Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Deprem gerçeğimizde… Eski Kent Nerede?

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir: “İstanbul dışındaki birçok ilimizde 7.5 ve 7.6’ya varan birçok deprem olabilir. Özellikle Adıyaman, Kahramanmaraş, Antakya, Bingöl, Erzurum, İzmir, Manisa, Balıkesir ve Muğla taraflarında depremler gerçekleşebilir. Türkiye çapında bir deprem seferberliği yapmak gerekiyor.”

17 Ağustos 1999’da, saat 03.02’de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi; Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova’da yıkıma yol açtı. Mecli̇s Araştırması Komi̇syonu’nun Temmuz 2010 tarihli raporuna göre, depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kaldığı, 66 bin 441 konut ve 10 bin 901 işyerinin yıkıldığı depremden 16 milyona yakın kişi değişik düzeylerde etkilendi, 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 iş yerinde hasar tespit edildi.
On binlercesinin hayatına malolan 17 Ağustos depremi, Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu bir kez daha hatırlatması yanı sıra, deprem riskini azaltacak ve deprem sonrası yaraları saracak “afete karşı mücadele politikası” bulunmadığını da ortaya koydu. O yüzden, bu konuda söylenen de, tekrar edilen de değişmiyor… “17 Ağustos depremi olmasaydı, Türkiye’nin deprem tehlikesini ve depremin getireceği risklerden korunmak gerektiğini daha henüz fark etmemiş olacaktık.”
Peki, Antakya noktasında duran bizler bu gerçeğin ne kadar içindeyiz? Bu soruya cevap verenlerden biri, geride kalan 17 Ağustos depreminin 21. Yıldönümünde konuşan bir isim, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir.
Sözbilir, önceki gün sabah saatlerinde, Yunanistan’da, Ege Denizi’nde gerçekleşen 5 büyüklüğündeki depremi değerlendirdi.
-BATI VE GÜNEY!-
Sözbilir, Ege Denizi’nde bulunan ve 5-6 büyüklüğünde depremler üreten Helenik dalma-batma zonundan bahsederek, büyüklüğü 7’yi aşarsa, Türkiye’nin batı ve güney kıyılarında tsunami tehlikesi olabileceği konusunda uyardı.
Sözbilir, “Helenik dalma-batma zonu üzerinde sürekli 5-6 büyüklüğünde depremler oluyor. Fakat önemli olan, fayın üretebileceği en büyük depreme ulaşılmaması. Çünkü 8 büyüklüğüne yakın bir deprem üretme potansiyeline sahip. Maksimum düzeye erişirse, batı ve güney kıyılarımızda tsunamiye yol açabilir. Bu tür depremler, İzmir’de çok fazla bir etkiye sahip olmaz, sadece hissedebiliriz. Deprem büyüklüğü 7’yi aşarsa, İzmir’de belli bir zamandan sonra tsunami tehlikesi yaşanabilir. Yaptığımız tsunami modellemelerinde, Girit taraflarında gerçekleşen 7-7 buçuk büyüklüğünde deprem olduğunda, İzmir’e yaklaşık 1.5 saat sonra tsunami gelebilir” dedi.
-HATAY UYARISI!-
Gölcük’te, 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen depremin ardından İstanbul’da çok fazla çalışma yapıldığını aktaran Prof. Dr. Sözbilir, Hatay’ı da içine alan uyarısında şöyle devam etti:
“1999 depreminden sonra, özellikle İstanbul’da çok fazla çalışma yapıldı. Kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında birçok bina yeniden yapıldı. Fakat bu, yeterli düzeyde değil. 2020 yılında yapılan deprem senaryosunda, yaklaşık yüzde 30’lara varan bir yıkımdan bahsedilebiliyor. Can ve mal kayıpları hala yüksek durumda değerlendirilebilir.
Yaklaşık 10 yıl içinde, 7.2 ile 7.5 arasında büyüklüğe varan bir deprem bekleniyor. Sadece İstanbul’daki depremi beklemek çok doğru değil. İstanbul dışındaki birçok ilimizde, 7.5 ve 7.6’ya varan birçok deprem olabilir. Özellikle Antakya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Bingöl, Erzurum, İzmir, Manisa, Balıkesir ve Muğla taraflarında depremler gerçekleşebilir.
Türkiye çapında bir deprem seferberliği yapmak gerekiyor. Uygulamaya yönelik çalışmalar yapılmalı. Özellikle 81 ilimizde, deprem master planlarına öncelik verilmeli. Her il bazında, il afet risk azaltma planları konusunda çalışma yapmamız lazım. Örneğin, İzmir’deki Gülbahçe fayı 7 büyüklüğünde bir deprem ürettiğinde İzmir’de ne olur? Bu sorunun cevabını önce bilgisayar ortamında modellemek ve daha sonra iyileştirme çalışmaları yapmak gerekiyor. Bu çalışmalara hız verilmeli.”
-BÜTÇE VAR MI?-
“Deprem master planları için belli bir bütçe gerekiyor” diyen, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, sözlerini şöyle noktaladı:
“İl bazında, 10 milyon TL gerekiyor. 81 ili düşünürsek de, toplamda 100 milyon civarında bütçe gerekiyor. Son zamanlarda bazı futbol kulüpleri için bir günde 50 bin TL toplandı. Bir hafta içinde, Türkiye’nin depreme hazırlık anlamındaki deprem master planları için bütçe oluşturacak bir para toplanabilir. Bunu devlet eliyle, bütün üniversitelerdeki bilim insanlarıyla birlikte yürüterek, 4-5 yıl içinde Türkiye depreme hazırlıklı bir ülke haline gelebilir.
Her il bazında, ‘hangi fay, ne zaman deprem üretecek, nasıl hasar verecek?’ sorularının cevaplarını bilip, buna göre önlem almak çok önemli. Afet yönetimi konusunda iyi bir durumdayız. Önemli olan, depremden önce depreme hazırlıklı olmak. Bu çalışmalar yapılırsa, Türkiye 2023’te depreme karşı dirençli bir ülke haline gelebilir.”
-SORALIM!-
Antakya’nın da ‘deprem olabilir’ adresleri arasında yer aldığı uzman açıklamaları içinde geçen öneriler için soralım mı? İfade edildiği gibi, 7 büyüklüğünde bir depremde, Antakya özelinde ne olur? Bu sorunun cevabını bulma adına, bilgisayar ortamında modelleme ve iyileştirme çalışmaları yaptık mı? Olası bir afet anında, uygulanması gereken koordinasyon için hazırlandık mı? Toplanma alanlarımızı, standartlara uygun olarak belirledik mi? Peki, bu alanlar konusunda vatandaşı bilgilendirdik mi?
Bu soruları, yeni denen, kentin ‘betona teslim’ batısından doğusuna, eski kente yaklaşırken tekrar edelim mi? Peki, buradaki eski yapıların durumunda ne haldeyiz? Olası bir depremde, dünden kalan tarihi evlerin korunmasında ne tür bir hazırlık içindeyiz? Burada yaşayan binler adına, nasıl bir “afet öncesi tedbir” listemiz var?
-SÖYLENEN!-
Eylül ayında toplanacak “Deprem Şurası”ndan ne çıkar bilinmez, ama Antakya’nın kendi deprem gerçeğinde, eski kent içinde yaşayanları oldukça tedirgin…
H.Ö. >> Belediyeler, eski Antakya adına çalışma yapıyor. Bir tarafta yolları yapanlar, diğer tarafta caddeye bakan binaları yenileyenler. Ama içeride, eski kentin içlerinde o kadar bakımsız ev var ki, inanamazsınız. “Görünen yerlerimizde değil, görünmeyen yerlerimizde, yaralarım…” demiş ya Şair, bizdeki şehir de aynen bu durumda. Ama görebilene aşk olsun!
U.M. >> Yarı yıkık evler, yıkılmak üzere olduğu için belediyelerce üzerine demir aparatlar takılan evler, içinde oturanları olduğu halde ‘alarm’ veren evler… Bizdeki durum bu! Bu evler, her sene yavaş yavaş çöken evler. Bir de siz depremden bahsediyorsunuz. Normal şartlara zor dayanıyor bu evler, ki olası bir depremde ne hale gelirler, siz düşünün!
Ç.B. >> Aslında bu kentin içleri için de genel bir planlama yapılmalıydı. Belediyelerle olacak bir şey değil bu. Onların bütçeleri belli. Onlar, sokak sokak bölüşüyor aralarında, yapılacakları. Bu, bölerek, paylaşarak yapılacak bir şey değil. Bu kentin eski yapılarının hepsinin dahil edildiği genel bir çalışma yapılması gerekiyor. Bu da Valilik ve Bakanlık eliyle olur ancak. Yoksa yapılanlar ortada! -Tamer Yazar-