Ekonomik yangın bir türlü sönmüyor. Bir taraftan yangının sönmesi için, yangın yerine su verilirken, öte yandan benzin dökülmesine engel olunulamıyor. Böyle olunca da ekonomik yangın sönmüyor ya da söndürülemiyor, giderek boyutunu ve etkisini arttırıyor.
İçinde bulunduğumuz ekonomik tabloya şöyle bir baktığımızda, durumun hiçte iç açıcı olmadığı net bir şekilde görülüyor.
Döviz kurları bir türlü frenlenemiyor, giderek artış sinyalleri veriyor.
Türk lirasındaki erime aynı şekilde hızla devam ediyor.
Enflasyon çift haneyi çoktan geçmiş bir durumda.
Açıklanan resmi enflasyon verileri ile vatandaşın çarşıda – pazarda cebinden çıkan para nedeniyle karşı karşıya kaldığı enflasyon verileri başka.
Biz resmi enflasyon verilerinin geçerli olduğunu kabul etsek bile, bunun açlık, yoksulluk sınırında yaşayanlar ile dar gelirli vatandaşların kaldıramayacakları bir yük haline geldiğini söyleyebilmek için kâhin olmaya gerek yok.
Şirketler, işyerleri birbiri peşi sıra kapanıyor. İflaslar yeniden yapılandırma talepleri birbirini kovalıyor.
Zamlar birbiri peşi sıra geliyor.
Bu arada fırsatçılarda dişlerini ve kirli yüzlerini göstermeye başladı.
Yapılan zamlardan, fırsatçıların bu zamları körükleyici eylem ve davranışlardan etkilenen kesim elbette ki düşük gelirli olanlardır.
Zira uygulanan ekonomi politikası sonucu zamlar hep dolaylı vergiler yoluyla vatandaşa yansıtılmaktadır. Bu durumda yüksek gelirli olanlarla dar gelirli olanlar bu zamlardan aynı oranda nasiplerini almaktadırlar.
Durum bu şekilde süre gelirken, birde kemer sıkanlar ile kemer sıkmayanlar arasındaki makasın giderek açıldığını üzüntüyle izlemekteyiz.
Bir taraftan tasarruf edilmesi, kemerlerin sıkılması, yaşanan ekonomik sıkıntıya hep birlikte göğüs germek suretiyle kısa sürede düzlüğe çıkılabileceği söylemleri yapılırken, öte yandan dudakları uçurtacak bir şekilde lüks bir yaşam ve harcama örneklerine sıkça rastlanmaktadır.
Ekonomik kriz var mı?
Elbette ki var.
Bunun üstesinden gelmek için el birliği ile hareket etmek ve sıkıntıları eşit bir şekilde karşılamak gerekmez mi?
Elbette ki gerekir.
Sorumluluk mevkiinde bulunanların örnek kararları, örnek davranışları ile sade vatandaşı yüreklendirmesi ve sorunun kısa sürede çözüleceğine inandırması gerekmez mi?
Evet gerekir.
Uygulamada bu kurallara uyuluyor mu?
Ne yazık ki; Uyulmuyor.
Eylemler ve söylemler arasında açık bir tezat görülmektedir.
Bir taraftan tasarruf edilmesi öneriliyor.
Öte taraftan lüks, gösteriş, şaşaa, debdebe devam ettiriliyor izlenimi yaratan tutum ve davranışlar sergileniyor.
Demezler mi ki; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Demezler mi ki; ayranı yok içmeye atla gider gezmeye.
Demezler mi ki; hocanın dediğini yap yaptığını yapma kuralı hiç olmazsa bu ekonomik yangında geçerli olmasın.
Demezler mi ki; bu “MENÜ” neyin nesi
Demezler mi ki; biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.
İşte bu soruların sorulmasına, yanıtların beklenmesine gerek olmadan, bugüne kadar yapılan yanlışların tartışmasını ileriki zaman dilimine bırakmak suretiyle, içinde bulunulan ekonomik krizden en az zararla çıkabilmek, ekonomik yangını kısa sürede söndürebilmek için, herkes el birliği ile hareket etmeli, sorumluluk mevkiinde bulunanlarda buna örnek olacak tutum ve davranış içinde olmalıdırlar.
Aksi halde ele verir talkını kendi yutar salkımı misali, oluşacak daha kötü ekonomik tablonun sorumluları gelecek kuşaklara hiçbir zaman hesap veremeyecekler ve tarih sayfalarında iyi bir yer edinemeyeceklerdir. ..
YORUMLAR