Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Çöküşün başlangıcı…

Virajı alma teşebbüsü! Necmettin

Virajı alma teşebbüsü!

Necmettin Çalışkan, “Anlaşılan, 15 Temmuz hain darbe girişiminden beri sürecin en kârlısı çıkan Devlet Bahçeli-Doğu Perinçek konsorsiyumu ile sürecin taşeronu Süleyman Soylu üçlüsü, yine başardı. Zaten bu tür operasyonlar da bu konsorsiyumun desteğiyle yapılıyor” derken, gelinen noktaya işaret etti.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan’ın İçişleri Bakanlığı kararı ile görevden alınmasına ve yerlerine kayyum atanmasına ilişkin bir değerlendirme yapan Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Gerçekten de yaşananları anlamak çok zor. Lafı gevelemeden direkt soralım… Acaba bu işlemi AK Parti kendi iradesiyle mi yaptı? Yoksa AK Parti’ye rağmen mi yapıldı?” sorgusunda durdu. 2002’de başlayan demokrasi ve insan hakları söylemlerinin 2019’da geldiği noktayı, bir çöküşün başlangıcı ve virajı alma teşebbüsü olarak değerlendirmenin mümkün olduğunu söyleyen Çalışkan’ın mevcut tabloya bakışı ara başlıklarla şöyle:
-SÜRECİN KARLISI-
Anlaşılan o ki, 15 Temmuz hain darbe girişiminden beri sürecin en kârlısı çıkan Devlet Bahçeli-Doğu Perinçek konsorsiyumu ile sürecin taşeronu Süleyman Soylu üçlüsü, yine başardı. Zaten bu tür operasyonlar bu konsorsiyumun desteğiyle yapılıyor. Bu görevden almaların da arkasında esasen bu grup olmalı, alkışlamaları boşa değil. Tabii Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceği de herkesin malumudur.
-KARŞI OPERASYON-
Yapılan işlemin halk nezdinde destek veya tepki almasından daha önemlisi, yapılan işlemin doğru olup olmadığıdır. Bu görevden almalar, toplumun büyük çoğunluğu tarafından tepkiyle karşılanıyor. AK Parti taraftarları bile, kem-küm diyerek olayı savunmakta güçlük çekiyorlar.
Yaşananların seçimin üzerinden dört ay geçtikten, bir başka ifade ile 23 Haziran İstanbul yenilgisinden hemen sonra gerçekleşmesi ilginç. İktidar, seçim yenilgisinin ardından daha yeni başını kaldırabildi, ki hemen karşı operasyona geçti.
Acaba, seçimden bir gün önce, terörist başının kardeşi Osman Öcalan’ın TRT’den yaptığı çağrısına kulak vererek İstanbul seçimlerinde AK Parti adayına oy verselerdi, yine bu süreçler yaşanacak mıydı?
-İNANDIRICI DEĞİL-
Bundan sonra kimse, siyasi iradenin, terörle mücadele ettiğine inanmaz. Korkarız, bir süre sonra bu durum “çoban-kurt” hikâyesine döner. Hani çoban köylülere, “kuzularımı kurt kaptı” diyerek üç defa yalan söylemesinden sonra dördüncüsünde gerçekten kuzuları kurt kapınca ve gidip bunu söylediğinde hiç kimse nasıl inanmayıp desteğe gelmediyse, bugün de böyle bir durum yaşanıyor. “Terörle mücadele ediyoruz” sözüne ve icraatlarına artık hiç kimse inanmayacak.
-HAİNLİK!-
Bu görevden almalar konusunda bir başka önemli husus ise şu… Hukuku gerekçe göstererek görevden almalara karşı çıkan herkes, kolayca “hain” ilan ediliyor. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da, diğer muhalefetle beraber bu görevden almalara karşı çıkması kanaatimizce önemlidir. Görevden alınanlar, seçilme yeterliliğine sahip değilse, niye aday olup seçilmelerine izin verildi? Şayet seçimden günümüze kadar geçen süre içerisinde yeni bir olay olduysa, somut belgelerin kamuoyu ile paylaşılması gerekirdi.
Hele ilgili zevatın, “seçimden önce görevden alacağız demiştik” diyerek savunmaya kalkışması, vicdanları rahatlatmıyor! Tersine, işin tuzu-biberi oluyor. Seçim, yalnızca bir partinin kazanmasına yönelik kurulan bir kurgu mu? Kazanamazsam, hukuk-mukuk dinlemem, görevden alırım mı denmek isteniyor?
-EĞER SUÇ VARSA!-
Şayet görevleri esnasında suç işlemişlerse, yetkili merciler, mahkemelerdir. Evet, bu kararlar uygulayıcı / infazcılar tarafından açıkça itiraf edildiği üzere, hukuki bir karar değil, idari yetkiyle iktidarın aldığı siyasi bir karardır. Daha orijinal ve trajik bir şey bulmuşlar… “Hukuki olan idari bir karar!”. Literatüre yeni bir kavram sokarak çağ atlıyoruz. Hukuka, hukuk (!) öğretiyorlar artık!
Anlaşıldığı kadarıyla, bu azil kararlarıyla beraber, AK Parti, artık ilelebet Kürt seçmenlerden umudunu kesmiş ve onlarla arasına büyük bir mesafe koymuştur. Çünkü görünen o ki, ne yaparsa yapsın, Kürt seçmen, HDP ile ilgili duruşunu hiçbir şekilde değiştirmemektedir.
-MHP’YE TESLİMİYET!-
Anlaşılan AK Parti, sadece kadrolaşmada ve siyaset zemininde değil, geleceğe yönelik duruş olarak da MHP’ye teslim olmuştur. Yoksa AK Parti’ye tuzak kuruluyor da, kendisi mi görmüyor?
Bu kararlardan kimse tatmin olmadı. Kesinlikle hukuk prosedürü işletilmeliydi. Şimdi her yerde, “İstanbul ve Ankara’ya da kayyum atanacak mı?” sorusu soruluyor. Kaostan beslenen yapılar, devreye mi girmek istiyor?
İnşallah başaramazlar. İnşallah birileri bunlara “uyanın” der ve bu yanlışlıklarından dönmesi için bir fırsat verir. Bu uygulamaların, ne siyaseten ne vicdanen ne de hukuken zerre bir faydasının olmadığı, hiçbir sorunu çözmeyeceği açıktır.
Hukuk kaybı ve özgürlüklerin geldiği çıkmaz açısından ülkedeki birtakım tasarrufların ortaya çıkardığı krizler, özellikle dış dünyada da ülkemizi ciddi sıkıntıya sokacaktır. Kaybedenler sadece Kürtler veya onların tercihleri değil, geminin tüm tayfasıdır.”-Tamer Yazar-