Dış siyasette karşılıklı çıkar ilişkileri göz önünde bulundurulmak suretiyle dostluk anlayışı içerisinde hareket edildiğinde bundan her iki tarafında yarar göreceği bilinen bir gerçektir.
Bu hususu birçok kez yazmış ve anımsatma gereğini duymuş idik.
Esasen Genç Türkiye cumhuriyetini kuranlarda, yurtta sulh cihanda sulh ilkesi gereği hareket etmek suretiyle bugünlere gelmemizi sağlamışlardı.
Zaman içerisinde bu ilkeden bazı sapmaların yapıldığı ve bunun ülkeye yarar değil zarar verdiği sonradan anlaşılmış ise de, iş işten geçtiği ve gereken tahribat sonucu oluşan olumsuzluklar ortaya çıktığı içinde, tamiri ve yeniden dostluk anlayışı içerisinde hareket edilmesi oldukça güç ve zor günler yaşanmasına neden olmuştur.
Bu nedenle uluslararası ilişkilerde asarım, keserim gibi sözler söylemek, ileride telafisi zor olacak davranışlarda bulunmak, kin ve nefret tohumları serpmek, ileride ilişkileri düzeltmek için uzun sürenin geçmesine neden olacaktır. Bunun içinde olumsuz davranışlardan kaçınmak ve buna göre de bir hareket tarzı seçmek gerekir.
Bu konuda uzman olan, yetenekli, liyakatli diplomatların sözlerine, uyarılarına, çizdikleri yol haritasına göre hareket etmek suretiyle dünyada düşman ülkeler yerine dost ülkeler sayısının artmasının sağlanmasının gerektiği bilincinde olunmalıdır.
Özelikle bunun komşu ülkelerle olan ilişkilerde uygulanması suretiyle bölgenin bir barış ülkesi ve bir barış denizi olmasının sağlanması çok önemlidir.
Eğer bu doğrultuda hareket edilirse, sadece bölgemizdeki devletlerle iyi komşuluk ilişkileri sağlanıp geliştirilmiş olmakla yetinilmez aynı zamanda ülkemizde de huzur, birlik ve beraberlik içinde yaşama imkânının daha kolay olacağı hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bu nedenlerle de başta sınırdaş ülkeler olmak üzere, tüm komşu ülkeler ve daha sonrada dünya devletleri ile kurulacak ilişkilerde, bu hususlar göz önünde tutulmalı ve uzlaşmacı bir tavır izlenmesi yoluna gidilmelidir.
İşte bu gerçekler göz önünde tutulduğu, uzmanlığa, bilgiye, liyakate ve deneyime yer verilmek suretiyle adımlar atıldığı, yollar arandığı ve bu doğrultuda gerekenler yapıldığı takdirde, komşu ülkelerle olan ilişkiler barış içerisinde sürdürülebilecek ve bunun sonucu olarakta gereksiz adımlar atılmayacak, gereksiz sözler söylenmeyecek ve gereksiz kin ve nefret tohumları etrafa saçılmayacaktır.
Bu hatırlatmaları yapmamızın nedeni, son zamanlarda dünya devletleri arasında var olan gerginlik ve bunun sonucu olarakta savaş ihtimallerinin ortaya çıkmakta olduğunu görmemizdir.
Elbette ki ülke yararı doğrultusunda, birlik ve beraberlik içerisinde güçlenmeyi sağlayacak olan kararlar alınmalı, sözler söylenmeli, adımlar atılmalı ve gereken tedbirlere başvurulmalıdır.
Ancak bunlar yapılırken, dış politikada uzman kişilerin sözlerine, uyarılarına, kararlarına, bilgi ve becerilerine göre hareket etme zorunluluğu bulunduğu da hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Hiç kimse, her şeyin doğrusunu ben bilirim diyemez veya bu anlayışta olamaz. Bu nedenledir ki, her konuda ve her dalda uzmanlaşma gereği duyulmuş ve konularında uzmanlaşanların gösterdiği yol doğrultusunda hareket etmek suretiyle yanlış yapmama yolu bulunmuştur.
Bir süredir gündemimize düşen bir konuda; Suriyeli sığınmacılardır.
Hangi sebeple olduğu bilinemeyen ve ancak bağımsız bir ülkenin içindeki hareketlere müdahale anlamını taşıyan yabancı ülkelerin tutum ve davranışı sonucu, Suriye’de iç karışıklıklar meydana gelmiş ve hatırı sayılır sayıda sığınmacılar ülkemize sığınmıştır.
Bu sığınmacılar elbette ki kendi arzuları ile vatanlarını terk etmemişlerdir. İç karışıklıklar sonucu vatanlarından ayrılma zorunda kalmışlardır.
Aradan geçen uzunca bir süre içerisinde çeşitli vesilelerle Suriye’nin toprak bütünlüğünün kabul edildiği uluslararası kuruluşlar tarafından ilan ve kabul edilmiştir.
İşte böylesi bir ortamda, iktidarda bulunan Suriye yönetimi ile ilişkileri düzeltmek ve oluşan olumsuzluk yumağını olumluya çevirmek suretiyle, sığınmacıların ülkelerine dönmeleri için gerekenlerin yapılması zamanının geldiği kanısındayız.
Bu nedenle komşu Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden kurma ve geliştirme yolunda adımlar atılmalı, çözümler üretilmeli ve deneyimli diplomatların gösterdiği yol doğrultusunda kararlar alınmalıdır. Bu yapıldığı ve olumlu çözümler üretilmeye başlandığı takdirde, başta Suriye olmak üzere tüm komşu ülkelerle barış içinde bir ilişki oluşturmanın ve böylece dünya barışına katkıda bulunmanın daha doğru olacağı kanısındayız.
Bir kez daha hatırlatıyoruz; dış siyasette uzman olan, yeterli bilgi ve tecrübe ile donanmış diplomatların önerileri doğrultusunda hareket edilmeli, adımlar atılmalıdır
O zaman yurtta sulh cihanda sulh ilkesi tam anlamı ile gerçekleşir…
nabiinal@hotmail.com