Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

CIA, Irak, Suriye: En zararlı çıkan ülke Türkiye

ABD İstihbarat Örgütü CIA (Central Intelligence Agency-Merkezi Haber Alma Örgütü), Irak’ta 1950’lerde ülkenin siyasi ve askeri liderlerine silah ve para sağlıyor, karşılığında komünizm karşıtı bir cephe oluşturmaya çalışıyordu. Ancak, 14 Temmuz 1958 gecesi, Amerikan yanlısı olan Irak yönetimi silahlı kuvvetler darbesiyle devrildi, General Kasım devletin başına geçti ve kapıları Sovyet Rusya yönetimine açtı. CIA, zaman kaybetmeden Baas partisine sızmaya başladı. General Kasım’a iki suikast düzenlendi, ancak başarısızlıkla sonuçlandı. Beş yıl sonra, CIA destekli bir darbe yapıldı ve Irak’ta ABD etkisi yeniden güç kazandı.

1960’larda Irak’ın İçişleri Bakanlığını yapan Ali Salih Sadi: “Biz iş başına CIA treniyle geldik” dedi.(1) O trenin içinde, geleceği parlak bir diktatör de bulunuyordu. CIA desteği ile yıldızı parlayan Saddam Hüseyin. 1980-1988 yılları arasında, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı sırasında, CIA Saddam’ın yanında yer almış ve istihbarat desteği sağlamıştı. Ayrıca, Bağdat’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarmış, Saddam hakkında olumlu raporlar vermişti.(2)

1990 yılında, Irak’ın orduları hareketlendi. Uzaydan çekilen fotoğraflarda, Irak birliklerinin Kuveyt sınırına yığıldığını görmesine rağmen CIA bunu önemsemedi. Ancak, o gece Irak 140 bin kişilik ordusuyla Kuveyt’e girdi. Hafife aldığı gelişmeler tersine dönünce, CIA: “Saddam, Suudi Arabistan’a saldıracak, Irak’ın kimyasal başlıklı silahları var ve her an bunları kullanabilir” şeklinde Irak hakkında abartılı raporlar düzenledi. Hâlbuki daha önceki raporlarda, Irak’ın kesinlikle kimyasal başlıklı füzelere sahip olmadığı yazılmıştı. Sonuçta, Saddam Suudi Arabistan’a kara saldırısında bulunmadı ve kimyasal silah kullanmadı. ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney, 26 Ağustos 2002 tarihinde: “Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğuna ilişkin herhangi bir şüphemiz kalmamıştır” dedi. Bu sözlere Savunma Bakanı Rumsfeld’de katıldı. CIA Direktörü de: “Irak, El Kaide’ye muhtelif alanlarda, savaş, bomba yapımı, kimyevi, biyolojik ve nükleer konularda eğitim vermiştir.” açıklamasını yaptı. CIA bildiğinden fazlasını rapor ediyordu. Gerçeği yansıtmayan bu raporlarla, ABD 2003 yılında Irak’ı işgal etti.(3)

2003 yılında, ABD işgalinin başladığı ve Bağdat’a binlerce ton bombanın yağdırıldığı ilk saatlerde, ABD televizyon kanalı CNN’den yapılan canlı röportajda, Amerikan Kongresi’nin önemli üyelerinden Les Apsin, büyük bir heyecanla: “Petrol bölgelerinin hâkimiyetinin ele geçirildiğini, İsrail’in güvenliğinin sağlandığını, Amerika’nın tek büyük güç olarak dünyaya gücünü ispatladığını” söyleyerek savaşın hedefine ulaştığını belirtiyordu. İşgalden bir yıl sonra, CIA Şefi Jim Pavitt: “Irak içinde fazlaca bilgi kaynağımız yoktu. Bir gram istihbarattan bir ton varsayım üretildi.” itirafında bulunarak, önceki raporları yalanladı. Yapılan soruşturmada, Irak’ın silahları konusunda CIA’nın söylediklerinin hayal ürünü olduğu ortaya çıktı.(4)

Irak’ın işgaline verdiği destekle savaşın kilit isimlerinden biri olan dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair: Edindiğimiz istihbaratın yanlış olduğu gerçeğinden dolayı özür diliyorum. Ayrıca (savaşın) planlanması aşamasında yapılan bazı hatalar ile rejimin devrilmesiyle birlikte neler yaşanacağını yanlış kavrayışımızdan dolayı da özür diliyorum dedi.(5) Ancak, Irak işgal edilmiş, bir buçuk milyon insan ölmüş ve yıllar sürecek bir karışıklık döneminin tohumları atılmıştı. 

CIA Şefi Pavitt, işgalden sonra, Bağdat’ın Vietnam’ın ardından en büyük CIA istasyonu durumuna geldiğini söyledi.(6) 2011’de, CIA elemanları ABD özel kuvvetler birlikleriyle ortaklaşa yürüttükleri çalışmalarla, Irak’ta nüfusun %15-20’sini oluşturan Kürtlerin lehinde yeni bir siyasal yapı oluşturdular.

ABD Dışişleri eski Bakanı Rice, daha Ulusal Güvenlik Danışmanı iken, 7 Ağustos 2003’te Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemişti.(7) Bunun için de CIA görevlendirilmiş ve yukarıda belirtilen operasyonlara benzer adımlar atılmıştı. Böylece, CIA’nın desteği ile Büyük Orta Doğu Projesi uygulanmaya başlanmış, görev verilen siyasiler ve maşa ülkeler “haritaları yeniden şekillendirme ekibi” olarak “Arap Baharı”, gerçekte “Kanlı Sonbahar” fırtınasıyla ülkeleri kargaşaya sürüklemişlerdi. Bu arada, projenin hayata geçirilmesinde, Suriye zayıfladıkça PKK/PYD, El Kaide ve IŞİD türevi terör örgütleri güçlendi ve bugünlere gelindi. Sonuçta:

1- Fiilen bölünmüş bir Irak ve Suriye ortaya çıkmış,

2- Kuzey Irak’tan başlayarak Suriye’nin kuzeyini içine alan ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden coğrafya Irak ve Suriye’den koparılmış,

3- Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden PKK/PYD terör örgütü, enerji-su kaynaklarının ve verimli toprakların yüzde sekseninden fazlasının yer aldığı Suriye’nin yüzde 25’ini işgal etmiş,

4- Türkiye, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir.

Gelinen aşamada, en zararlı çıkan komşu ülke Türkiye oldu…

“Tarihini bilmeyenlerin haritalarını daima başkaları çizer” gerçeği ise hiç değişmedi.

Kaynakça:

(1) Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), Bölüm II, 2007.

(2) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(3) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(4)A.g.e., Bölüm V, 2007.

(5) https://www.aa.com.tr/tr/dunya/tony-blairden-irak-ozru/455834 (Erişim, 5 Eylül 2022, 16.44)

(6) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(7) Washington Post Gazetesi (Transforming The Middle East), 7 Ağustos 2003.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER