CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Hatay ziyareti sonrası CHP seçmeninde de ciddi bir hareketlilik gözlendi. CHP’ye yönelik eleştiriler daha yüksek sesle dillendirilirken CHP seçmeni sesini duyurmak için Özgür Özel’ e açık mektup gönderdi.
Bir CHP sevdalısı olan Antakyalı CHP seçmeni Hürol Yaşar adlı vatandaş Özgür Özel’ hitaben açık mektup yayınlayarak şu görüşlere yer verdi:
“Hoşgeldiniz…
Nerelerdesiniz? Gözümüz yollarda kaldı. Merkez Yürütme Kurulu toplantınızı burada yapacağınızı duyduk. Kötü niyetli olsak hazır düğüne gelmişken; MYK’yı da aradan çıkardığınızı, olmadı bir halk, bir de STK ve Odalar buluşması ayarlandığınıdüşünebilirdik.
Sahi, Mayıs ayı sonunda Antakya’ya gelen “Hatay’a SahipÇıkıyoruz Çalışma Grubu” neden bir kez daha gelmedi? O günde yağış bahanesiyle – kapalı bir alan da belirlenmiş olmasına karşın-vekillerimiz halk toplantısına iştirak edememişlerdi. Laf aramızda iyi de oldu, hepimiz çok bıktık; vekillerin her hangi bir çözüm sunmaksızın sürekli bize iktidarı şikayet etmesinden.
Sizin talimatınızla, Genel Sekreterimiz, Hataylı Selin SayekBöke’nin koordinasyonunda kurulan Çalışma Grubu’nun o ziyarette başkanlığını yapan Sayın Murat Bakan 24 Mayıs’ta yaptığı basın toplantısından bakın ne demiş: “31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından CHP olarak farklı uzmanlıklardan oluşan, farklı heyetlerle çalışmaya başladık. Diğer illerde olmayan bir çalışma bu. Sadece Hatay’a özel bir çalışma…Biz burada, tüm sorunları yerinde tespit etmeye ve çözüm önerilerimizi oluşturmaya geldik.”
Umarız bu gelişiniz bu çözümleri duymamıza vesile olur!
Heyetin o gelişinde ve sonrasında vekillerin açıklamalarında hiç duymadığımız bir konuyu gündeme getirmek isterim. Bakarsınız bu konuda bir çözüm geliştirebilirsiniz. Örneğin, hali hazırda CHP’li belediyeler Gecekondu Önleme Kanunu’nun verdiği yetkiyle hazine arazilerinde kiracılar için sosyal konutlar inşa edebilir ya da parselasyon yaparak parseller dağıtabilir, kooperatifçilik sistemi ile TOKİ ödeme koşullarıyla kiracılara, dezavantajlı gruplara destek olabilir.
Sayın Genel Başkan Özgür Özel,
Yaklaşık çeyrek milyon insan konteynerlerde yaşıyor. Bunların büyük kısmı kiracı. 18-21 m2’lik bir alana yaşamı sığdırmaya çalışan bizler, bizler diyorum onlardan biriyim ben de, ciddi altyapı, üstyapı ve çevre sorunları ile boğuşuyoruz. Konteynerlerde yaşanan sorunların belli başlı bir muhatabı da yok. Tüm yardımlar kesilmiş durumda. Konteyner alanlarında çocuklar okula gidebilmek için ya km’lerce yürümek zorundalar ya da otostop çekmek durumunda kalıyorlar. Kimsenin bu kentte yaşam güvenliği kalmadı. Kadın eşinden şiddet görüyor, jandarma adamı bir temiz dövüp konteynere geri gönderiyor. 6284 Sayılı yasa işletilmiyor.
Hepsinin ötesinde ciddi bir geçim derdi yaşanıyor. Esnaf ay içinde bir asgari ücreti denkleştiremiyor. Yakında konteyner işyerlerine ve evlere su / elektrik sayacı bağlanacak, nasıl ödenecek bu faturalar? “Mücbir Sebep Uygulaması” iki ay sonra geçerliğini yitirecek. Kamu ve özel bankalar borçlarını tahsil etmek isteyecek, vergi ve SGK borçları gündemi gelecek. Siz bu seyahatiniz boyunca alış veriş yapar mısınız, bilmiyorum. Yaparsanız göreceksiniz, Türkiye’nin en pahalı kenti oldu burası. Sorun bakın, etrafınıza borçsuz kaç kişi var? Çiftçinin derdi başından aşkın. Bir de tarım arazileri ve zeytinlikler, keyfi ve hukuksuz bir biçimde TOKİ veya yola kurban ediliyor. Eli kulağındadır, taş ocakları, beton santralleri yüzünden akciğer kanseri oranlarında Türkiye rekorunu ele geçirmemiz.
