Bugün 27 Mart. Dünya Tiyatrolar Günü.
1948 yılında Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün kurulmasının ardından Enstitü’nün de ön ayak olmasıyla 1961 yılından bu yana, 27 Mart , “Dünya Tiyatrolar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
Her yıl, biri ulusal, biri de uluslararası olmak üzere iki bildiri yayımlanır.
Dünya Tiyatrolar Günü Ulusal Bildirisini bu yıl Metin Akpınar ve Müjdat Gezen kaleme aldı.
Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi’ni ise İngiliz tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu Helen Mirren yazdı.
Bu yılki ulusal bildiriyi iki usta ismin yazmasını ITI Üniversiteler Türkiye Temsilcisi Bilkent Üniversitesi Bölüm Başkanı Jason Hale ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu üyeleri Ayşe Emel Mesci, Turan Oflazoğlu, Engin Uludağ ve Savaş Aykılıç kararlaştırdı.
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın 27 Mart Dünya Tiyatro Günü mesajı şöyle:
“27 Mart Dünya Tiyatro Günü sanat emekçilerine, sanatseverlere kutlu olsun. Dionysos şenlikleriyle başlayıp gelişen tiyatro, asırlardır varlığını sürdürüyor. Merkezinde insan olan bu sanat, insan var olduğu sürece yaşayacak.
Edebiyatın en içten bölümlerinden biri olan Tiyatro Edebiyatı’nda, oyun yazarlarına çok gereksinim var. Onlarsız olmaz. Tıpkı seyirci olmadan tiyatro olmayacağı gibi…
Bilgi iletişim çağı ne kadar gelişirse gelişsin, algoritmalar, yapay zekâlar nereye ulaşırsa ulaşsın, Tiyatro insanla yapılır, insanca yapılır, insanlar için yapılır…”
***
PANDEMİ SÜRECİNDE KÜTÜPHANECİLİK
Önümüzdeki Pazartesi günü ile başlayacak olan hafta, 57 Kütüphaneler Haftası olarak kutlanacaktır.
29 Mart-4 Nisan 2021 tarihleri arasında kutlanacak olan haftanın ana teması , “Pandemi Sürecinde Kütüphanecilik” tir.
Hafta boyunca, kitap okumanın ve kütüphanelerin öneminden bahsedilir, kütüphanelerin sorunları ve çözüm yolları tartışılır, halka kütüphane bilinci aşılanmaya çalışılır. Okullarda, öğrencilere kütüphanelere geziler düzenlenerek, kütüphanede arama ve araştırma yapma yöntemleri gösterilir, kütüphanede nasıl davranılması gerektiği anlatılır.
Sık sık dile getiririz: Okuma alışkanlığımız yok. Okumuyoruz. Bunun nedenleri çok. Bir kere aile okumuyor, okulda öğretmen okumuyor. Okuma yazmayı biz sadece okula gidip mezun olmak olarak görüyoruz. “Çocuğuma okuma alışkanlığını nasıl kazandırabilirim?” gibi sorular artık sorulmuyor. Günümüzde insanlarımız dizi izliyor. 1920’li yıllarda 2000, 1940’lı yıllarda 5000, 1970’lerde 10.000 dolaylarında olan kitap baskıları, 1000’li, hatta şiirde 500’lü rakamlara düştü.
Bugünlere nasıl geldik? Bundan kırk yıl önce öğretmenlerimiz kitap edinmeyi ve okumayı özendirici çalışmalar yaparlardı. Öğretmenlerimizin kendileri de okurdu. Ben ilk kitabımı ortaokul ikinci sınıfta, okulda düzenlenen kitap piyangosundan edindim. O kitabı özenle saklıyorum.
Çocuklarımıza kitap okumayı öğüt vererek değil, örnekleyerek gereksinim duymalarını sağlayalım. Okulda, mahallede evde kitaplık oluşturalım. Haftada en az bir kez, çocuklarımızı kütüphaneye götürelim. Okuma günleri düzenleyelim.
Rahmetli Ali Emiri diyor ki, “Lamba ışığında kitap okuyarak sabahlardım.” Katip Çelebi, “Mumlar tükenir, güneş doğar, ben hâlâ okurdum.” diyor. Yavuz Sultan Selim, günde sekiz saat okurmuş.
Bilgisizliğin, cahilliğin kara örtüsü ancak kitapla aralanır. İnsan, okuyarak, bilgilenerek özgürleşir.
YORUMLAR