Hafta başında Sivas katliamında yitirdiğimiz canları andık ülke genelinde.
Bundan yirmi beş yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta ozanlar, aydınlar, sanatçılar yakıldı. Aralarında Koray Kaya, Menekşe Kaya gibi, on yaşında, on bir yaşında Semah dönmeye gelen çocuklar vardı.
2 Temmuz 1993, ülkemizin yaşadığı en acılı günlerinin başında geliyor.
2 Temmuz, kuşaktan kuşağa anlatılacak bir acının, bilincimize kazıdığı kara günlerden biri.
Bu insanlar Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı Sivas’a kavgaya değil, bize dayatılan yoz kültüre karşı Anadolu kültürünü yaşamaya ve yaşatmaya gelmişlerdi. Türkülerini söylemeye, semaha durmaya; birikimlerini paylaşmaya gelmişlerdi.
Halep çarşısında Nesimi’nin derisini yüzen, Hallac-ı Mansur’u darağacına gönderen zihniyet 35 güzel insanı, 35 güzel canı, diri diri yaktı. Yaşananlar Ortaçağ’da değildi. Yüzyıllar önce değildi… Yirmi beş yıl önce, 1993’teydi.
O kırımda yakılan ozanlardan Muhlis Akarsu bakın ne diyor bir deyişinde:
“Akarsuyum yansam da
Kül olup savrulsam da
Bazı bazı gülsem de
Yine gönlüm hoş değil”
Gönlü nasıl hoş olsun ki?
***
Hatay’da “St.Pierre Aziz Petrus ve Pavlus Bayramı” kutlamaları kapsamında Antakya Ortodoks Kilisesi’nde tören düzenlendi.
Çanların çalınmasıyla birlikte Hıristiyan vatandaşlarımız Antakya Ortodoks Kilisesi’nde buluştu.
Törenlere, yalnızca Hıristiyan kardeşlerim değil, Alevisi, Sünnisi ve Musevisiyle güzel kentimizin tüm renkleri katıldı.
Dünyanın hiçbir yerinde kentimizdeki bu kültür ve tarih birikimi yok.
Antakya insanı anlayışlı, hoşgörülü, barışçıl, sevecen, duygulu..
Anadolu, çağlar geçmiş, bugüne gelinmiş ama uygarlıkları potasında yoğurmuş. Sevgi mayasını katmış, insanın özünü yüceltmiş. İnsanıyla iç içe uygarlık kervanıyla bugünlere gelmiş. Batı’da cadı kazanlarının kaynatıldığı çağlarda, bir Yunus çıkmış, sevgi, barış yaymış. Mevlana, Nasrettin Hoca çıkmış, Dünya ozanı Nazım çıkmış.
Bize bu güzellikleri yaşatan herkese teşekkürler.
***
Hafta içinde kentimizin son elli yıllık siyasetine, sosyal yaşamına damga vurmuş bir değerimizi, Harbiye Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Sayın Yunus Öztürk’ü, yitirdik.
Yunus Öztürk, dostumdu, arkadaşımdı. Seyrek de olsa arada bir uğradığım insanlardan biriydi.
Onu siyasetçi ve esnaf başkanı olarak elbette siyasiler ve esnaflar değerlendirecektir.
Ben onun çok kişi tarafından bilinmeyen bir yönünü anlatmak istiyorum.
1998 yılı olmalı. Cemaat dershaneciliğinin tüm dershane sektörünü kuşattığı yıllar.
Sayın başkana ücretsiz dershane önerisi getirdim. El ele verdik, esnaf çocukları için ücretsiz dersane açtık.Beş yıl içinde binlerce öğrenciye eğitim verdik. Hiçbir masraftan çekinmedi. En iyi öğretmenler beş yıl boyunca bir lira ücret almadan burada ders verdiler. Her ay, herkese açık, deneme sınavı yapıyorduk. Ve Adana Lider Dershaneleri sahiplerinden arkadaşım Hüseyin Erzurumluoğlu istediğimiz kadar sınav kitapçığını beş yıl boyunca ücretsiz verdi.
Kooperatif hizmet katının üstündeki katlardan birini de kitaplık olarak değerlendirdik. Kooperatif bütçesinden binlerce kitap alındı ve Harbiye koşullarında iyi diyebileceğimiz bir kitaplığımız oldu.
Şimdi devam ediyor mu bilmiyorum, yüzlerce üniversite öğrencisine burs verdi.
Şimdi Esnaf Kefalet Başkanlık koltuğuna oturan Sayın Yusuf Ceylan dostumdan ricam, o binada bir “Yunus Öztürk Kitaplığı ve Kültür Merkezi” oluşturmak ve rahmetlinin adını yaşatmak. Biz TYS olarak etkinliklerimizin çoğunu buraya taşır, kitaplığa da ciddi kitap desteği sağlarız.
Yunus Başkanı bir kez daha saygıyla anıyorum.
Hafta başında Sivas katliamında yitirdiğimiz canları andık ülke genelinde.
YORUMLAR