-Uludağ Üniversitesi Hastanesi’nde görevli, Yayladağılı Dr. Mustafa Yalçın’ın intiharında MOBBİNG’in etken olduğu öne sürüldü.
-Yayladağı’nda öksüz büyüyen, Yayladağı Derneği bursu ile öğrenimini sürdürebilen, yoksul bir ailenin çok başarılı evladı Dr. Yalçın’ın, Kalp-Damar Cerrahi Bölümü Başasistanı olduğu hastanede hoca baskılarına maruz kaldığı, sıkıntılarını kimseyle paylaşamadığı, ölümünde de bunun etkin olduğu öne sürüldü.
Çarşamba günü acı haberi alınan, Yayladağılı hemşerimiz, Uludağ Üniversitesi Hastanesi Kalp-Damar Cerrahisi Bölümü Başasistanı Dr. Mustafa Yalçın’ın ölümüne yol açan girişiminde, maruz kaldığı öne sürülen mobbingin etkili olduğu savunuldu.
Dün Yayladağı Yeniçağ Mezarlığı’nda defnedilen Dr. Mustafa Yalçın’ın ölümü ile ilgili olarak, bir arkadaşının “Yayladağı, evladına sahip çık” başlıklı dikkate değer paylaşımı şöyle:
“Çarşamba günü acı haberini aldığımız bu yakışıklı, güzel yüzlü kardeşimiz, hayatının bu safhasına gelene kadar çok zorluklar çekmiş, kendinden küçük iki kardeşiyle beraber Yayladağı Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda (YİBO) okumuş, o yaşlarda annesini kaybetmiş, ailesinin maddi imkansızlığından dolayı da eğitim hayatına çeşitli yardım severlerin desteği ve Yayladağı Yardımlaşma Derneği’nin bursuyla okumuş, herkes İngilizce bölümü okurken veya sadece tıp okurken, Mustafa kardeşimiz İngilizce Tıp okumuştur.
İlkokuldan başlayarak, eğitim öğretim hayatının her bölümünde başarı ile ödüllendirilmiştir. Çevresi tarafından iyi bir şekilde tanınan, naif, güler yüzlü bir insan olan Mustafa kardeşimiz, çok büyük zorluklar çekerek Sağlık Bakanlığı’nda göreve başlamıştır. Kendisiyle her zaman gurur duyduğumuz bu kardeşimiz, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde baş asistan hekimken, Kalp Ve Damar Cerrahisi Bölümü’ndeki hocalar tarafından baskıya maruz kalmış, mobbing uygulanmış, içine attığı şeyleri kimseye anlatamamış, ölürken de altı sayfalık mektubuna yazmıştır.
İnşallah o mektubu kapatmazlar, kaybetmezler. İlçemizin Avukatları, hakimleri, siyasi kişileri, bu evladımızın ölümünün hesabını sormalıdır. Gözü yaşlı babanın ve kardeşlerin içini ferahlatmalıdır. Bu çocuğun avukatlığını, ilçemizdeki avukatlar veya Türkiye’nin dört bir yanında bulunan Yayladağılı avukatlar üstlenip, sorumlulardan bunun hesabını sormalıdır. Bu çağrımıza uyacağınızı umuyor, kardeşimize Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.”
EGO TATMİNİ
İki gündür ülke genelinde ve ilimizde gündem olan, 31 yaşındaki Dr. Mustafa Yalçın’ın intihar ederek ölümü seçmesi konuşulurken, bıraktığı 6 sayfalık mektupta da, maruz kaldığı baskılardan söz ettiği ifade ediliyor. Bir yakınının, ölümle ilgili paylaşımı da şöyle:
“İnsanın temel haklarına, öz saygısına, özgüvenine, meslek aşkına ‘muhteşem egolarının tatmini’ için psikolojik yönden kişiyi, o kişinin yaptıklarını yok sayarak, görmezden gelerek, kendini evrenin merkezine koyup saldıran zihniyet, bugün, memleketimiz Yayladağı ilçemizden, tüm yokluğuna ve zor şartlarına rağmen okuyup, Uzman Doktor olup, garip ana-babasının yüzünü güldüren, Uludağ Üniversitesi Kalp Damar Cerrahisi Doktoru Dr. Mustafa Yalçın’ın (31) hayatından vazgeçmesine sebep olmuştur. Ailesine sabır diliyorum. Çok üzgünüm. Mobbing, cinayettir.”
DÜNYA ÇAPINDA DOÇ. DİYOR Kİ…
Yayladağılı olup, yetim bir çocuk olarak büyüyen, okulun en çalışkan öğrencisi olarak tıp fakültesini İngilizce okuyan gencin ölümüyle ilgili olarak, dünya çapında bir bilim insanı olan Doç. Dr. Şafak Nakajima, anlattıklarıyla düşündürüyor.
Yirmi yılı aşkın süredir bütüncül tıp alanında doktorluk yapan, Memorial Sağlık Grubu Zorlu Wellness’da iki yıl süreyle, stres ve öfke yönetimi, bilinçli farkındalık, özgüven konularında bireysel eğitim seansları düzenleyen, İstanbul Tabip Odası üyesi olan Dr. Nakajima, halen özel muayenehanesinde, akıl-beden hastalıklarının tedavisinde modern tıp ve doğal tedavi yöntemlerini entegre ederek, bütüncül tıp doktoru olarak çalışmakta.
