Uzlaşan Siyaset Şart!
Bir masa…
Altı sandalye…
Altı farklı Parti…
Altı farklı ideoloji…
“Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik ama…” hikayesi olmasın, diyenlerdeyim bugün !
Hele ki bu kadar parçalanmışken !
Bir yerde okudum, demiş ki;
-
Ankara’dakiler, her gün kavga ediyor ! Bunu yaparken de birbirlerini tehdit bile ediyor ! Hatta küfürler dahi savuruyor !
Ayar kalmadı !
Edep kalmadı !
Utanma kalmadı !
Onları izleyen toplum da aynı öfkenin girdabında debeleniyor… Öldürmeler, cinayetler, şiddet, taciz diz boyu ! Yaşadığımız
karanlığın derinliği boyumuzu geçeli çok oldu… Bizi dibe çeken bu karanlık formun dışından uzanacak her eli tutacak haldeyiz,
ki Altılı Masa da bu el olmak zorunda !
O eli uzatmak zorunda !
Ya tutacak ya da…
-
Bitmeyen bir final, haklısınız !
Gerisini siz getirsenize !
Ne yazardınız, bir düşünün !
Siz düşünürken de bir gazeteci dostum devam etsin o ELLER noktasına…
-
Almanya’da seçimler, geçen yıl Eylül sonu yapıldı. Sonrasında, koalisyon pazarlıkları başladı. 21 müzakere, 22 de çalışma grubu
kuruldu. 300 politikacı iki ay çalışıp, bakanlıkları paylaştı ve bir koalisyon anlaşması çıkardı ortaya…
Ve bugünkü üç partili koalisyon hükümeti, ancak seçimden 2,5 ay sonra kurulabildi!
Millet İttifakı’nın yaptığı hazırlığın önemi işte burada. Birçok demokraside seçimden sonra başlayan çalışmayı, seçim öncesi yapmayı
başardılar. “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nin ilk önemi de burada… İkinci önemli noktası ise alabildiğine kutuplaşmış, uzlaşmayı
unutmuş, koalisyondan korkutulmuş bir toplumda, farklı fikirlere sahip altı parti, bir ortak paydada buluşmayı başardı.
Hiç küçümsenecek bir şey değil bu…
Diyalog kapılarının açılması, birbirini dinleme geleneğinin hatırlanması, gerektiğinde uzlaşma için geri adım atılması, topluma
“BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ” mesajının aşılanması… Bunlar, vaatler kadar önemli noktalar! Elbette bu uzun vaatler manzumesinde herkesin
aradığı, katılmadığı, yeterli bulmadığı ya da hiç bulamadığı hususlar var.
Benim için,
…Türkiye’nin en önemli iki yarasının, Kürt Sorunu ve Siyasi İslam dayatmasının hiç adının geçmemesi, büyük hayal kırıklığı…
İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılmaması da öyle…
Ayrıca,
…keşke, “Yarının Türkiye’si” hayalini bu kadar yaşlı, bu kadar erkek bir heyet sunmasaydı! Keşke daha genç, kadın ağırlıklı
bir yeni dönem vizyonu ortaya koyabilselerdi ve AKP’den burada da ayrışabilselerdi.
-
Haksız değil…
Ama dendiği gibi de;
Şimdilik önemli olan, “dediğim dedik” bir hayat formunun yerini toplumun farklı kesimlerini kucaklayanların alabilmesi, birlikte
yönetebileceklerine toplumu inandırabilmesi, halkın üzerine çöken umutsuzluk bulutunu dağıtabilmesi…
Umut, güzel şey…
Onu bir başına bırakmayın…
Umudu yanınızdan ayırmayın…