Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Günay Güner

Çocuk Hakları

Belirli günler, denen bir günler vardır. Geçmişte kanıksandığından olacak, bu günlerin pek değeri bilinmezdi. Zaman önemini gösterdi. Yeterli mi? Elbette değil. Yılda bir gün düşünmek yetmez sorunların çözümü için. Gazetecilerin fikri takip dedikleri gibi, çözene dek ardını bırakmamak gerek.
Bir çocuğun yoksunluk acısı düşünülürse, sayıların önemsizliği anlaşılır. Bu biraz ekonomideki marjinal yarar yaklaşımına benzer.
Bir toplumda en güçlü ölçütlerdir çocukların ve kadınların koşulları. Kadınlar erkekler tarafından değil ama dinci-cihatçı faşist kafalarca öldürülüyor. Ya benimsin, haremimsin, cariyemsin ya da toprağın. Ötesi var mı? Var. Az sonrası Talibandır.
Çocukları koruyan hemen hiçbir güç yok. Tarikat cennetinde cinsel saldırıya uğruyorlar da aileleri bile korumadığı gibi mahkemelerden kaçırıldılar. Tarımda, orta boy sanayide, esnaf dünyasında (çıraklık) çocuklar inim inim inletilip sömürülüyorlar. Yersarsıntısında ölüme sürüklenen çocukların yetişkinlerce korunması, acı sona uğramalarının önlenmesi gerekmekteydi. Ama acımasızlık almış başını, her yere yayılmış. Bir söz vardı: “Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek!” İyi dilek. Ne ki yüzbinlerce çocuğun yatağı olmadığı gibi bir o kadarı sokaklarda yaşıyor.
Kavramları doğru kullanmalı. Çocukları korumaktan değil, (korumayı geçiniz) çocuk haklarından söz etmek ve hakları tanımayanların gözüne somak gerekir. Yaşam, iyi beslenme, gıda güvenliği ve güvencesi, iyi koşullarda barınma, nitelikli sağlık ve eğitim temel çocuk ve insan hakkıdır. Bunlarla insan çocukken tanışmalıdır. Bunun için yüreği ulusu için çarpan, ahlaklı, dürüst yöneticilere, siyasilere gereksinim vardır. Bugün uyuşturucu kullanımının bile çocukların yaşına indiği açık gerçektir. Ne aile ne devlet korumaktadır.
Türkiye’de Atatürk Devrimi onca sorunun arasında Türkiye Himayei Efdal Cemiyetini geliştirdi; izleyen zamanda adı Çocuk Esirgeme Kurumu’na (ÇEK) dönüştü. Şehit çocukları yetim-öksüz kalmıştı. Halk yoksuldu. Ebubekir Hazım Tepeyran’ın Küçük Paşa adlı romanı durumu çok acı anlatır. Romandaki dönem hemen Cumhuriyet öncesidir.
Nüfusun ve yoksulluğun artışı göz önüne alındığında ÇEK yurtlarının barındırılan çocuk sayısının olağanüstü yetersiz olduğu belirtilmelidir. Ayrıca yurtlarındaki koşulların, her anlamda sömürünün, belli yaşa ulaştıklarında dışarıya çıkarılmak durumlarının boyutu çok acıdır. Böyle bir ülke yönetim anlayışı kabul edilemez. Durum çok yakıcıdır.
On ili yıkan, binlerce canı alan yersarsıntısında on binlerce çocuk öldüğü gibi sahipsiz, kimsesiz kalan çocukların durumuyla ilgili bilgi verilmemektedir. Ülkede 109 yetiştirme yurdu, 96 çocuk yuvası var. Her yıl yaklaşık 500 çocuğun sokağa bırakıldığı, yaklaşık 14.000 çocuğunsa yurtlarda barındığı bildiriliyor. Yıllar geçse de belirtilen bu sayılar değişmiyor. Bu durumsa konu üstüne çalışıldığından kuşkulanmamıza neden oluyor.
Bunları yazarken derin acı duyuyorum. Düşününüz ki söz konusu ettiğimiz “çocuk!” Duyarlığı, kırılganlığı, gözyaşı, çektikleri, silinmeyecek izleriyle çocuk. Ne yazacağımı bilemiyorum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER