Ankara, Suriye’nin kuzeyinde oluşturmayı düşündüğü güvenli bölgeye 2 Milyon Suriyeli sığınmacıyı yerleştirme planlaması yaparken, gündeme, Danimarka’daki Suriyeli sığınmacıların geri dönüş hikâyesi düştü! Merak edilen, Ankara’nın da Kopenhag benzer bir politika izlemeyi düşünüp düşünmediği!
Türkiye’de Suriyelilerin il bazında dağılımına bakıldığında, en fazla Suriyeli barındıran ilin İstanbul (552 bin 80) olduğu görülür. İstanbul’u Gaziantep (452 bin 5, nüfusa oran %22,28), Hatay (440 bin 628, nüfusa oran %27,37) ve Şanlıurfa (429 bin 888, nüfusa oran %21,12) izlemektedir.
Bu dört ilde bulunan Suriyeli mülteci sayısı 400 binden daha fazladır. Türkiye’de 10 il ise 100 binden daha fazla Suriyeli mülteci barındırmaktadır. İl içinde 50 binden daha fazla mülteci barındıran il sayısı ise 14’tür. Türkiye ortalaması olan %4.41’den daha yüksek oranda Suriyeli bulunan illerin sayısı ise 12’dir. Bu iller içinde Kilis, %81,34 ile ilk sırada yer almaktadır. Nüfusa oranla mülteci sayıları bakımından Kilis’i Hatay, Şanlıurfa, Gaziantep, Mersin, Adana, Mardin, Osmaniye, Kahramanmaraş, Bursa, Kayseri, Konya, İstanbul ve İzmir izlemektedir.
-DÖNÜŞLER!-
Geri dönüşler önemli! Çünkü bu konudaki en büyük sıkıntıyı, kaynakları aynı, ama düne göre yükü çok daha fazla olan belediyeler yaşıyor. Belediyelilerin, Suriyeli sığınmacıların gelmesine bağlı olarak artan nüfusuna ve iş yüküne rağmen, kaynakların, bu ihtiyaçlara paralel olabilecek biçimde artmamış olması, ciddi bir sorun olarak kabul ediliyor. Yerel’in Ankara ile değişmeyen tartışması da o yüzden, dünden bugüne, değişiklik göstermiyor.
-OBEZİTE!-
Bu durumu en iyi özetleyen belediyelerden biri, Kilis! Nüfusunun yüzde sekseninden daha fazlasına karşılık gelen bir sığınmacı kalabalığı ile beraber yaşayan Kilis adına durumu özetleyen İl Belediyesi, tespitini oldukça çarpıcı bir çerçeveye yerleştiriyor…
“Biz, 2011 yılına kadar, obezitenin sadece şahıslar için bir problem olduğunu zannederdik, ama… 2011 yılında Suriye olayı patlak verince, şehirlerin de obeziteyle karşı karşıya geldiğini gördük. 70 kilo yatan bir insanın ertesi günü 150 kilo kalktığını düşünün! Bizim şehrimize de, 2011 yılından sonra hızlı bir şekilde yüz binlerce insan geldi. Bütün caddelerimiz, sokaklarımız, evlerimiz, parklarımız, her şeyimiz insanla doldu. Ve bunun sonucunda, tabii yetersiz olan altyapı tamamen iflas noktasına geldi. Parklarımız, her şey bitti ve şahıs başına düşen park miktarı 1.5 metrekareye kadar düştü. Altyapı, kanalizasyon, içme suyu çok ciddi birer problem haline geldi.”
-DANİMARKA!-
Tüm bu tartışmaların biraz uzağında, çok daha az sayıdaki Suriyeli sığınmacı kalabalığı ile olan mevcut sorunlarını minimize etmeye çalışan Danimarka, “geri dönüşleri” ciddi rakamlara ulaştırmayı başaran bir sistemle gündemde.
Yaşanan son gelişmeye göre, Danimarka, yılın ilk 10 ayı içinde, 438 göçmen ile mülteciyi gönüllülük esasına dayanarak ve para vererek, geldikleri ülkeye geri gönderdi. Danimarka Göç Konseyi’nin verdiği rakamlara göre, Mayıs ayından bu yana, 71 Suriye vatandaşına, kişi başı 140 bin kron ödenerek (21 bin dolar) ülkesine geri dönmesi sağlandı.
Danimarka’da göçmenlerin ülkeye geri dönüşlerini özendirmek için başlatılan yeni proje, bu kişilerin Danimarka’yı terk etmelerine rağmen, oturma izni hakkını bir yıl süreyle ellerinde tutma hakkı verirken, bu süre içinde fikir değiştirmeleri halinde geri dönmelerine olanak sağlıyor.
