“Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi
Bir şeycik olmadı deneyin lütfen
Aydınlığım deliyim rüzgarlıyım
Günaydın kaysıyı sallayan yele
Kurtulan dirilen kişiye günaydın…” Gülten Akın
Çoğu ebeveyn, çocuklarına sevgi göstermenin, özgüveni açısından önemli olduğunu düşünse de “ben çocuğumu seviyorum ama arada sırada vurmalarım onu hiç etkilemez” der. Psikolog Bihter Mutlu Gencer “Bu durumu psikolojide “rasyonalizasyon veya haklı çıkarma savunma mekanizması” diye adlandırıyor. “Fakat çocuklar kendilerini acıtan bir mesajı, bir de gerçekleşen vurma davranışı öfke doluysa sevgi mesajından daha fazla alırlar ve akıllarında daha fazla kalır. Hayatta en sevdiklerinden gelen böyle bir mesaj çocukların kafasını karıştırır, anne babaya karşı duydukları güveni sarsar. Dolayısıyla hayata ve insanlara karşı duydukları güven de sarsılır, artık dimdik durdukları zemin kayganlaşır, otorite karşısında korku duyan aciz çocuklar haline gelirler.”
Ailede başlayıp, sosyal çevreye yayılan bir hastalık türü şiddet… Çocuğa, kadına, engelliye ve kendini savunamayanlara karşı işlenen en ağır suç…
Dünyada her dört çocuktan biri fiziksel şiddete maruz kalıyor. Fakat az gelişmiş ülkelerde bu yaşananlar, çoğu zaman ailenin bizzat kendisi tarafından gizleniyor. Aile içinde başlayan bu sağlıksız eğilim; okulda, sokakta, akraba ilişkilerinde ve hatta evlilikle beraber yaşansa bile gizlenerek doğal akışına terk edilmektedir.
Sonrası kendini savunamayan kadınlar, çocuklar, çocuk gelinler, çocuk işçiler… Sokakta, evde, işyerinde, bireysel dönüşümünü tamamlamamış kişilerin nefretine uğrayan bedenler.
Kadın ya da çocuk bedenine dayalı ve insanı kendinden utandıran bir ruh hali…
Çünkü erkek egemen dil ne vakit ağzını açsa, kadın üzerinden konuşur. Çocuk üzerinden konuşur. Onlara uyguladığı şiddet gibi konuşur… Onlar üzerinden küfredip, kabalığına yeni anlamlar yükler. Her öfkesinde, her kavgasında, uzmanlaştığını sandığı her konuda ahkâm keser.
Aslında kadın ve erkek doğasını reddeden, cinsiyetçi ama özellikle de kadını toplumsal yaşamdan dışlamaya çalışan bir ruh hali… Sevgilisine, eşine, çocuğuna “hakkeder” gözüyle bakan bir zihniyetin araladığı cinnet hali…
Aile içinde, sokakta, eğitim kurumlarında ve medyada…
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre; “Şiddet gören kadınların, büyük bir çoğunluğu kendi hayatına dair karar almak, yüzde 30’u boşanmak istediği için öldürülürken; 134 şüpheli ölüm ve 110 tespit edilemeyen kadın cinayeti gerçekleşti.
TÜİK rakamlarına göre hazırlanan Sosyal Bozulma Raporunda da erken yaşta evliliklerle ilgili çarpıcı veriler var. “Yalnızca 2011-2016 yılları arasında 232 bin 313 çocuk erken evlendi.
Ve gazete manşetleri
“Dededen toruna taciz, öğretmenden kız öğrenciye şiddet, kezzapla yakılan kadın, baba vahşeti, Karısını çocuğunun gözü önünde katletti, Şiddet mağduru 17 yaşındaki hamile annenin dramı …
Gazete manşetlerinin, şiddet içeren dizilerle ortaklaştığı bu bilgi kirliliğinden öte, durum gerçek verilerle aydınlatılmalı. Çocuklara yönelen şiddet ailesinden dahi olsa engellenmeli, gerekirse çocuklar koruma altına alınmalıdır. Yaşanabilir bir gelecek için, çocukların ruhuna hitap eden bir sosyal çevre ve dolayısıyla daha sorumlu bir medya dili yaratılmalı… Çünkü toplum dediğimiz kitle, bireylerin bileşkesidir. Sağlıklı toplum ise sağlıklı bireylerin bileşkesi…
“Demesi kolay ama
Öylesine yanıyor ki içim
Bir garip çöl yolcusu gibiyim…” Gülten Akın