Çanakkale Ruhumuz!

Dur ey yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir.                N. Halil Onan 18 Mart Çanakkale Zaferi Kutlu Olsun! Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya savaşı esnasında 1915-1916 yılları arasında Çanakkale/Gelibolu Yarımadası’nda İtilaf Devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu arasında geçmiştir. Çanakkale üzerinden İstanbul’u […]

Dur ey yolcu!

Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir.

               N. Halil Onan

18 Mart Çanakkale Zaferi Kutlu Olsun!

Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya savaşı esnasında 1915-1916 yılları arasında Çanakkale/Gelibolu Yarımadası’nda İtilaf Devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu arasında geçmiştir. Çanakkale üzerinden İstanbul’u ele geçirmek isteyen İtilaf Devletleri, boğazların kontrolünü de elde tutmak istemiştir. Aynı zamanda 1 Ağustos 1914’ün ertesi günü, Almanya ile ittifak anlaşması imzalayan Osmanlı İmparatorluğu, fiilen savaşa katılmıştır. Savaşta ağır kayıplar veren Osmanlı İmparatorluğu, işgal girişimlerini bastıramayınca toprakların büyük bir bölümü zapt edilmiştir. Ancak Gelibolu cephesindeki Çanakkale Savaşı, Atatürk önderliğindeki Türk milletinin ve ordusunun büyük bir mücadele ile kazanılmıştır.

18 Mart, savaşın en yoğun ve en kanlı günüdür. Sabah 11.30’da düşman donanmasının bombardımanıyla başladı. Sadece İngiliz gemileri Çanakkale sırtlarına 7 saat içinde 3340 top mermisi yağdırdılar. Büyük Âkif’in dediği gibi:

“Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin”

Kimi sevdiğinden uzak ve bir daha onu göremeyeceğinden emin; kimi ailesine bir daha kavuşamayacağını adı gibi biliyor; kimi ise her nefis gibi ölümü kısa bir süre sonra tadacağının bilincinde. Bir dakika, bir saat ya da birkaç gün içinde kesinlikle öleceği bilmek ne kötü. Kimi ise huzura temiz çıkmak için çamaşırlarını gece soğuklarında, sabah ayazlarında elleriyle yıkıyor fakat hepsi Allah’a, sahip olacakları en üstün mertebe olan şehitliğe yakın.

250.000 şehit, kanla sulanan topraklar, ölüm püskürten yerler. Her birinin dili olsa da konuşsa, anlatsa. Tek vücutlarıyla, canlarıyla nasıl düşman karşısında durduklarını söyleseler. Metal kurşunların, ölümle yaşam arasındaki çizgiden bir adım ileri atıldığında artık can yakmadığını dile getirebilseler.

Anlatsalar, açıklasalar da bilsek, öğrensek, utansak fakat biz bilemedik. biz göremedik , biz unuttuk.

Ruhları şad olsun…

– “Ana ben gidiyorum düşmana karşı…” diyerek okulu bırakan, yuvasından ayrılan liselilerin çoğunun dönmediği, diploma yerine şehitlik unvanını kazandıkları cesaretin ve özverinin simgesidir.

Savaşın sona ermesiyle Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye topraklarına gömülen Anzak askerlerinin annelerine 1934’te şu mektubu yazdı:

“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar.

Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.

Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar.

Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler.

Ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Tarihe geçen zafer üstüne zafer kazanan ve destan yazan yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile kahraman silah arkadaşlarını minnetle, saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Exit mobile version