Hatay’ın lezzeti de var
11 Nisan’da başlayan ve 14 Nisan’a kadar sürecek olan 3.Bodrum Uluslararası Peynir Festivali kapsamında açılan peynir stantlarında, ülkemizin kaybolmaya yüz tutmuş süt ürünlerinin keşfedileceği, coğrafi işaret almış ve Slow Food listesine eklenmiş peynirler ile 400’den fazla yerel lezzet yer alıyor.
Gastronomi ünvanlı bir kent olsak da, şu ana kadar bu ünvanı destekleyecek ya da besleyecek festivallerin beklentisinde olanlar, ‘belki bir gün demeye’ ve buna dair etkinliklerin düzenlendiği adreslerin yolunu tutmaya devam ediyor.
Bu yıl 10.’su gerçekleştirilen Alaçatı Ot Festivali bunlardan sadece biriydi ve bitkisel tatların lezzetinde yolculuk eden on binleri ağırladı. 11 Nisan’da başlayan ve 14 Nisan’a kadar sürecek olan 3. Bodrum Uluslararası Peynir Festivali ise Hatay’dan İzmir’e ve Mardin’e birçok ilden katılımcıları ve yüzlerce çeşit lezzeti bir araya getiriyor. Festival kapsamında açılan peynir stantlarında ise, ülkemizin kaybolmaya yüz tutmuş süt ürünlerinin keşfedileceği, coğrafi işaret almış ve Slow Food listesine eklenmiş peynirler ile 400’den fazla yerel lezzet yer alıyor. Antakya’nın tescilli ‘sürk çökeleği’ de bunlardan biri.
-FARKLI ÜKELER-
Slow Food Bodrum Gönüllüleri tarafından OASİS Alışveriş Merkezi’nde “Slow Cheese Bodrum” sloganıyla düzenlenen festivale, Türkiye’nin birçok ilinin yanı sıra Yunanistan ve İtalya’dan da peynir üreticileri de katılıyor. Festival kapsamında açılan tezgahları ziyaret eden vatandaşlar, birbirinden lezzetli peynirlerin tadına bakmakla kalmıyor, satın da alıyor.
Slow Food Bodrum üyesi Emine Türk, yaptığı açıklamada, festivale katılımın oldukça iyi olduğunu söyledi. Türk, “Kos, Kalimnos ve İtalya’dan peynir yapımcıları gelecek. Onlar da bir dizi etkinliklere katılacaklar” derken, Türkiye’nin peynir konusunda iyi bir seviyede olduğunun da altını çizdi ve şöyle konuştu:
“Özellikle İtalya’da üretilen gorgonzola peynirinin benzerleri burada üretiliyor. Tokat’tan, Konya’dan, Çorum’dan, Kırklareli’den ve birçok ilden peynir üreticimiz var. Yabancıların intibası da o. Türkiye bu konuda kendisini çok geliştirdi. Van’da, Tokat’ta, Balıkesir’de üretilen peynirlerimizi görmek için yabancı misafirlerimizi de arzu ediyoruz.”
OASİS Alışveriş Merkezi Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Mazhar Vardar da, Türkiye’nin farklı illerinden peynir üreticilerini ağırladıklarını ve etkinliğe destek vermekten dolayı mutlu olduklarını ifade etti.
-TAT VE AL-
Stantları gezenlerin, beğendikleri ürünleri satın alma fırsatı da buldukları bu renkli festivale Karaman’dan katılan Ahsen Toktay, koyun ve keçi peynirleriyle etkinlikte yer aldıklarını ifade etti. Peynirlerin doğal mayadan yapıldığını belirten Toktay, “Divle obruğu tulum peynirinin yüzde 70’i koyun, yüzde 30’u da keçi. Doğal mayadan yapılıyor. Keçi tulumlarına basıldıktan sonra en az 6 ay 38 metre aşağıda obrukta bekletiliyor. En az 6 ay beklemek zorunda” diye konuştu. Peynirin bir yıl önce coğrafi işaretini aldıklarını da anlatan Toktay, özellikle Divle obruğu tulum peynirine yurt dışından da yoğun talep aldıklarını kaydetti.
