“Öyle bir hava yarattınız ki, sanki zulmün tarihi 28 Şubatta başlıyor ve bitiyor” diyen Hilmi Yarayıcı, “Zulmün bittiği falan yok” değerlendirmesinde bulundu ve ekledi…
28 Şubat’ın yıldönümünde, önceki günkü TBMM Genel Kurulu görüşmelerinde söz alan CHP Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı, sözlerine, uzun yıllarını cezaevlerinde geçirmiş bir dostunun yazısı ile başladı ve şu kelimeleri paylaştı: “12 Eylül zindanlarının Diyarbakır Hapishanesinde yatmış bir Kürt köylüsü yanında konuşurken, utanırız. Onlar vahşet yaşadı, biz zulüm. Acıları yarıştırmak edebimiz değil ama, sormadan geçemeyeceğiz: Hele anlatın bize, 12 Martta ne yaşadınız? Denizler idam edilirken kime dua ettiniz mesela? 12 Eylülde kaçınız işkence gördü, ömrünün en güzel yıllarını hapishanede geçirdi? Kaçınız bir kuytuda yargısız, sorgusuz katledildi? Biz direnirken, ölürken, sahi, siz hangi kariyer planlamasını yapıyordunuz? Öyle bir hava yarattınız ki, sanki zulmün tarihi 28 Şubatta başlıyor ve bitiyor. Ben biraz daha açayım: Zulmün bittiği falan yok. Hatta öyle bir hâl aldı ki 12 Mart’a, 12 Eylül’e rahmet okutuyor.
’28 Şubat’ denince, ikna odalarını ‘zulüm’ diye anlatıyorsunuz ya, merak ediyorum… Özgürlük talebiyle meydanlara indiğinizde, Ethem gibi kafanızdan polis kurşunuyla vurulup öldürüldünüz mü? Peki, Ali İsmail gibi gece yarısı polis gözetiminde sokaklarda tekmelenerek öldürüldünüz mü? Polise ‘Galoş giy.’ dediğiniz için, hayatınızın baharında Dilek gibi öldürüldünüz mü? Yarbay Ali Tatar gibi Ergenekon kumpaslarında haysiyet cellatlığına uğrayıp intihar etmek zorunda kaldınız mı? Siz hiç, Taybet ananın evlatlarının yaşadıklarını yaşadınız mı? 5 metre ötenizden vurulmuş annenizin cenazesini alamadığınız oldu mu hiç? Annenizin cenazesi köpeklere yem olmasın diye sabahlara kadar nöbet tuttuğunuz oldu mu? Ceylan gibi küçücük yaşınızda kırlarda oynarken ya da bir lokma ekmeğin peşinde koşan, koşturan Roboskili Kürt gibi bombalarla parçalandınız mı? Hamile hâlinizle parkta tekme tokat dövüldünüz mü hiç? Otobüslerde sebepsiz yere tekmelendiniz mi? Üstelik, sizi dövenlerin, sizi korumakla yükümlü yargı tarafından ertesi gün serbest bırakıldığına tanık oldunuz mu? Sadece gazeteci olduğunuz için, sadece haber yaptığı için terörist ilan edilerek hapishanelere dolduruldunuz mu? Siz hiç Alevi oldunuz mu? İbadetinizin şeklini devlet belirledi mi? Ders kitaplarından tutun, iktidar katına varana kadar, sürekli olarak hakarete uğradınız mı? İnancınız yüzünden devletin tüm kapıları yüzünüze kapandı mı hiç? Bunları yaşamadıysanız zulmün ne olduğunu da bilemezsiniz.”
-Basının bugünü-
Gelinen bugün noktasında ‘medyanın’ aldığı son halde ‘kalemin özgürlüğünden’ ciddi anlamda uzaklaşıldığına işaret eden Yarayıcı’nın buna dair tespitleri ise oldukça çarpıcı: “Basının neredeyse tamamını, kamu kaynaklarından ihaleler verdiğiniz iş insanlarına devrettiniz. Ele geçirdiğiniz havuz medyası aracılığıyla da; konuşan, muhalefet eden herkesi tehdit ve hakaretlerinizle hedef gösterip ses çıkaramaz hâle getirdiniz. Diş geçiremediğinizi ise yalan ve iftiralarla tutuklayıp hapse dolduruyor, iddianameleri bile aylarca hazırlamıyorsunuz. Gerçekten mazlum olsaydınız bu kadar zalim olmazdınız.”
-hayır’a baskı-
16 Nisan referandumuna giden süreçte ‘HAYIR’ diyeceklere yönelik baskıların hissedilir şekilde arttığına da işaret eden Hilmi Yarayıcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Biliyoruz, halkımızın, kaderini bir kişiye teslim etmemek için ‘hayır’ diyecek olması uykularınızı kaçırıyor. ‘Hayır’larımızın çoğalması sizi korkuttukça, daha bir artıyor zulmünüz. Bıçaklanıyoruz, dövülüyoruz, tehdit ediliyoruz, tutuklanıyoruz. ‘Hayır’ dediğimiz için devlet katında terörist oluyoruz, ama yılmıyoruz, yılmayacağız. Canımızla, kanımızla direnmekten zerrece vazgeçmiyoruz.”
Tamer Yazar