SES Hatay Şubesi Eş Başkanı Uslu, Meclis’te görüşülen 2018 yılı bütçesini eleştirdi, taleplerini sıraladı:
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Hatay Şubesi Eş Başkanı Sedat Uslu, Meclis komisyonlarında görüşülmekte olan 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinin, geçmiş yılların bütçelerinde olduğu gibi ne yazık ki halkın sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet ihtiyaçlarına cevap veremeyecek nitelikte olduğunu bildirdi, bütçenin işçilerin, emekçilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçları gözetilecek şekilde hazırlanmasının önemine vurgu yaptı.
AKP Hükümeti’nin 15 yıllık iktidarı sürecinde yürürlüğe koyduğu bütçelerin en belirgin özelliğinin, halktan toplanan vergilerin giderek artan oranda kamu hizmetleri dışındaki alanlara aktarılması olduğunu savunan Uslu, yüzünü egemenlere, sırtını halka döndüğünü belirttiği AKP’nin, önceki yıllarda olduğu gibi 2018 yılı bütçesi ile bir kez daha sınıfsal tercihini ortaya koyduğunu ifade etti.
2018 yılı bütçesinde gelir eşitsizliğinin körüklendiğini, adaletsizliğin büyüdüğünü, halktan toplanan vergilerin halka geri dönmediğini, AKP hükümetinin, bütçede en ağır vergi yükünü, dolaylı vergiler üzerinden emekçi halka yüklemeye devam ederken, karşılığında halk için ne bir kamu hizmeti ürettiğini, ne de istihdam sağlayacak, yaşam kalitesini yükseltecek yatırımlar yaptığını savunan Uslu; halka, ödediği vergiler karşılığında hizmet değil, daha fazla sömürü, daha fazla yoksulluk; özgürlüğün ve toplumsal yaşamın sınırlandırıldığı bir gelecek sunulduğunu söyledi.
Bu bütçede eşitlik, özgürlük yok, sağlık yok …
Bu bütçenin halkın bütçesi olmadığını belirten Uslu, konu ile ilgili açıklamasında şunlara yer verdi: “Emekçiler, işçiler, gençler, kadınlar bu bütçede yok! Sosyal haklar, kamu hizmetlerine erişim hakkı bu bütçede yok! Eşitlik, özgürlük bu bütçede yok! Sağlık yok!
2012 yılından itibaren zorunlu Genel Sağlık Sigortası uygulamasına geçilmiş ve sağlık sisteminin finansmanında köklü değişiklikler ortaya çıkmıştır. GSS, sağlık hizmeti alacak bireylerden prim toplama esasına dayalı bir finansman sistemidir. Asgari ücretin üçte birinden bir kuruş fazla geliri olan herkesin prim ödemek zorunda kaldığı bu sistemin en büyük yanlışlığı, yoksulluk sınırı olarak, asgari ücretin üçte birini kabul etmesidir. Oysa ki asgari ücretin kendisi, özünde yoksulluk hatta açlık sınırıdır.
GSS’nin hangi sağlık hizmetlerini vereceği her yıl SGK tarafından yeniden belirlenmekte ve bazı sağlık hizmetleri giderek GSS kapsamı dışına çıkarılmaktadır. Kapsama dahil edilmeyen hizmetler için vatandaşın cepten ekstra ödeme yapması ya da özel sigortaya yönelmesi zorunludur. GSS kapsamındaki hizmetlerden faydalanmak için bile katkı payı alınmaktadır. Sağlık hizmetinin özel ya da resmi kurumdan alınmasına bağlı olarak değişen oranlarda, katkı payı tahsil edilmektedir. Özel sağlık kurumlarında ödenen katkı payları önemli oranda artarken halen çalışanlar ile emeklilerden reçete bedeli, muayene bedeli, ilaç bedeli hatta randevu alma bedeli gibi 10 farklı isimle katılım payı alınmaktadır.
Halkın sağlığını, sosyal güvenliğini ve sosyal hizmeti yok sayan bütçeyi kabul etmiyoruz …
2018 bütçesinin işçilerin, emekçilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçları gözetilecek şekilde hazırlanmasının önemine değinen Uslu, açıklamasında talepleri ile ilgili şunlara değindi: “Güvenceli istihdamın korunması temel yaklaşım olmalı, bunun için öncelikle kamu harcamaları ve kamu istihdamı arttırılmalıdır. İş güvencesinin sağlandığı, taşeron çalışmanın yasaklandığı bir bütçe hazırlanmalıdır. Kamu emekçilerinin 2017 enflasyon farkı ‘ek zam’ olarak 2018 bütçesi içinde yer almalı, yılın ikinci yarısında ücretleri eriten “artan oranlı vergi dilimi” uygulamasına son verilmeli, ek ödemeler temel ücrete yansıtılmalıdır. Dolaylı vergiler azaltılmalı, kazanca göre vergilendirme esas olmalı, yüksek gelirlilerden yüksek oranda vergi alınmalıdır.
Kıdem tazminatının fiilen kaldırılması, taşeron çalışmanın artması, bölgesel asgari ücret ve kiralık işçilik gibi yasal düzenlemeler derhal geri çekilmelidir. Elektrik ve doğalgaz zamları geri alınmalı, 2018’de temel tüketim mallarına herhangi bir zam yapılmamalıdır.
Ağır borç yükü altındaki ücretli emekçilere borçlarını ödeme kolaylığı getirilmelidir. Soruyoruz: Mevcut haliyle sağlık bütçesi, ‘koruyucu’ değil ‘tedavi edici’ sağlık hizmetleri ve ‘sağlık turizmi’ için düzenlenmiştir. Milletvekillerinden, sağlıkla ilgili harcamalar gündeme geldiğinde öncelikle bu ayrımı ortaya koymalarını ve bütçeyi sunan hükümet temsilcilerine şunları sormalarını bekliyoruz.
Soru 1: Hükümet sunduğu bu bütçenin içinde tüm toplumun sağlığı için; hastalıkların önlenmesi, tanısı ve tedavisi, hastaların rehabilitasyonu ve bakımı için ne kadar para ayırmıştır?
Soru 2: Harcanan paranın ne kadarı doğrudan halkın sağlığı için harcanmaktadır?
Soru 4: Toplam sağlık harcamalarının ne kadarı doğrudan vatandaştan alınmaktadır, devlet ne kadarını topladığı vergiler üzerinden desteklemektedir?
Soru 5: Kamu-Özel ortaklığı ile yapılan Şehir Hastaneleri’nin her biri için, Sağlık Bakanlığınca kaç TL kira bedeli ödenmektedir? Özel şirketlerle yapılan sözleşmelerin içeriği ne için halktan gizlenmektedir?
Biz Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak halkın sağlığını, sosyal güvenliğini ve sosyal hizmeti yok sayan bütçeyi kabul etmediğimizi, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin çalışma koşullarının ve ücretlerinin insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürmelerini sağlayabilecek bir şekilde iyileştirilmesini, sağlık ve sosyal hizmet sunumunun herkese, nitelikli, ulaşılabilir, eşit, parasız ve anadilinde olmasını içeren bir bütçe için mücadele edeceğimizi kamuoyuna duyururuz.” -Mehmet ÖZGÜN-