Kargı tulum peyniriyle festivale katılan Veteriner Hekim Hüseyin Büyükçorak ise 1900’lü yıllardan bu yana geleneksel olarak üretilen peynirin, koyun, keçi ve inek sütlerinin karışımıyla ve yaklaşık 2 bin metrelik rakımda çiğ sütten, sütün sıcaklığıyla şirden mayasından yapıldığını anlattı.
Bodrum ilçesinde, en az dört kuşaktır keçi ve keçi sütü ürünleriyle uğraşan Fethi Çoban da, “Bu iş bizim Ata mesleğimiz. ‘Bu işin profesörüyüz’ diyebilirim. Bodrum’un dağlarında beslediğimiz keçilerimizin peynirlerine talep yoğun” diye konuştu.
Farklı etkinliklerle 14 Nisan’a kadar devam edecek festival kapsamında, İtalya’nın Milano şehrinden gelen peynir üreticisi Mario Loffredo ise mozzarella yapımını anlatacak.
-BİZDE DE OLSA-
Köy yemekleri, peynir tadımları ve yapım aşamaları yanında, tarihi alanlara ziyaretlerin de yer aldığı etkinliğin ilk gününe katılan bir okurumuzun değerlendirmesi ise Antakya’ya dair…
“Alaçatı’daydım, şimdi de Bodrum’da. Bu yerleri hep deniz, kum, güneş diye biliyoruz ama, turizm o kadar geniş bir yelpaze ki, her şey değişiyor, ki siz de o değişimin şartlarına ayak uydurmak durumunda kalıyorsunuz. Başka çareniz var mı? Yok! Alaçatı’da, sayısını bilemediğim kadar çeşitte bitkinin farklı yemek versiyonlarını, böreklerini tattık. İnanılmaz bir kalabalık vardı ve çok renkliydi. Her sene gelenler var. Bir gelen, bir sonraki sene birkaç kişi ile beraber tekrar geliyor. Bodrum’a ilk kez geldim, ama bu üçüncüsüymüş. İlk gün güzeldi, ama 14 Nisan’a kadar çok etkinlik var. Hatta bende buna dair şu not var… Şöyle diyor… ‘Slow Cheese Bodrum 2019’un neredeyse bir tam gün süren gezilerine veya diğer kapsamlı etkinliklere katılamasanız bile, en azından Oasis’e ve Kumbahçe sokaklarına mutlaka uğramanızı, Bodrum’u saracak festival atmosferini tatmanızı öneriyoruz.’ Ama benim 12 Nisan’a dair bir diğer notu takip etme ihtimalim daha yüksek tabi… ‘Kısmet Lokantası’nın festival kapsamında sunacağı birbirinden lezzetli, peynirli öğle menülerini tatmak için 12 Nisan Cuma günü 12:00-14:00 saatleri arasında yerinizi kapabilirsiniz.’
Tüm bunları izlemek, yerinde görmek çok güzel ama… Antakya’nın sürk çökeleğinin de yer aldığı böylesi, rengârenk bir etkinlik neden bizde yok? Bunu bir şikâyet gibi almayın, ama tavsiye. Antakya’nın, gastronomi etiketinde durup bekliyor olması canımı sıkıyor. Alaçatı’dan Bodrum’a… Bizler de buralardaki kalabalıkları kendi festivallerimizde ağırlayabiliriz. Bir eksiğimiz var mı? Aksine, mutfağı tescilli bir kentiz. Doğru mu? O zaman neden Antakya gibi bir coğrafyaya yakışan güzellikte, kendi yerel zenginliğimizi paylaşacağımız, ama başka yerelleri de misafir edeceğimiz bir festival için kolları sıvamıyoruz? Buradaki gibi olsun ama… Köylere geziler olsun… Oradaki anne tariflerinin tadım anları da olsun… Üreticileri ilk elden bir araya getirsin… Bence biz çok daha güzelini yaparız! Yapamaz mıyız?” -Tamer Yazar-