Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Burası tescilli bir sit alanı

Bu ‘Harabe’ de Ne?

Bu ‘Harabe’ de Ne?

Yüzlerce katılımcı, onlarca dükkân, sayısız el emeği-göz nuru ürün ve bir kentin umutlarının biriktiği koskoca bir organizasyon… Hatay Günleri’nin İstanbul kısmını bitirenler şimdi de Ankara için hazırlanıyor. Hazırlanırken de, İstanbul’da ne olup bittiğini merak ediyor! Sahi, ne yaptık? Hedeflediklerimizin kaçta kaçını elde ettik? Neyi anlattık? Sahip olduklarımızı nasıl anlattık? Hangilerini bir adım öne çıkardık? İkinci plana attıklarımıza ne yaptık? Peki, davet ettik mi? Gelenleri, ‘gördükleriniz ne ki…’ deyip, fazlası için Hatay’a davet ettik mi? Peki, hazır mıyız? Geldiklerinde görecekleri şeyler için hazır mıyız? Yok, değiliz… Ne yazık ki, değiliz!
-ELDEKİ!-
Ona dair anlatılan mı? Denildiğine göre; MS 521 Antakya doğumlu Simeon, depremde kimsesiz kalınca kendisiyle aynı adı taşıyan Halep’te ünlü bir keşişin yanına gidiyor. Tarihte Yaşlı Simeon diye bilinen keşişin yanında dini eğitim alıyor. Genç Simeon Antakya’ya döndüğünde Samandağ’daki bu tepeye çıkıyor ve kendisini tamamiyle Hıristiyanlığa adıyor. Müritleriyle birlikte manastırı inşa ediyor ve Yaşlı Simeon gibi Tanrı’ya daha yakın olmak üzere bir sütunun üzerinde yaşamaya başlıyor.
Stilitler Tarikatı mensupları, inzivaya çekilmek istediklerinde bir sütun inşa edip onun üzerinde yaşamaya başlıyorlar. Genellikle Hıristiyanlıkta inzivaya çekilen din adamları bir mağarada ya da bir manastırın içinde bir oyukta tek başlarına yaşarlar. Çile çekerler. Bu tarikata inanmış olanların farklı yönleri, mağara ya da oyuk değil, bir sütunun üzerinde tek başlarına yaşamayı seçmiş olmaları.
Bir buçuk metre eninde ve 10 metre yüksekliğinde olan bu sütuna tırmanmak için taş bir merdiven kullanılırmış, ki bu hikayenin bugüne ekli sihri, bu merdiven kalıntılarının günümüze kadar gelmiş olması. Aziz Simeon’un yemeğini yediği, uyuduğu, kısaca tüm ömrünü geçirdiği sütunun kalıntılarını günümüzde görmek mi? Hala mümkün.
-İNANÇ TURİZMİ
Erken Hıristiyanlık döneminde çeşitli mucizeler gerçekleştirdiği söylenen Genç Simeon nedeniyle, üç kiliseyi barındıran bu manastır kompleksi, döneminde bölgenin önemli bir hac merkezi olmuş. Peki, neden bu kadar önemli? Bu soruya cevabı, inanç turizmi uzmanlarından David Gitlitz versin… Gitlitz’e göre, çağdaş hacılar, dualarının daha büyük bir anlam kazanacağını hissettikleri yerler arıyor. O nedenle, sınır tanımaksızın ülke ülke dolaşıp, ilahi güçlerin yerleşik oldukları düne dair kalıntılarla bir araya geliyorlar. Bunun en net karşılığı ise bu konuda yapılan istatistikiler. Buna göre, Amerikalı turistler, Türkiye’yi ağırlıklı olarak inanç turizminde tercih ediyor. Hatay mı? Bu rotanın dışında! Peki, oluşan mali tablo mu? Dünyada inanç turizmi amacıyla seyahat eden yılda ortalama 300 milyon kişi var ve elde edilen 20 milyar dolarlık bir gelir. O zaman soralım mı?
-SORALIM!-
Peki, bugün dünyada inanç turizmi nedeniyle oluşan kalabalıkların yarattığı ‘mali’ portre düşünüldüğünde, Antakya’daki Saint Pierre Kilisesi ve Samandağ’daki Saint Simon Manastırı’nın ne derece anlatıldığı konusunu masaya yatıralım mı? Ama eldeki tablonun sorumluluğunda olanlara da soralım…
1500 yaşındaki Saint Simon Manastırı için ‘hak ettiği’ resmi ilgiyi ve korumayı sağlayamayanlar, sahi, inanç turizmi noktasında oluşan bu pastadan ne kadarlık bir dilim almayı düşünüyor ya da düşlüyor? Özellikle de bu tür bir alanın düzenli olarak bakım ve temizliğinin yapılmadığı bir ortamda!
Yine de bir tavsiyemiz olsun mu, bu kentin turizm stratejilerini oluşturan kent yöneticilerine? 1500 yıllık bir manastırın kalıntılarını şu an içinde bulunduğu kirden çöpten ve yalnızlıktan kurtardığınız bir vakit, dinsel seyahat ve toplantılara öncülük eden, bu sektörde söz sahibi olan Dünya İnanç Turizmi Birliği (WRTA) ile irtibat kurun, hatta işbirliği içine girin. İnanç turizmi pazarına yön veren bu birliğe elinizdeki potansiyelin envanterlerini gönderin.
Bu kenti de kendinizi de uyandırın!
-Tamer Yazar-