14 Şubat Sevgililer Günü tarihçesi ve ortaya çıkışı
Sevgililer Günü ‘nün başlangıç tarihi, eski Roma İmparatorluğu zamanına uzanıyor. Eski Roma’da, 14 Şubat günü, bütün Roma halkı için önemli bir gündü. Çünkü bu günde, Roma tanrı ve tanrıçalarının kraliçesi olan Juno’ya duyulan saygıdan ötürü tatil yapılırdı. Juno ayrıca, Roma halkı tarafından, kadınlık ve evlilik tanrıçası olarak da biliniyordu. Bu günü takip eden 15 Şubat gününde ise Lupercalia Bayramı başlıyordu.
Sevgililer Günü, 1800 yıllardan sonra, Amerika’da Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana günümüzde daha çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline geldi. Bunun doğal bir sonucu olarak, olayın ticari yönü çok gelişti. Neredeyse herkes, her yıl 14 Şubat’ta, sevgililerine veya eşlerine bu günün ruhu ile bütünleşen ve karşı tarafa sevgilerini anlatan hediyeler veriyor. Bu hediyelerin başında ise sade, ama bir o kadar anlamlı çiçekler geliyor. Sevginizi, alacağınız çikolata veya yollayacağınız bir kart ile de anlatmanız mümkün. Kısacası, bu özel günde yanınızda gerçekten sevdiğiniz birisinin olması ve sevginizin karşılığının olduğunu bilmek, herhalde hepsinden çok ama çok daha önemli
Söyleyemediklerinizi söylemenin en güzel yolu, yazı ile ifade etmekten geçer…
Sevgililer Günü’nde, dünya genelinde birçok çift arasında gerçekleştirilecek olan hediye alışverişi ise güne farklı bir anlam yükleyecek.
Peki, geçmişi, milattan sonra 270 yılına kadar dayanan Sevgililer Günü, nedir ve neden kutlanmaktadır?
KALBE İYİ GELİYOR
İfade edilene göre, aşk, hem psikolojik hem de fizyolojik etkileri ile sağlığa iyi geliyor. Metabolizma hızını artıran, bu sayede yağ yakımına yardımcı olan aşk; bağışıklık sistemini güçlendiriyor, cilt sağlığına iyi geliyor, ağrıları azaltıyor. Tüm bu etkilerin yanında aşk, salgılanan hormonlarla birlikte kalbe de iyi geliyor. Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, 14 Şubat Sevgililer Günü dolayısıyla aşk, kalp ve beyin ilişkisinden yola çıkarak sağlıklı aşk hakkında bilgi verdi.
Aşk, insanlığın var olduğundan beri herkesi meşgul eden bir konu olmuştur. Bu nedenle tarih boyunca pek çok farklı yönteme başvurularak aşkın gizemi çözülmeye çalışılmıştır. Aşk, bütün toplumlarda, her kültür seviyesinde, tüm zamanlarda var olmuş, hemen her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur. Konu ile ilgili yapılan bilimsel araştırmalara göre, bu duygunun oluşumunda kalbin ve beynin rolü büyüktür.
KALP, BEYNİ HAREKETE GEÇİRİR
Yapılan araştırmalarda, kalbin aşkı algıladığı ve beyin aracılığıyla endorfin, oksitosin, feniletilamin gibi mutluluk veren hormonların salgılanmasını sağladığı ortaya çıkmıştır. Kalp ve beyin birlikte çalışarak sağlıklı bir aşk hayatının dolayısıyla da sağlıklı bir vücudun oluşmasını sağlamaktadır.
Beynin, kalbin de desteğiyle, aşk üzerine salgıladığı hormonlar şöyle sıralanabilir:
•Dopamin: Kişiyi karşı cinse bağımlı hale getirir. Ayrıca heyecan hormonudur.
•Serotonin: Beyin aşık olmanın ilk safhalarında mutluluk veren endorfin hormonunu az salgılayarak mutsuz bir zemin hazırlamaya çabalar. Aşık olan kişiyi zihinsel ve fiziksel olarak aşığına yönelterek mutluluğu karşı cinste aramaya zorlar. Bir anda aşık depresyona doğru yolculuğa çıkar. Ayrıca bazı araştırmalar sonrasında kalp krizi geçirme riski yüksek olan kişilerin kanında az miktarda serotonin tespit edilmiştir.
