Bu sadece bir lezzet değil

‘Kültür Hareketi’ İzmirli İşadamı, Smyrna Boyoz Yönetim Kurulu Başkanı Musa Turan, “Bu sadece bir lezzet değil, kültür hareketi. Kruvasan da aynı toprakların ürünü, ama bugün Fransız mutfağından geldiği biliniyor. Boyoz’a sahip çıkmak işte bu yüzden çok önemli” derken, Antakya noktasında duranların işaret ettiği ‘simitteyiz’ hala! Hatta diğerlerinde! Tescil dedik… Coğrafi İşaret diye de ekledik, ama… […]

‘Kültür Hareketi’

İzmirli İşadamı, Smyrna Boyoz Yönetim Kurulu Başkanı Musa Turan, “Bu sadece bir lezzet değil, kültür hareketi. Kruvasan da aynı toprakların ürünü, ama bugün Fransız mutfağından geldiği biliniyor. Boyoz’a sahip çıkmak işte bu yüzden çok önemli” derken, Antakya noktasında duranların işaret ettiği ‘simitteyiz’ hala! Hatta diğerlerinde!

Tescil dedik… Coğrafi İşaret diye de ekledik, ama… Dünden bugüne taşınan Künefe ve Sürk Çökelek gibi tatların yanına başka bir yöreseli henüz ekleyemedik! Konuya ilişkin çalışmaların hangi aşamada olduğunu soranlar ve listeye yeni isimlerin eklenmesi için başka ne yapıldığını sorgulayanlar mı? Klasik ‘mola’ noktasında, ‘Antakya Simidi’ denen yöreselin hikâyesinde durmaya devam etti. Çünkü diğer şehirlerin hikâyeleri, sadece Tescille ve Coğrafi İşaret alımı ile noktalanmıyor. Aksine, bir şehir hikâyesi, atılan adımlarla bir dünya hikâyesine dönüşüyor. Bu ise, ‘marka kent’ hikâyemizin gerçekliğinde yeni bir yol haritası sunuyor. Şimdi sıra bu hikâyede… Küresel bir başarı hikâyesine dönüşen bir şehir hikâyesinde…
-ABD VE AVRUPA-
İzmirli İşadamı, Smyrna Boyoz Yönetim Kurulu Başkanı Musa Turan’ın, İzmir’in geleneksel lezzeti ‘boyoz’ başlığında yazmaya başladığı ‘tescil ve coğrafi işaret’ başarısı, bugün İzmir sınırlarının çok ötesine taşınmış durumda. Öyle ki; İzmir’in coğrafi işaret olarak tescillenen tatlarından boyoz, farklı damakla hitap etmek amacıyla; labne peynir, çikolata, Hindistan cevizi, Antep Fıstığı ve incir gibi malzemelerle tatlandırılarak, bugün artık ABD ve Avrupa pazarında.
Konuya ilişkin konuşan Smyrna Boyoz Yönetim Kurulu Başkanı Musa Turan, hazırladıkları karamelli, Hindistan cevizli, bitter çikolatalı, Antep fıstıklı, çilekli-labneli, incirli, elma-tarçınlı, zahterli-labneli, frambuazlı-labneli ve misket limonlu boyozları işaret ederken, bu yeni lezzetleri Amerika’ya ve Avrupa’da 6 ülkeye ihraç ettiklerini belirtti. Turan, hedeflerinin, geleneksel bir tadı daha çok insana ulaştırmak olduğunu da dile getirdi.
Turan, üretim kapasitelerinin yıllık 3 milyon adet barajını aştığını ifade ederek, “Üretimimiz 2019 yılında 3 milyon 31 bine ulaştı. Kültürel mirasımıza sahip çıkmak ve hedef pazarımızı genişletmek istiyoruz” şeklinde konuştu.
Boyozu yurt içinde de büyük marketlerde donmuş halde sattıklarını anlatan Turan, gelinen aşama adına şunları söyledi:
