DAHA ÇOK HARCA, DAHA ÇOK KAZAN!

Latin Amerika’da militan gazeteciliğin önde gelen isimlerinden Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, 13 Nisan 2015 günü bu dünyadan göçtü. Cenaze töreninde Calle 13 topluluğunun müziği eşliğinde yazarın, Zamanın Ağızları adlı kitabında yer alan “Yolculuk” adlı metni kendi sesinden verildi: “Orioll Vall, yeni doğan bebeklerle ilgilenir Barselona’da bir hastanede ve insanın ilk hareketinin kucaklaşma olduğunu söyler. Dünyaya […]

Latin Amerika’da militan gazeteciliğin önde gelen isimlerinden Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, 13 Nisan 2015 günü bu dünyadan göçtü. Cenaze töreninde Calle 13 topluluğunun müziği eşliğinde yazarın, Zamanın Ağızları adlı kitabında yer alan “Yolculuk” adlı metni kendi sesinden verildi:

“Orioll Vall, yeni doğan bebeklerle ilgilenir Barselona’da bir hastanede ve insanın ilk hareketinin kucaklaşma olduğunu söyler. Dünyaya gelir gelmez, günlerinin başlangıcında birisini arar gibi kollarını uzatırmış bebekler.

Epey yaşamış olanlarımızla ilgilenen öteki doktorlar da der ki; ömürlerinin sonuna gelmiş ihtiyarlar birini kucaklamak istercesine kollarını uzatmaya çalışarak ölürmüş.

İşte böyle; ne kadar kafa yorarsak yoralım, ne kadar laf edersek edelim, konu bu kadar basit ve fazla yoruma gerek yok: İki çırpınış, iki kucaklaşma arasıdır bütün yolculuk.”

Eduardo Galeano, Latin Amerika’daki örneklerden yola çıkarak, dünyanın sorunlarına mercek tuttu. Yoksulluğun kader, azgelişmişliğin bir Tanrı buyruğu olmadığını anlattı kitaplarında. İnsanlara dayatılmak istenen yoksulluğu, onursuz bir geleceği kabul etmediği için yazdığını söyledi. Onu tanımlarken kullanılan en yaygın sıfatlardan biri “dünyanın vicdanı” oldu. Ona göre, zenginliklerini çoğaltmak için dünyadaki yoksullukları çoğaltan açgözlü imparatorluklar bir ülkenin petrolünü, madenlerini çalarken, o ülkenin sesini ve belleğini de çalıyordu.

İki kucaklaşma arasında 74 yıl geçiren Galeano, Latin Amerika’nın hem sesi hem de belleği oldu. Ardında birbirinden değerli, onlarca yapıt bıraktı. Hiç sevmediği diktatörleri, sömürüyü, eşitsizliği, köleliği, acı olayları, kısacası, dünyanın unutmamamız gereken gerçeklerini kaleme alırken, insanlığın aydınlık geleceğini düşledi. Yaşamının son anına değin yazdı. Yayımlandığını göremediği Hikâye Avcısı adlı son kitabında yer alan kısa bir metin “Kapalı Kapılar” başlığını taşıyordu:

“2004 yılının Ağustos ayında Paraguay’ın Asunción şehrindeki bir alışveriş merkezi yandı.

Üç yüz doksan altı kişi öldü. Kimse aldıklarının parasını ödemeden kaçmasın diye kapılar kapatılmıştı.”

Galeano, bu acı olayı anımsatırken, insanın bir üretim ve tüketim faktörü, bir kullanım aracından başka bir şey sayılmadığı sisteme dikkat çekiyordu. Kim olduğumuz, ne olduğumuz, ne yaptığımız değil, yalnızca neyi ne kadar tükettiğimizin önemli olduğu bu sistem katilin de ta kendisiydi. Metnin devamını şöyle yazmak geçti içimden:

Alışveriş merkezi kapılarını, her gün olduğu gibi, sabahın erken saatlerinde açmış, gelen müşterileri güler yüzlü elemanlar karşılamıştı. Müzik eşliğinde “Harcadıkça biriktir” diyordu, bir reklam spotu… “Daha çok harca, daha çok kazan!” diyordu, bir diğeri… Her şey yolunda gibiydi… Ve mağazanın en kalabalık olduğu bir saatte… yangın alevlerini saldı…

Bir yandan bir yana koşuşan insanlar; genci, yaşlısı, çocuğu, hepsi çığlık çığlığa, kollarını öne uzatmaya çalışarak bir çıkış arıyordu. Tam anlamıyla bir faciaydı yaşanan…

Mademki, her şey kâr-zarar hesabına dayanıyordu, öyleyse, bir yangın anında bile kârdan vazgeçilmemeli, alevlerin içindeki insanlar aldıklarının parasını ödemeli, ödemeden hiç kimse mağazadan çıkmamalıydı!

Böyle düşünmüş olmalıydı akıllı mağaza yöneticileri, çıkış kapılarını kilitlerken…

Duman ve alevler her yeri sardığında uzaktan, müzik eşliğinde, hâlâ reklam spotlarının sesi duyuluyordu: “Harcadıkça biriktir… Daha çok harca, daha çok kazan!”

Bir kazanan vardı elbet… Ama sonunda kaybeden de, harcanan da, yanan da üç yüz doksan altı insan olmuştu…

Gün geldi, Dünya büyük bir AVM’ye dönüştü. Yaşadığımız her güzel anın bedelini ödetmeden, çıkış kapılarını açmayan tuhaf bir AVM’ye…

Exit mobile version