Hekimlerin, medyada yer almasını ilkesel olarak doğru bulmayan Dr. Nakajima, mesleki uygulamaları, yazı ve kitapları ile tanınıyor. Tıp, psikoloji, felsefe ve bilim konularında halkı güvenilir bilgilerle aydınlatmak için yazdığı makaleleri, geniş kitleler tarafından takip edilen; ABD, Çin ve Kanada’da çeşitli üniversitelerde görev alan Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın, Yayladağı doktorun ölümü üzerine kaleme aldığı “Ölüme Yatmak” başlıklı paylaşımı şöyle:
“Karların içinde ölüme yatan genç doktorun haberini aldığımdan beri, hissettiğim derin üzüntü, çoktan unuttuğumu sandığım anılarıma karışıyor. Yanlışlarını, henüz genç bir tıbbiyeliyken fark ettiğim bu düzenin, çarpık sağlık sisteminin, insanlıktan uzak Amerikan tıp sanayiinin yerli özentilerinin kurbanı gencecik hekimin -olası- katillerinin, hastanelerde, ameliyathanelerde cirit attığını, yüzlerce ve belki binlerce başka kurbanın kanını emmeye devam ettiğini bilmek ne acı!
Kendilerini ‘mavi kanlı aristokrat’ addeden, (bunu kulaklarımla duymuşluğum var), hekimliğin bir insanlık sanatı olduğundan bihaber bazı narsisistik ego manyaklarının, genç tıp ve uzmanlık öğrencilerini meslekten ve hayattan, halkı ise hekimlerden soğutmada oynadıkları önemli rol, dehşet verici.
Yıllar önce çocuk cerrahisi asistanıyım. İki yeni asistan doktor, 36 saatlik nöbetler tutuyoruz. Yani sabah 7:30’da hastanedeyiz. Tam gün çalıştıktan sonra, o gece hastanede kalıyor, sabaha kadar gelen acil hastalara müdahale ediyor, eğer şanslıysak 1-2 saat uyuyup ertesi gün yeniden ameliyata giriyoruz. Akşam olup da, son anda acil bir hasta gelmemişse eve gidiyor, sabahın köründe yeniden aynı döngüye geri dönüyoruz.
Üzerinden 37 yıl geçmiş olsa da, bir günü hiç unutmuyorum. Ertesi gün yapılacak bir bağırsak ameliyatı için hastanın geceden hazırlanması, çocuğun bağırsaklarının temizlenmesi gerekiyor. Bu görev, hemşirenin ve biz asistanlar da süreci takip etmekten sorumluyuz.
Ben ve diğer asistan arkadaşım, tüm lavmanların sorunsuz şekilde yapıldığından eminiz. Sabah çocuğa son bir kez lavman yapılıyor ve olmaması gerektiği halde bir miktar kaka çıkıyor. Hoca bunu duyunca, öfkeden çılgına dönüyor. Bizi, hastaların ve ebeveynlerinin bulunduğu odaların ortasındaki koridorda topluyor. Baş asistanı çağırıyor ve avaz avaz haykırıyor: ‘Söyle bunlara! Bundan sonra son lavmandan çıkan su, asistanların içeceği kıvamda olacak! Yoksa görürler günlerini!’
Ben, bu genç doktor gibi yaşamdan değil, o alanda çalışmaktan vaz geçiyorum. Üstelik hem devlet ihtisasta, hem de üniversitede, çocuk cerrahisine kabul edilen ilk kadın doktor olmama rağmen! Kendi ailem ve yakın çevremde de, cerrahi eğitiminde yaşanan korkunç mobingin, nasıl kişisel deformasyona, agresyona ve depresyona yol açtığının sayısız kereler şahidiyim. Üniversite giriş sınavında, ilk % bilmem kaç dilime girmek, salt zeki ve çalışkan olmak, hekim olmak için yeterli olmamalıdır!
Hekim olan kişinin, her şeyden önce vicdana ihtiyacı vardır! Vicdansız zekâ, zalimdir, hele gücü ele geçirirse!
Gücü eline geçirmeye meraklı insanların maalesef büyük çoğunluğu, toksik narsisistik kişierdir. Toksik narsisizm, psikopatiyle birçok ortak özellik taşır. Baskı ve kontrolden, zulümden zevk alır. Sadece tıpta değil, her alanda yöneticilerin büyük çoğunluğunun mobing uygulamaya yatkın olmasının sebebi, bu kişilik yapısıdır.
Dr. Mustafa Yalçın kardeşim, çok üzgünüm. Keşke böyle olmasaydı! Lanet olsun bu çarpık düzene… Hastayı hekime, hekimi hayata küstüren, dünyanın en güzel mesleğini mahveden anlayışa…
Gülümseyen berrak gözlerini toprak edenlere, lanet olsun. Lanet olsun!” -Cemil Yıldız-