“Boyozda, her ülkenin kendine has tadını yakalayarak, dünyadaki metropol kentlerde var olmak istiyoruz. Hedefimiz, önce Avrupa’da ve ABD’de büyümek, daha sonra Çin’e kadar gitmek. Bu sadece bir lezzet değil, kültür hareketi. Kruvasan da aynı toprakların ürünü ama bugün Fransız mutfağından geldiği biliniyor. Boyoz’a sahip çıkmak işte bu yüzden çok önemli.”
-ÖNCE DÜŞ KURUN!-
İzmir’de yaşayan bir Antakyalının buna dair kısa notu ve tespiti gelsin, ardından onun da mola aldığı Antakya Simidi, güne noktayı koysun.
“Musa Turan, İzmir’de zaten bilinen bir işadamı, ama boyoz hikâyesini öyle bir yere taşıdı ki, şimdi ismi, ‘şehri omuzlayan adam’ olarak anılıyor. Bir yerde okudum buna dair… ‘1492’de İspanya’dan göç ederek İzmir’e yerleşen Sefaradların kültürel mirası olarak bugüne kadar lezzet yolcuğuna devam eden İzmir boyozu…’ diye başlıyordu o haber.
Bu kadar tutulmasının sebebi, hikâyesi olan bir lezzet, boyoz. Yani sadece bir hamur işi değil. Ama bir yaşam kültürü. Detaylarıyla birçok insanı kucaklayan, kucakladığı kadar da nefes veren bir yöresel. Tabi bu haberleri ve sizlerin ara ara buna dair yaptıklarını okurken, akla Antakya’nın gelmemesi mümkün mü? Bir kere, kent tarihi yetiyor, eldekinin pazarlanması için.
Ara ara Hatay’a da geliyorum. Bazen misafirlerim oluyor. Bizim de tescilli bir tatlımız var mesela! Künefe! Ama kent merkezinden içerilere doğru gidildikçe, tarif de, tat da, görsel de garip bir şekilde değişiyor. Bir kere şunu sormak lazım… Biz de benzer bir yoldan geçiyoruz. Doğru mu? Peki, künefe bugün nerede? Antakya Künefesi nerede? Standardımız nerede? Tamam, güzel, herkes seviyor. Gelen herkes de memnun dönüyor. Peki, bu kadar mı? Eve gelene bir tabak sunmak için mi tescilledik künefeyi? İşte, boyoz örneği de, başarısı da burada devreye giriyor.
Bir başka örnek vereyim mi? Ünlü Amerikan kahve zinciri Starbucks’larda Reyhanlı Tostu diye bir şey sunuluyor. Aslında Reyhanlı Tostu diye bir şey var mı yok mu onu da bilmiyorum ama, bu bile bir şey. Yani böylesi önemli bir zincire Reyhanlı isminde bir ürünü dahil etmekten bahsediyorum.
Burada önemli olan, bir yöreseliniz adına ‘tescil’ yaptırtmak ya da coğrafi işaret sahibi olmak değil! Ama bahse konu yöreseli aldığınız yerle, bugün bulunduğunuz yer! Künefe’de alınan mesafeyi anlatsın birileri bize. Ne oldu? Ne başardık? Bunu desin… Ardından da, birileri şu Antakya Simidi için adım atsın. Biliyor musunuz, benle beraber Antakya’ya gelen misafirlerimin sabah vazgeçemediği bir lezzet, Antakya Simidi, hele ki tuz ve kimyon karışımıyla.
Özetle… Bir şeyleri ‘yapmak için yapmayalım’ artık. Bir şeyler için adım attık madem, diğer adımlar da ardı ardına gelsin. Bizden de Musa Turan’lar çıksın. Boyoz, bugün Amerika’dan Yunanistan’a gittiyse, oralarda buna dair satış noktaları oluşturulabildiyse, Antakya da bunu yapsın, yapabilsin. Demem o ki… Önce düş kurun, ardından gerçeği için savaşın! Kolay gelsin!”-Tamer Yazar-

Exit mobile version