Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100.yılını bu Pazar günü hep birlikte kutlayacağız. Son derece önemli bir hafta. Yurdun dört bir tarafı işgal edilmiş, savaşlardan yenik çıkmış, sefalet içinde yokluğu görmüş bir milletin başarı hikayesidir Türkiye Cumhuriyeti.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu modern Türkiye Cumhuriyeti 100.yaşını kutlamakta. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, ülkemiz ve bu bölge için bir milattır. Bu cumhuriyetin ve verilen emeklerin önemi, asla bir bir köşe yazısında yahut seminerde anlatılamaz. Cumhuriyet ve bu yolda atılan adımlar çok büyük bir araştırmanın konusudur.
Fakat en basit anlatım ile cumhuriyetin önemi, yıllardır ve bugün de aynı şekilde kaynamakta olan coğrafyamızdaki komşu ülkelerle kıyaslandığında basit olarak anlaşılacaktır.
Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri, tarihin her döneminde gericiler tarafından alaşağı edilmek istenmiştir. Dün de bu çabalar vardı, bugün de var, yarın da olacak. Fakat bu ülkenin kurucu değerlerinin ve temellerinin en denli hayati önem taşıdığı gün geçtikte daha iyi anlaşılmaktadır.
Demokratik hak ve özgürlüklerde, hukuk sistemimizde, ekonomide, eğitimde ve birçok başlıkta olması gereken standartların altında kaldığımızı rahatlıkla ifade edebiliriz. Fakat Atatürk’ün kurduğu ve güçlü temellere dayandırdığı bu sistem, fırsat eşitliği yaratmakta. Hakimiyeti millet egemenliğine dayandırmaktadır.
Eğitim, sağlık, kılık kıyafet, saat gibi birçok konuda müthiş önemli ve son derece değerli adımlar atılmıştır. Atatürk bu devrimler ile ülkemizin dünya ile entegrasyonunu kolaylaştırmış. Ülkemizin dünyanın önemli bir parçası olmasını sağlamıştır.
Hiç şüphesiz biz gençlere düşen görev, bu devrimlere sıkı sıkıya sarılmak ve sahip çıkmaktır. Bunun yanı sıra, bize gösterilen Muasır Medeniyetler Seviyesi’ni hedeflemek, bu hedefe ulaşmak için var gücümüzle çalışmaktır.
Tarih kitaplarında 28 Ekim akşamı Mustafa Kemal’in, yemekte arkadaşlarına “yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dediği ifade edilir. Bu doğrudur. Fakat cumhuriyet, bir günde ilan edilmiş bir rejim değildir. Tam olarak saptayamamakla beraber, tarihçiler tarafından Mustafa Kemal’in aklında uzun bir süredir cumhuriyet rejiminin olduğu ifade edilmektedir. Taha Akyol, kitabında bu kısmı “Mustafa Kemal’in zihninde cumhuriyet bulunduğunu ilk sezen, sadrazam Ahmet İzzet Paşa olmuştu” diyerek ifade etmiştir.
Mustafa Kemal’in çevresindekilerin birçokları, cumhuriyet gibi bir rejim tasavvur etmemişlerdir. Birçok silah arkadaşı, bu süreçte kendisini yalnız bırakmıştır. İşin özeti, her devrim sancılı olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu serüveni de bir hayli sancılı geçmiştir ve bu sancı hala devam etmektedir. Cumhuriyetin 2.yüzyılını idrak ederken ülkemiz için tek hedef, yine Atatürk’ün gösterdiği Muasır Medeniyetler Seviyesidir. Demokrasimizdeki ve diğer kurumlarımızdaki eksikleri tespit edip, bu yolda mücadele ederek hep beraber el ele vererek ülkemizi layık olduğu seviyeye çıkartmamız gerekir. Bunun için topyekun bir mücadele şarttır.
YORUMLAR