ÇORLU TREN KAZASI DAVASI KARARI ve ADALET! TOPLUM OLARAK SORULARIMIZ!

Çorlu’da, 2018’de 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin yaralandığı Çorlu Tren Kazası davasında nihayet karar açıklandı! 25.04.2024 tarihinde (dün) açıklanan karar ile; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Bölge Bakım Müdürü NA on beş yıl (tutuklandı); TCDD Bölge Bakım Müdürü MK on yedi buçuk yıl (tutuklandı); dönemin TCDD Bölge Müdür Yardımcı LMÜ dokuz […]

Çorlu’da, 2018’de 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği, 300’den fazla kişinin yaralandığı Çorlu Tren Kazası davasında nihayet karar açıklandı! 25.04.2024 tarihinde (dün) açıklanan karar ile; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Bölge Bakım Müdürü NA on beş yıl (tutuklandı); TCDD Bölge Bakım Müdürü MK on yedi buçuk yıl (tutuklandı); dönemin TCDD Bölge Müdür Yardımcı LMÜ dokuz yıl iki ay (adli kontrolle serbest);dönemin 1’inci Bölge Müdürlüğü’nde görevli demiryolu bakım müdürü TK on altı yıl üç ay (tutuklandı);yol bakım ve onarım şefi ÖP on üç yıl dokuz ay (tutuklandı); Mühendis DP dokuz yıl iki ay (adli kontrolle serbest); Mühendis KB dokuz yıl iki ay (adli kontrolle serbest); altyapıdan sorumlu 1’inci Bölge bakım servis

müdür yardımcısı NA sekiz yıl dört ay (adli kontrolle serbest); Mühendis TBÖ on yıl (Adli kontrolle serbest) hapis cezası aldı.

 

Altı yıl süresince; mağdurlar, onların acısını duyumsayanlar, yönetsel ihmal ve kusurların her birimizin yaşam hakkını tehdit eden riskler oluşturduğunun bilincinde olanlar ve elbette adalet savunucuları, etik bilinç ve ortak toplumsal duyunun sesi olarak, “adalet” isteğimizi, hakikatın gizlenmemesi gerektiğini her ortamda savunduk. Kazada her türlü sorumluluğu bulunanların cezalandırılmasını, “cezasızlık ilkesi” ile tahrip edilen hukuki güvenlik hakkımızın yerine getirilmesini, oluşan zararların maddi ve manevi olarak eksiksiz telafi edilmesini, bir daha böyle kaza ve risklerin yaşanmayacağı bir denetim ve liyakat sisteminin oluşturulmasını, mağdurların hak arama, adalet isteme arayışları karşısında onları yalnızlaştırma, engelleme ve suçlu muamelesi yapılması girişimlerinden vazgeçilmesini, acının ve kayıpların toplumun ortak bir acısı olduğu duygusunun inşası için, simgesel semboller oluşturulmasını yüksek sesle, her platformlarda talep ettik. Ortak mücadele, dayanışma ve adalet istencinde iradeli, kararlı bir azim, altı yıl sonra da olsa, adalet olgusu anlamında önemli sayılabilecek bir kazanım sağladı!

Şüphesiz, önemli bir karar!

Ancak, Türkiye’de ulaşım politikasına karar verenler; Türkiye Devlet Demiryollarını bir kurum olarak “kamucu aklın”, “devletçi politikanın” uygulaması olarak niteleyen, liberal ekonominin, serbest piyasanın kar mantığına, eklemlendiği neoliberal ekonomipolitiğin çıkarlarına, işleyiş ve kurumsal yapısına aykırı bulan, dolayısıyla yatırım, geliştirme ve alt yapı düzenleme önceliklerinin dışında tutan, liyakatsız atamalarla ihmal eden

(onun yerine, karayollarına öncelik veren, ihale mantığıyla “yandaş” kayırma, rant oluşturma önceliği ile hazineden doğrudan ya da dolaylı yollarla karayolları için milyonlar aktaran) anlayışın temsilcileri, yöneticileri ve bunların yetkili bakanları, genel müdürleri bu yargılananlar arasında olmadı! “Kanuni emri” verenler değil, daha çok “emri yerine getirmekle görevli” konumunda olan ‘tali sorumluların’ yargılandığı ve ceza aldığı bir süreci yaşamış olduk.

 

HUKUK VE ADALET!

Oysa, “hukuk, en geniş anlamda toplumsal ve siyasal ilişkilerin düzenlenmesini, kurulmasını ve yürütülmesini, başka belirleyicilere göre değil, adalet fikrine göre düzenlemeyi istemenin ifadesidir”.

“Hukukla ahlak bağlantısını kuran değer” olarak adalet; “hakkın ve hukukun gerçekleşmesi, yerini bulması” bağlamında ele alınır. Ve ister bireysel bir erdem ilkesi olarak, ya da eşit olanaklara erişim ilkesi olarak kabul edilsin, Vecdi Aral hocamızın dediği gibi; “hukukun gerçekleştirmeyi amaçladığı temel değer olarak, çatışan çıkarlar arasında bir değerlendirme yaparken, bunlardan bazılarını diğerlerine üstün tutarken temel aldığı ölçüdür. Toplumsal yaşamın çerçevesini oluşturmaya yönelik, ahlaki bir ölçü.” Bu ölçü her birimiz için hak öznesi varlığımızın ve sürdürülebilir toplumsal yaşamın güvencesidir.

