1200’lü yıllardan buyana Türkiye olarak adlandırılan ülkemiz, dünya uygarlıklarının ve kültürlerinin yurdu, o denli de sömürgecilerin, emperyalistlerin sürekli hedefi durumunda kalmıştır.
Tarihte olayları, kavramları yerli yerine oturtamayanlar gülünçleşirler. Osmanlı Devleti birkaçı dışında aymaz sultanların elinde talandan, yağmadan başka amaç gütmedi. Kuşkusuz uzun süre Batılı devletlerin anlayışı da böyleydi. Ne ki özellikle 1800’lü yıllarla birlikte ivmesi artan Osmanlı gerilemesi, Batıyla yaklaşık 300 yıllık bir ayrım yarattı. Birçok ayrıntısı bulunan süreç Osmanlının hasta adam sayılmasına dek ulaştı. Hasta adama Sevr Antlaşması imzalatıldı. Buna göre İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri belirledikleri bölgeleri işgal etmekte, Türklere şimdilik Konya ve yakın çevresi kalmaktadır. İzleyen sürede İngiliz desteğindeki Yunan ordusu İzmir’i ve giderek Batı bölgemizi Ankara’ya doğru işgal edecektir.
Eğer zamandizini izlersek 1915 yılının, Çanakkale Utkusunun büyük önemi vardır. Mustafa Kemal’in üstün öngörüsüyle, yürekliliğiyle ışığının doğduğu Çanakkale Utkusuyla, Bolşevik Devriminin (1917) başarısı güven altına alındı.. Olayı böyle anlamayanlar tarihin altında yiterler. Saray, işgalciler için konuklarım demekte, direnişçileri bozguncu, kışkırtıcı saymaktadır.
İstanbul’daki 6 ayı içinde arayışı boşa çıkan Mustafa Kemal, Karadeniz’de Türk direniş çetelerinden rahatsızlık ortamından yararlanarak, yetkili silah arkadaşlarının da yardımıyla bölgeye geniş yetkili müfettişlik görevi çıkarmayı başarır. 19 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma vapurundan Mustafa Kemal Paşanın Anadoluya çıkışında Vahdettin’in hiçbir payı bulunmadığı gibi, tam tersi kısa süre içinde idam fermanı vardır. Kanıtlıdır! Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas, Hacıbektaş, Ankara hattı, genelgeler, telgraflar, birleşme, kongreler, Meclis, Büyük Taarruz, utku, Cumhuriyet…hattıdır. Ve bütün vatan savunulur, başarılır.
Öncelikle yerel direniş güçleri birleştirilerek, düzenli ordu yapısına geçilir. Birliklerin önemli bölümü silah teslim etmez. Tekalifimilliye yasasıyla ordunun eksiklerini giderme yolunda mesafe kat edilir. Orduyu, 23 Nisan 1920 tarihinde coşkuyla, seçimle açılan Büyük Millet Meclisi yönetir. Ordu, Meclis’in ordusudur. Çanakkale’den sonra ikinci utku Sakarya Meydan Muharebesinde kazanılır. Yunan ordusu Mustafa Kemal’in taktiği sonucunda Anadolu ortasına çekilmiştir. Hazırlıklar büyük gizlilik içnde sürdürülür.
Mustafa Kemal’in daha önce süreli verilen yetkisi Meclis tarafından süresize çevrilir. Diğer bölgelerdeki birlikler Ege’ye kaydırılır. Ordu eğitilir. Başarıya ulaşmış Sovyet Bolşevik yönetiminden önemli düzeyde destek gelir. Başkomutanlık Muharebesi 26 Ağustos 1922 sabahı, Afyon Kocatepe’den başlatılır. Saldırı beklemeyen Yunan ordusu direnemez, kaçmaya başlar. Kısa sürede düşman birlikleri eşgüdümü yitirir, iletişim kalmaz. Türk ordusu kentlerimizi tek tek kurtararak ilerler. Bu hızın bir nedeni de Yunan ordusunun dile gelmez kıyımlarına fırsat vermemektir. Ne ki yine de Yunan güçleri çok acı yaşatır insanımıza. Öldürür, yakar… Yapılanlar, yabancı basının yanı sıra Halide Edib, Yakup Kadri, Asım Us tarafından yazılacak ve İzmir’den Bursa’ya adıyla kitaplaştırılacaktır.
30 Ağustos’ta artık utku kesinleşir. 9 Eylül 1922 sabahı Türk ordusu İzmir’e girer.
İlk kurşunu sıkan Hasan Tahsin yiğidimizi şehit ederek gelen Yunan, açıktaki gemilere ulaşmsk için birbirini ezmektedir. İzmir’i yakarlar. Türkler yararlanamasın diye, kaçarken katırların ayaklarını kırarlar.
Büyük Taarruz, tıpkı başındaki Çanakkale Utkusu gibi dünya tarihinin yönünü değiştirmiştir. Emperyalizmin yenilgiye uğratılabileceğini göstererek tüm sömürülen halkların umudu, sevinci olmuştur. Cezayir, Hindistan bu gerçeğin izlerini taşır.
YORUMLAR