Ülkemizde, mevsimlerin gereği olan hava durumunun oluşmadığını, aksine olmaması gereken hava hareketlerinin oluşmaya sık sık başladığını görüyor ve izliyoruz.
Sağnak yağışlar, seller, toprak kaymaları, taşkınlar ne yazık ki olması gereken mevsimlerin dışındaki aylarda daha çok meydana geldiği için, hasarda giderek daha büyük boyutta oluşuyor.
Yer etmiş, neredeyse özdeyiş halini almış olan bir söz vardır: Doğanın dengesi ile oynamamak lazım. Yaradan, gölleri, nehirleri, dağları, dereleri, ormanları, ovaları, inişli çıkışlı toprak yapılarını oluştururken, elbette bir denge gözetmiş ve bu denge doğrultusunda da coğrafi konum oluşmuştur.
Mevsimlerin kendi dönemlerine uygun bir şekilde hava koşullarının oluşması ve her mevsimin güzelliğinin de, zorluğunun da yaşandığı uzun yıllar böylece geçmiş idi.
Ama ne zaman ki; para hırsı gözleri fazlaca bürümeye, bunun sonucu olarakta doğanın dengesi ile oynanmaya başlandı, işte o tarihten itibaren de mevsimler kendinden beklenen hava koşulları yerine, beklenmeyen hava koşullarının oluştuğu bir sürece girdi.
Böyle olunca da seller, taşkınlar, susuzluk ve kuraklık belirtileri, kaymalar, çökmeler, can kayıpları yaşanmaya ve doğanın oynanan dengesi nedeni ile de doğa intikamını almaya başladı.
İşte bu ortam içerisinde, geçtiğimiz günlerde Kazdağı bölgesinde, siyanürle altın arayabilmek için yine doğanın dengesi ile oynandığı, on binlerce ağacın rant uğruna kesildiği haberleri medyaya yansıdı.
Özelikle 31 Mart ile başlayan uyanış sonucu, bu harekete tepki giderek arttı. Kazdağlarının korunması, birkaç milyon dolar uğruna ağaç katliamının yapılmaması, doğanın dengesi ile oynanmaması için, bilinçli yurttaşların ortaya koyduğu tepki giderek taraftar bulmaya, çığ gibi artmaya başladı.
Bu arada geçtiğimiz hafta sonu dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın kazdağlarında doğanın dengesi ile oynanmasını protesto amacı ile verdiği konser, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ses getirdi.
Elbette ki; bir ülkenin yer altı zenginlikleri değerlendirilme ve bunun içinde gereken çalışmalar yapılmalıdır. Ancak bu çalışmalar yapılırken, doğanın dengesi ile oynanmamalı, o denge korunma koşulu ile çalışmalar sürdürülmelidir. Zira bir tarafta yer altı zenginlikleri ile elde edilecek para, öbür tarafta ise canlıların sağlığı ve yaşamı söz konusu.
Eğer para için, canlıların yaşamı ve sağlığı göz ardı edilir, buna suskun kalınırsa gelecek kuşaklar bizi asla affetmeyecektir.
Zira, suskun kalmanın oluşturacağı zararlar, giderek boyutunu arttırtacak, ilerde telafisi kabil olmayacak zararların oluşmasına neden olacaktır.
Elbette ki madenlerin çıkartılması için çalışma yapılacaktır.
Elbette ki yer altı zenginliklerimizin ekonomiye kazandırılması için gereken araştırmalar ve çalışmalar yapılacaktır.
Elbette ki bu çalışmalar doğrultusunda bazı kazılar olacak, ilerde telafisi mümkün olacak bazı zararlar meydana gelecektir.
Ama bunlar yapılırken, doğanın dengesi ile oynanmayacak, rant uğruna canlıların sağlığı ve yaşamı feda edilmeyecektir.
Bunlar göz önünde bulundurulmadığı takdirde doğa intikamını fazlası ile alacaktır.
Bu nedenledir ki; kazdağları yöresinde siyanürle altın aranmasına karşı gösterilen tepkiye ve sese kulak vermek gerekir.
Yurttaşların bu çığlığına kulak verilmediği ve yıllardır bu tür aramalar yapılıyor, bu tür ağaç kesimleri oluyor denilmek suretiyle savunma yoluna gidilmesi halinde, önümüzdeki yıllar doğanın alacağı intikam daha da korkunç olacaktır.
Doğanın dengesi ile oynanmaması, vatandaşların çığlığına kulak verilmesi, zararın neresinden dönülürse kardır misali bundan sonra bu tür katliamlara son verilmesi için, atılan çığlığa, çıkartılan sese kulak verilmeli, rant uğruna ülkenin geleceği feda edilmemelidir.
Bir kez daha hatırlatıyoruz; bu sesi, bu çığlığı duyalım, katliama izin vermeyelim. Hiç olmazsa bundan sonra doğanın dengesi ile oynanmasına izin vermemek suretiyle gelecek kuşaklara karşı görevimizi yapmış olalım…
YORUMLAR