Bu ölçüyü kuran ve oluşturan hukuktur. Çağdaş, evrensel değerlere dayalı, insan haklarından türetilen laik hukuk! Bu ilkelerden oluşan bir hukuku kurumsallaştırmadan, bunun mücadelesini vermeden adalet arayışına girmek,”adaleti” birilerinin kişisel ahlak anlayışlarına, ahlak diye anladıkları yargılara bırakmak anlamına gelir!

TOPLUM OLARAK SORUYORUZ!

1. Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen bu kaza sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürü olan İsa Apaydın neden yargılanmadı? 19 Eylül 2019’da görevden alınmış olan Apaydın, kurduğu Deha Altyapı isimli şirketiyle, 2014 den bu yana toplam bedeli

11 milyar 520 milyon 713 bin TL olan 35 kamu ihalesini nasıl alabildi?

-Karayolları Genel Müdürlüğü, depremlerin en çok etkilediği Hatay Samandağ’da hasar alan yolların onarımı ihalesini, (3 Ocak’ta) 1 milyar 277 milyon TL’ye pazarlık usulüyle Apaydın’ın ticari temsilcisi olduğu Deha Altyapı Anonim Şirketi hangi koşullarla, nasıl aldı? 28 Şubat’ta, Mersin ile Aydıncık arasında bulunan Erdemli-Silifke ve Taşucu yolunun ikmal yapımı için 6 milyar 910 milyon 910 bin 910 TL’lik kamu ihalesi de hangi koşullarda bu şirkete verildi? Buradaki kamu yararı nedir?

-Aynı şekilde, TCDD’nin Gaziantep’te deprem nedeniyle hasar almış kesimlerin onarımı için 20 Kasım 2023’te gerçekleştirdiği, 298 milyon 382 bin bedelli ihaleyi Deha Altyapı Anonim Şirketi’nin almış olması rastlantı mıdır?

-Çorlu tren faciasının yaşandığı dönemde TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Veysi Kurt, kazadan yedi ay sonra 15 Şubat 2019’da görevinden alındı. Ancak, görevi döneminde 5 kazada (Çorlu faciasının haricinde, 2017’de Ankara-Kırıkkale’de vagonun devrilmesi sonucu 1 işçi hayatının kaybettiği kaza, aynı yıl Elazığ’da yük treninin devrildiği ve 2 makinistin hayatını kaybettiği kaza, 2018’de Ankara’da 3’ü makinist 9 kişinin hayatını kaybettiği kaza ile 2019’da Bilecik’te 2 makinistin yaşamını yitirdiği kaza yaşandı) 39 kişi öldü. Ancak tek bir kez dahi yargılanmadı. Üstelik, Cumhurbaşkanı kararı ile 23.02.2024 tarihinde, TCDD Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak atandı! Bu atamanın, ‘yasal usule uyularak yapılmış olması’ , onu hukuken ve ahlaken de meşru kılabilir mi? “Kamu hizmetlerine atamada liyakat dışında herhangi bir unsur aranmaz” ilkesine uygun hale getirebilir mi? Siyasi etik açısından, toplum bilincinde ve kamu vicdanında geçerli kılmaya yeter mi?

 

Dolayısıyla toplum olarak;

– Soma ve Erzincan İliç ‘te yaşanan, birçok işçinin ve madencinin yaşamını yitirdiği, çevreye korkunç zarar veren olaylarda ihmalleri, kusur ve sorumlulukları bütün sorumluların yargılanmasında,

– Deprem sırasında halka çadır satan Kızılay yetkililerin kusur ve ihmalleri nedeniyle yargılanmalarında,

-6 Şubat depremlerinde yıkılan, onlarca yüzlerce kişiye mezar olan bina inşaatlarında kusur ve ihmalleri olan ( Kahramanmaraş’ta 35 kişiye mezar olan Ezgi Apartmanı, Dulkadiroğlu ilçesinde 44 kişiye mezar olan Saitbey Sitesi, Gaziantep ‘te 51 kişiye mezar olan Furkan Apartmanı, Adıyaman’da çoğu çocuk/öğrenci 72 kişinin öldüğü İsias Otel ile dönemin Kızılay Şube Başkanı M.M.Bulut’un müteahhidi olduğu 70 kişinin öldüğü Süeda Kent sitesi, Adıyaman Besni’de 123 kişinin öldüğü Üzümkent sitesi, Hatay’da 1000 kişinin hayatını kaybettiği Rönesans sitesi, 1200 kişinin hayatını kaybettiği “600 Evler sitesi” , 106 kişi yaşamını yitirdiği Farklı Yaşam Rende sitesi,  onlarca kişinin öldüğü Eser Apartmanı, 48 kişinin hayatını kaybettiği Güçlü Bahçe sitesi’) sorumlulara yönelik soruşturma ve davalarda, birilerinin “ahlak diye algıladıkları yargılara” bırakmadan, hep birlikte adalet istemeye, bu istemin takipçileri olmaya devam edeceğiz.

 

*Hukukçu/Akademisyen

Exit mobile version