kültürel haritalama ve sözlü tariflerin kullanılması ve nesilden nesile aktarılan pişirme teknikleri, yiyecekler ve yemek tariflerinin korunması konusunda yaptıkları çalışmalarla UNESCO listesindeler. Tam da bu noktada, Hatay Valiliği’nin, kamulaştırma ile devraldığı Adalı Konağı ve Meclis Kültür Merkezi için izleyeceği yol haritası büyük önem taşıyor. Zira bir tarafta, Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından koordine edilen bir gastronomi Evi zaten var ve hizmette. Valilik eliyle hayata geçecek ve Gastronomi başlığında organize edilecek yeni oluşumun benzer bir yapı ile hizmete girip girmeyeceği henüz net değil. Ancak beklenti, her iki noktadaki Gastronomi içeriğinin birbirini tamamlaması gerektiği yönünde.
Bir turizmcinin değerlendirmesi de, uyarısı da bu yönde:
“Sadece Gaziantep olarak bakmamak gerek… Şanlıurfa da inanılmaz bir yemek destinasyonu. Mardin de! O nedenle, atılan her adımı iyi hesaplamak ve tuğlaları duvara milimetrik yerleştirmek, potluk yaratmamak gerekiyor. Sayın Vali’nin kamulaştırmada ortaya koyduğu performansı, binaların kullanıma sokulma şekliyle de ortaya koymasını bekliyorum açıkçası. Zira atılan adımlar, bunun beklentisinde olan insanları da keyiflendiriyor. Ama dediğim gibi… Gastronomi, hassas bir başlık. Öylesine bir etiket değil. Dantel gibi işlenmesi ve pazarlanmasına kadar giden aşamaların çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Yani demek istediğim şey şu ki… Açılacak ve hizmete girecek yapılar, eğer ki Gastronomi başlığında ilerleyecekse, bu durum bu konuda ‘iki başlıklı’ görseli sunmamalı. Bu, kendi içinde bir karmaşa ve karşılaştırma yaratır. Çünkü Hatay, diğer şehirlerle benzer konularda rekabet ediyor. Eğer o rekabet, kent içindeki kurumlar arasına girerse, bundan zararı yine kent ve kent insanı görür.”
-VE NOKTA!-
Aslında, bizi ‘bizden daha iyi anlatıyor’ bu kente gelenler, ki anlatırken de, ‘sahip olduklarımızı’ fark ettiriyor! Buna dair en net isimlerden biri, Vedat Milor. O bitirsin bugünü ve Antakya özelinde Hatay coğrafyası adına atılan adımlara enerji katsın, ruh katsın ve gülümseten, iştah açan bir nokta koysun…
“Türkiye’de başka hiçbir yerde bu kadar güzeli olmayan humus. Dünyanın en lezzetli mezelerinden biri olan ve yörenin baş biberi ile hazırlanan cevizli biber. Cevizli biberin üstüne Antakya’nın nefis ve Edremit-Ayvalık’a göre lezzeti daha keskin olan zeytinyağını ve bolca da Antakya’nın gerçek nar ekşisini ekleyin… Oldu size dünyanın en güzel rakı mezesi. Aynı nar ekşisi ve zeytinyağı yabani kekik salatasına da öyle bir yakışıyor ki… Sonracığıma, Antakya’ya özgü ve Urfa’dan çok farklı, biraz Fransızların steak tartare’ını andıran çiğ köfte. Salça yok içinde. Ara sıcaklara ve ana yemeklere gelince… Gerçekten sacda ve odun ateşinde pişen ve olması gerektiği gibi kuyruk yağı ihtiva eden bir sac oruğu. Yeme de yanında yat. Kağıt kebabının en güzeli Antakya’nın kasaplarında Sonra o muhteşem, kökü Selçuklulara dayanan boraniler. Tuzlu yoğurt ile hazırlanır borani. Mevsiminde yiyeceğiniz ıspanak borani ya da incik etli ve kabaklı borani muhteşemdir. Yanlarında gerçek taze firik pilavı ile tüketirseniz haz doruğa ulaşır.”
Afiyet olsun! -Tamer Yazar-