Danimarka Göç Konseyi’ne göre, geri dönüşü özendirme projesine eklenen bu madde, göçmenlerin geri dönüşlerini önemli ölçüde hızlandırdı. Göçmenlerin, Danimarka’da iş bulmada çektiği sorunlar da ülkeyi terk etmelerinde önemli rol oynuyor.
Danimarka’nın, yılsonunu kadar, geri döşünü özendirme projesi için 100 milyon kronun üzerine ödeme yapması bekleniyor. Ancak uygulanan politika, eleştirilerin de hedefinde. Danimarka basınına konuşan, Danimarka Halk Partisi sözcüsü Pia Kjærsgaard, Suriyelilerin evlerine dönmelerinin iyi bir gelişme olduğunu, ancak mültecilerin para için döndüklerini belirterek, gönüllü bir şekilde dönmelerinin en iyi seçenek olacağını söyledi. Ödenen ücreti yüksek bulduğunu belirten bazı Danimarkalı milletvekilleri de, mültecilerin, ödenen paranın cazibesine kapılıp Danimarka’ya gelmek isteyebileceği ihtimaline de dikkat çekiyor.
-PEKİ ANKARA!-
Danimarka örneğinde duranlar, Ankara’nın, nasıl olup da 2 Milyon Suri-yeli sığınmacıyı ikna edebileceğini sorguluyor ve Kopenhag politikasının Ankara tarafından da ‘sessiz sakin’ uygulanabileceğinin altını çiziyor.
Bir süredir Hatay’da bulunan ve Suriye sınırı boyunca uzanan kamplarda bulunanlara giden insani yardımlar noktasında çalışan bir aktivist, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Açıkçası, Ankara tarafından sıklıkla ifade edilen ‘2 Milyon’ rakamı, dürüst olmak gerekirse oldukça ütopik! Buradaki insanları, bölgede hala güç savaşlarının devam ettiğini izlerken ‘gitmeye’ ikna etmek, çok da inandırıcı gelmiyor. Zaten adı ‘güvenli bölge’ olarak lanse edilen yere gitmek isteyecekler de, oraya gitmeleri karşılığında onlara sunulacak imkanlara bakacaktır. Erdoğan’ın, bu konuda, ev-tarla gibi ifadeleri oldu, biliyorsunuz. Bu biraz Danimarka örneği gibi! Onlar ‘nakit’ sunuyor, Ankara ise duruma ‘gayrimenkul’ çerçevesinde yaklaşıyor. Yani, uygulama olarak çok da birbirine uzak değiller.”
-TARTIŞMA-
Hatay ve diğer sınır kentlerinde, her bayram dönemlerinde, sınırın öte tarafına geçen Suriyeli sığınmacıların eleştiri konusu yapıldığını da işaret eden yetkili, “Türkiye’deki Suriyeliler nasıl gidip gelebiliyor?” sorusuna cevap verirken, Avrupa ve Türkiye arasındaki yasal çerçeveye işaret etti.
“Bu konuda ifade edilen de yazılan da nettir. Mesela Almanya’da yasalar, mültecilerin ülkelerine dönmelerine olanak tanımıyor. Mültecinin ülkesine dönmesi, hayati tehlikesi bulunmadığı anlamına geleceği için, kendisine sağlanan korumaya ihtiyaç kalmadığı şeklinde değerlendiriliyor. Sığınmacılara verilen ve ‘mavi pasaport’ olarak da bilinen seyahat belgesi, ancak Cenevre Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelere, belirli vize şartları altında seyahat imkanı tanıyor. Daha net bir ifadeyle… Almanya’nın koruması altında bulunan Suriyeli bir sığınmacı, Suriye’ye giriş çıkış yaptığı tespit edilirse, dosyası yeniden incelemeye alınıyor. Bu durum, o kişinin, sığınmacı statüsünü kaybetme anlamına geliyor. Boşanma, aile üyelerinin ölümü, miras gibi nedenlerden dolayı Suriye’ye dönmek zorunda olan sığınmacılar, kendilerine mavi pasaport sağlayan Federal Göçmen ve Mülteciler Dairesi’nden (BAMF) özel izin almak zorunda. Her başvuru, yetkililer tarafından ayrıca incelenip karara bağlanıyor. Türkiye ise oldukça farklı! Niye? Cevap net… Avrupa ülkeleri dışından mülteci kabul etmeyen Türkiye, Suriyelilere resmi olarak ‘mülteci’ statüsü vermiyor. Türkiye’de bulunan Suriyeliler, geçici koruma altında, yani ‘Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na tabiler. Bundan dolayı, Avrupa ülkelerin-de, mültecilerin kendi memleket-lerine dönmesine izin vermeyen yasal düzenleme, Türkiye’deki Suriyeliler için söz konusu değil. O nedenle her bayram hiç değişmeyen bir tartışma, Hatay ve diğer illerde kendini tekrar ediyor.”-Tamer Yazar-