Hatay’ın sınır komşusu İdlib kentinde yaşananları yakından izleyen sivil toplum örgütü İHH’nin Suriye Çalışmaları Saha Sorumlusu Mehmet Şuayip Altun, İdlib’te yeni bir insani kriz yaşandığına ve sınırda biriken kalabalıklara işaret etti. Durumu yakından izleyenler ise ‘hangi senaryo daha kötü’ sorusuna cevap arıyor!
Hatay’ın Suriye sınırında yükselen tansiyonun adresi İdlib eyaleti, çoğunlukla radikal örgüt Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) tarafından kontrol ediliyor. Bu örgüt, üç yıl öncesine kadar El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi olarak biliniyordu. Diğer örgütlerle arasında yaşanan çatışmalar sonucunda, HTŞ, bu yıl bölgedeki gücünü artırdı. Diğer örgütlerin bazıları, Türkiye’nin desteklediği Ulusal Kurtuluş Cephesi çatısı altında hâlâ varlığını sürdürüyor. Çoğu Hurras el Din (Dinin Muhafızları) adlı örgütün üyesi olan yabancı cihatçılar da bölgede önemli bir varlık gösteriyor. Türkiye ise bölgeyi yakından izleyen ülkelerin başında geliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Rusya ile vardığı anlaşma çerçevesinde, bölgede 12 gözlem noktası bulunuyor.
-AÇIK ALANDA!-
Cihatçı ve radikal silahlı grupların biriktiği, bir süredir oldukça sıkıntılı bir süreç yaşayan İdlib, bölgedeki çatışmaların da etkisiyle sivillerin kaçışına sahne olmayı sürdürüyor. Hatay’a sınır komşusu durumundaki İdlib kentinde yaşananları yakından izleyen sivil toplum örgütü İHH’nin Suriye Çalışmaları Saha Sorumlusu Mehmet Şuayip Altun’un buna dair çağrısı da oldukça net:
“Son günlerde devam eden yoğun bombardımandan kaçarak Türkiye sınırındaki güvenli alanlara sığınan insan sayısı 100 bini aştı. Bu bölgelere gelen sivillere acil yardım paketi ulaştırdık. Birçok aile zeytinliklerin olduğu alanlara sığınıyor. Bu ailelerin en kısa sürede çadırlara yerleştirilmesi gerekiyor.”
-500 YÜZ BİN!-
Hatay’ın Suriye sınır hattına yakın noktalarda oluşturulan kamplarda oldukça zor koşullar altında kalan on binlerce aile, gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışırken, göç hikâyesinin kalabalıkları arasında güvenli bölge umudu adına ilerleyenlerin bir kısmı da açık alanlarda, zeytinlikler içinde kurdukları derme çatma çadırlarda konaklıyor, onlara ulaştırılan yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor.
İdlib mutabakatının imzalandığı 17 Eylül 2018’den bu yana ateşkesin birçok kez ihlal edildiğine işaret edenler ise saldırılar nedeniyle bölgeden göç etmek zorunda kalanların sayısının şu ana dek 553 bin 444’e ulaştığı bilgisini veriyor.
-TEDİRGİNLER-
İdlib ve Hama illerine yönelik olarak 25 Nisan’dan bu yana sürdürülen yoğun saldırılardan kaçan sivillerin büyük kısmı, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alan Atme, Kah, Deyr Hassan ve Kefer Lusin gibi bölgelerdeki kamp alanlarına sığındı. Bir kısmı ise, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Astana anlaşmaları çerçevesinde “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi”nde oluşturduğu gözlem noktalarının çevresine, Halep’in batı kırsalına ve Türkiye’nin terörden arındırdığı Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatı bölgelerine göç etti.
Sınıra yaklaşan kalabalıklar içinde konuşanlar ise yaşadıkları korkuyu anlatıyor. Bu isimlerden biri, isminin Aziza olduğunu söyleyen 70 yaşlarındaki bir kadın. Sınıra yakın bir zeytinlik alanda açtıkları çadırda konakladıklarını ifade eden yaşlı kadın, “Evimiz, son saldırılarda, çocuklarımın ve torunlarımın da evde olduğu bir sırada üzerimize çöktü. Ama Allah onları bana bağışladı” şeklinde konuştu. Kfar Nabuda kentinden sınıra kadar geldiklerini anlayan Aziza, aynı aileden 17 kişi olduklarını söylerken, “Yaklaşık 2 hafta önce buraya geldik. Ama yanımıza hiçbir şey alamadık” dedi ve göçün etkisiyle birçok kentin ve köyün tamamen boşaldığını da sözlerine ekledi.
Aynı bölgede, zor şartlar altında kalan bir diğer isim olan Abu Abdo al-Khani ise Khan Sheikhoun kentinden göç ettiklerini söylerken, Ankara dahil, bölgede etkin tüm ülke başkentlerine seslendi:“15 gündür banyo yapmadık. Ağaçların altında yaşıyoruz, yaşamaya çalışıyoruz. Böyle bir hayatı kim kabul eder, söyleyin bana.”
Göç etmek zorunda kalanlardan biri de Ebu Abdo! Saldırılarda evlerinin yıkıldığını dile getiren Abdo, şöyle konuştu:
“Enkaz altından çıkıp ağaçların altına sığındık. Buradakiler 15 gündür temiz elbise giymedi. Evlerimiz yıkıldı ve yağmalandı. İnsanlar ağaçların altında yaşıyor. İçecek bir su yok. Olsa bile dolduracak su şişesi yok.”
-YARDIM ŞART-
Sivillerin zorunlu göçüne zor şartlar da eklenince, durumun daha da acil bir tablo yaratmaya başladığına dikkati çeken yerel sivil toplum kuruluşlarından Suriye Müdahale Koordinatörleri’nin Müdürü Muhammed Hallac, “İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nden 17 Eylül 2018’den itibaren 553 bin sivili 444 zorla göç etti” dedi. Saldırıların geniş alana yayılmasıyla göç hareketinin arttığını dile getiren Hallac, İdlib’in güneyi, güneydoğusu ve güney batısı ile Hama ilinin batı ve kuzey kırsalından sivillerin evlerini terk etmek zorunda kaldığını aktardı.
-SON DURUM-
Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib ili, neredeyse iç savaşın başından bu yana muhaliflerin olduğu kadar, ülkenin dört bir yanından bölgeye gelen cihatçı ve radikal silahlı grupların kalesi niteliğinde. Hali hazırda iç göç ile beraber nüfusu yaklaşık 4 milyona ulaşan İdlib’in il merkezi, Mart 2015’te muhaliflerin kontrolüne geçmişti.
Türkiye, Rusya ve İran, 4-5 Mayıs 2017’deki Astana toplantısında İdlib ve çevresini “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan etmişti. Şam güçlerinin ateşkesi sık sık ihlal etmesi üzerine, Türkiye ve Rusya, ek bir mutabakata varmıştı. Ancak sayıları yarım milyonu aşan siviller, bundan sonraki süreçte artık günü kurtaracak çözümler değil, ‘bir an önce’ barışın tesis edilmesini istiyor, en çok da evlerine dönmek… -Tamer Yazar-