•NGF: NGF yani Neuro Growth Factor, romantik duyguların ortaya çıkmasına aracı olan bir maddedir. Aşk sırasında ellerin terlemesine ve heyecanın yükselmesine de neden olur.
•Oksitosin: Aşığın karşı cinse bağlanmasını, bir anlamda sadakati sağlayan bir hormondur. Oksitosinin kalp hastalığı riskini düşürdüğü bilinmektedir. Eşine sadakatsiz davrananlarda beyinin bu hormonu az salgıladığı ispatlanmıştır.
•Vazopressin: Beyinde hipotalamusun gönderdiği bu hormon fazla salgılandığı zaman aşık olan kişi sevdiği için her şeyi yapabilecek duruma gelir. Ayrıca bu hormon kan hacmi ve konsantrasyonu düzenler.
Sarılmak stresi de azaltıyor
Kalp, beyni katekolamin hormonunu salgılamaya zorlar. Bunun neticesinde tansiyon yükselir, nabız artışı olur, vücut ısısı artar. Sevilen kişiye sarılınca oksitosin hormonu yükselir bu da mutluluk hissini artırır. Oksitosin sayesinde stres azalır, kan basıncı düzenlenir, kalp hastalıklarına yakalanma riski düşer.
BYPASS SONRASI AŞKIN ÖNEMİ
Aşk, kalp sağlığını olumlu etkilemektedir. Aşık olmak, endorfin hormonunu salgılar. Endorfin, mutluluk veren bir hormondur. Bypass ameliyatından sonra insanların ömrü uzadığı bilimsel olarak ispatlanmıştır. Düzenli bir aşk hayatı olan insanların, yaşam kalitelerinin artacağı da bilinmektedir. Aşık olmak, mutluluk hormonları ile birlikte tansiyonda da düzelme sağlar, sosyal uyumu ve başarıyı artırır.
“KIRIK KALP SENDROMU”NA DİKKAT!
“Sevilen birini kaybetme”, “Boşanma”, “Eşin ya da sevgilinin terk etmesi”, “Eş ya da sevgilinin ölümü”, “Eşler ve sevgililer arasında yaşanan tartışma” gibi durumlar, aşırı strese neden olmaktadır. “Kırık Kalp Sendromu” olarak da bilinen bu sorun, kalp kaslarında aşırı zayıflamaya veya aşırı kasılmaya sebep olabilir. Ağır stres, üzüntü ve büyük travmalar sonrasında kalbin ön damarlarında spazm olmakta ve bu durum, “Kırık kalp sendromu” olarak adlandırılmaktadır. Kalp krizi ile karıştırılan sendrom sırasında çekilen anjiyografide koroner damarlar tamamen normal olduğu görülmekte, ama kalbin sol tarafında bir deformasyon dikkat çekmektedir. Bunun, kalbin önünü besleyen ana damarda oluşan geçici bir spazmı sonucu olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık 3 ay süren kırık kalp sendromu sırasında oluşan ritim bozukluğu ve kalp yetmezliği nedeniyle kaybedilen hastalar vardır. Bu problem çoğunlukla menopoz sonrası kadınlarda görülmektedir.
ÇİFTLERE ‘SEVGİLİLER GÜNÜ’ ÖNERİLERİ-
Bugünlerde, markaların yaptığı kampanyalar, çiftlerde hediye beklentisine neden olabiliyor. Sevgililer Günü’nde büyük beklentiye girerek karşı tarafın zor durumda bırakılmaması gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Uzman Psikolog Selin Karabulu, “Ayrıca sosyal medya da; sevgililer günü, evlilik hazırlıkları, anneler günü, hamilelik ve doğum gibi, insanların hayatında önemli anları klişeleştirebiliyor. Sosyal medyanın dayattığı klişelerle, insanlar mutluluk pozları verip, kendini mutlu olduğuna inandırmaya çalışıyor ve bu da bir kısır döngü olarak sürüyor” açıklamasında bulunarak, Sevgililer Günü için önerilerde bulundu.
Sevgililer Günü’nün, çiftler arasındaki ilgiyi tazeleyecek bir fırsat olarak görülebileceğini anlatan Anadolu Sağlık Merkezi Uzman Psikolog Selin Karabulut, “Günlük rutinde insanlar çok yorulduğu için eşleri ve sevgililerine yeteri kadar zaman ayıramayabiliyor. 14 Şubat, ‘Hiç değilse bugün birbirimize özel bir şey yapalım’ diye düşünülürse çok daha anlamlı sonuçlar doğurabilir” dedi.