Özetle, insan yerine konmadığımızı düşünüyoruz. “Belirsizlik ve kaos” iktidar/sermaye- taşeron için çok faydalı olabilir, peki sizin için? Neden halkın net bilgiye ulaşmasına yardımcı olmuyorsunuz? Kurun bir merkez ofis ve mahalle ofisleri halkın adına edindiğiniz bilgileri paylaşın, hak arama süreçlerini hızlandıracak katkıyı sağlayın, başı sıkışanın yanında olun.
Bıktık gerçekten bıktık, “Kadim Kent, Barış, Kardeşlik/Hoşgörü”kenti üçlemesinden…Bu kelimeler humus-kebap-künefe üçlemesine döndü. ”Kadim kent” bizzat kurumlar eliyle yağmalandı, “barış”ı sevdiklerimizi toprağa verdiğimiz gün kaybettik, “kardeşlik-hoşgörü” maalesef kalmadı. Yirmi aydır hayatta kalma ve geçim mücadelesi veriyoruz, yanımızda yöremizde kimse yok. Kentsiz ve geleceksiz bırakıldık!
Yeni yapılacak inşaatlarla oluşturulacak yaşam alanları bir kent olamayacağı gibi, 6 Şubat öncesi yaşadığımız, anılarımızın, çocukluğumuzun, gençliğimizin kenti de olmayacak, hepimiz biliyoruz.
Bu özet, kâfi gelmediyse bir resim çizmek isterim, naçizane: Para babası bir adam düşünün, elindeki anahtar tomarını sürekli şıkırdatıyor, bir yandan da yerde yüzü toprağa bastırılmış nefes alamaz halde ters kelepçeli bir depremzede ile pazarlık yapıyor. Bu pazarlık kimi zaman tapu üzerinden, kimi zaman işyeri kuraları üzerinden, kimi zaman çocuğunun okula gidemediği yol; çiftçinin satamadığı ürün üzerinden, “gel bana biat et” diyor, sürekli. Arada bir nefes almaya kalkıyor depremzede, adam tepesine çöküyor, “unutma bak TOKİ’lerin ve uydurulmuş rezerv alanı uygulamasının üreteceği konutların belirsiz ederinin yarısını Sayın Cumhurbaşkanımız karşılayacak” diyor. Depremzede; “Acaba Sayın Cumhurbaşkanı kendi cebinden mi ödeyecek parayı” demeye kalmadan, basıyor yine yüzüne adam; şükretmesini el pençe divan durmasını istiyor. Maazallah, gösteri filan yapar diye gözü etrafta, anahtarın şıkırtısı çoktan kulakları sağır etmiş, kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Zaten siyasetler,bürokrasi, seçimler herkesi her sesi, oraya buraya çekiştirmiş,birlik beraberlik sergileyecek hal bırakmamış kentte.
Şimdi peki, iktidara yürüme iddiasındaki Partimiz tüm bu sorunlara çare olabilir veya bu yolda halkın dertlerini çözmeye soyunabilir mi? Maalesef hayır! Nedenlerini hızlıca ve net bir biçimde ortaya koyalım: Önce şu soruların yanıtlarının verilmesi gerek: “CHP onca belediyeyi kazanırken, neden Hatay Büyükşehir’i ve kalemiz olan Samandağ’ı kaybetti? Neden Defne gibi bir çok ilçede oy oranımız düştü? Kent genelinde kendi seçmenimiz neden belirlediğiniz adayları protesto edip sandığa gitmedi? ” Bu ve benzeri soruların samimi ve kapsamlı bir değerlendirmesi yapılmadı, en azından bir CHP gönüllüsü olarak ben böyle bir değerlendirme duymadım. Hatay’da genişletilmiş divan toplantısı neden yapılmadı mesela? Hatay kurultay pazarlığının kurbanı mı oldu? Bu sorunun yanıtını Hataylılar olarak çok merak ediyoruz…
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki; örgüt, mevcut seçilmişler ve siyasi aktörler halktan kopuk, delege ve üye pazarlıkları yapan ve tüm koltuklara kendi insanlarını yerleştirme telaşı içindeler. Yukarıda anlatmış olduğum sorunları bilmelerine ve yaşamalarına karşın özellikle seçilmişler ve yerel aktörler “biz muhalefetiz elimizden ne gelir ki” söyleminin arkasına saklanarak “mış gibi yapmayı” sürdürüyorlar. Öte yandan Parti içinde sert bir ötekileştirme yaşanıyor. Dedikodu, “bu onun, şu bunun adamı” söylentileri her yeri sarmış durumda. Sanki deprem hiç olmamış, bu sorunlar yaşanmamış ben, benden sonrası tufan anlayışı hakim….
Başınızı ağrıttım, kusura bakmayın…
Tekrar hoşgeldiniz, baştacısınız
Saygılarımla”