Uzman Psikolog Selin Karabulut, “Sevgililer Günü, eşlerin birbirine ‘beni yemeğe götürmedi, hediye almadı’ diye gönül koyduğu bir güne dönüştürülmemeli” açıklamasında da bulunarak, Sevgililer Günü için çiftlere önerilerde bulundu.
NE ALINDIĞINDAN ZİYADE…
Sevgililer Günü’nde klişelerden uzak durulmalı. İnsanlar, sevdiği kişiyi iyi tanımalı. Yeri gelir, bir çiçek, gerçekten sevdiğiniz kişinin ruhunu okşar. Yeri gelir, kaç zamandır görüp beğendiği, ancak satın alma fırsatı olmadığı bir kazaktır ve siz onu alıp getirirsiniz. Böylece sevdiğiniz kişiyi düşündüğünüzü, önemsediğinizi anlatmış olursunuz. Ne aldığınızdan ziyade, onu düşünerek bir şey alıp almadığınız çok önemli.
BEKLENTİYE GİRİLMEMELİ
Kimi insanlar hediye almaktan çok, bir plan yapmayı tercih eder. Bir konser bileti almak veya yemek organize etmek de hoş bir şeydir. Bunu sadece, kadınlar kocalarından ya da kız arkadaşlar erkek arkadaşlarından beklemesinler. Sevgililer Günü’nde kendileri de sürpriz yapabilir.
KIYASLAMA YAPILMAMALI
Sosyal medyadaki paylaşımlar, genellikle insanların oldukları gibi değil, olmak istedikleri paylaşımlar. İnsanlar, ideal olanı ve olmak istediklerini paylaşıyor. Evlilik hazırlıkları, sevgililer günü, anneler günü, hamilelik, doğum gibi insan hayatında önemli anları bile klişeleştiriyor, görsel medya. Sosyal medyada bu şekilde yayılıyor trend hediyeler. Ne alınmalı, nereye gidilmeli gibi öneriler oluyor. İş bu raddeye geldikten sonra kıyaslamalar da başlıyor. Sosyal medyanın dayattığı klişelerle, insanlar mutluluk pozları verip, kendini mutlu olduğuna inandırmaya çalışıyor ve bu da bir kısır döngü olarak sürüyor.
NE OLMALI?
Bu durum, sadece Sevgililer Günü ile sınırlandırılamaz. Günümüzde insanların kafasında; ilişkiye dair, evliliğe dair kalıplar, olmazsa olmazlar hatta check listler var. Kendilerini bu listeye uygun yaşamaya zorladıkları için mutsuz olabiliyorlar. Tek taşlı evlenme teklifleri bekleyen, ‘balayını Bali’de geçiririz’ diye düşünen kadınlar samimi bir Ege seyahati ile karşılaşınca aniden “mutsuz” olabiliyorlar. İlişkiler, gönüllerindeki gibi değil, trend olanla yaşanmamalı.
6 ÖNEMLİ FAYDA
Oksitosin, dopamin, seratonin, endorfin, adrenalin… Aşk iksiri olarak da tanımlanan bu hormonların beyinden salınması sonrası gerçekleşen aşk, en belirgin etkisini kalp üzerinde gösteriyor. Bu konuda konuşan, Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, “Göğüste oluşan sıkıntı ve heyecan hissi, çarpıntı, kalbin yalpalayarak atması, anlamsız bir huzursuzluk hali aşkın vücudu ele geçirdiğini gösterir. Ancak bu duygular sanılanın aksine kalbe iyi gelir. Aşkın, uzun vadede kalp krizi riskini azalttığı, kalbin ömrünü uzattığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır” diyor.
Prof. Dr. Ahmet Karabulut, 14 Şubat Sevgililer Günü kapsamında aşkın sağlığımıza faydalarını anlattı, önemli mesajlar verdi.
TANSİYONA İYİ GELİYOR
Yanlış duymadınız! Aşk ve sevgi, tansiyonu düşürüyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, sıcak bir kucaklaşma sonrası gelecek 10 dakikalık sevgi dilli konuşmanın, tansiyonu düşürdüğünü ortaya koyuyor. Bu etkinin temelinde vücutta artan gevşeme hormonu oksitosin bulunuyor. Tansiyonu düzenleyen diğer etkenleri ise vücuttaki stresin azalması, uyku kalitesinin artması, kişisel bakım ve beslenme düzeninin daha kaliteli olması oluşturuyor.
KOLESTEROLÜ DÜŞÜRÜYOR
Garip gelebilir, ama aşk kolesterole de iyi geliyor! Yapılan araştırmalar, mutlu birliktelik yaşayan çiftlerin, vücuttaki stres hormonlarının azalmasına paralel olarak kolesterol seviyelerinin de daha düşük olduğuna işaret ediyor. Mutlu çiftlerin beslenme alışkanlıklarının daha kaliteli olması da kolesterol dengesini olumlu etkiliyor. Düzenli spor yapan çiftlerin, tek başına spor yapanlara oranla spora devam etme oranının daha yüksek olduğunu gösterirken, bu sayede yağ seviyeleri de belirgin şekilde düşüyor.
ÖMRÜ UZATIYOR
Mutlu birliktelik yaşayan kişilerin, yalnız yaşayan kişilere oranla daha uzun yaşadıklarını biliyor muydunuz? Tek başına yaşayan kişilerde, depresyonun ve sağlıksız beslenmenin daha sık, sigara ve alkol tüketiminin fazla olduğu görülüyor. Bilimsel çalışmalar, tek başına yaşayan kadınların ortalama 2 yıl, erkeklerin de ortalama 6-7 yıl ömürlerinin kısaldığını gösteriyor.
MUTLULUK VERİYOR
Aşık olunca, beynin salgıladığı dopamin, endorfin ve seratonin gibi hormonlar kişiye mutluluk verirken, adeta birer antidepresan etkisi yaratıyor ve kalp damarları depresyonun zararlı etkilerinden korunuyor. Aşk derken, sadece iki karşı cins arasında süregelen duygusal yakınlaşma düşünülmemeli. Kişiye huzur verecek aile sevgisi, hayvan ve doğa sevgisi, tasavvufi aşk da kalp sağlığına olumlu etki yapıyor. Yani aşk, kişiye külfet olmamalı, tam tersine kişinin hayatına olumlu katkı yapmalı. Bu nedenle aşkta kalp/beyin dengesini iyi ayarlamak gerekiyor.
RİSKİ AZALTIYOR
Aşk, uzun vadede kalp krizi riskini azaltıyor. Mutlu ve huzurlu bir ilişki yaşayan çiftlerde uyku kalitesi artarken, kalp krizi riskinin azaldığı görülüyor. Stresin panzehiri olarak gösterilen aşk sayesinde, vücuttaki stres hormonu kortizolün azalmasıyla, şeker ve kolesterol döngüsünde düzelme izleniyor ve damarlar korunuyor.
BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİRİYOR
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, “Aşk iksirinin en önemli öğesi olan oksitosin ile kan basıncında düzelme izlenirken, vücudun bağışıklık sistemi daha da güçleniyor ve damarlardaki iltihabi durum azalıyor” diyor.
AŞK ACISI
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, aşk acısını küçümsememek gerektiğini de belirterek, aşkın, kalbi olumlu etkilediği gibi, aşkın istemeyerek son bulmasının da kalp üzerinde olumsuz etki oluşturduğunu ve kırık kalp hastalığına yol açtığını söylüyor.
Prof. Dr. Ahmet Karabulut, “Vücutta gelişen tetikleyici hormonlardaki ani yükselme kalbin üzerinde sersemletici etki göstererek kalp kasılmasında bozukluk ile sonuçlanabilir. Bu durum göğüs ağrısı ve nefes darlığının ön planda olduğu, kalp krizini taklit eden bir hastalığa yol açar. Bu süreçte özellikle ilk ay içerisinde kalp krizi riskinde de ortalama 2-5 kat artış olduğu düşünülürse kırık kalp sahibi kişilerin hekim desteği almaktan çekinmemesi gerekir” diyor.
Platonik aşkların da sağlık sorunlarına yol açabildiğini söyleyen Prof. Dr. Ahmet Karabulut şöyle diyor:
“Aşk, gizli kalmamalıdır. Aşk ve sevginin olumlu etkilerini görmek için bu durumun ifade edilmesi şarttır. Tek kişilik aşk olmaz. Gizli kalmış platonik aşklar vücutta olumlu etki oluşturmayı bırakın; sağlık sorunlarına yol açabilir.” -Cemil Yıldız