Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Depremde bilirkişi belirsizliği

Yazar Levent Mazılıgüney 6

Yazar Levent Mazılıgüney 6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan bilirkişi sorununu değerlendirdi. Yazar Levent Mazılıgüney bilirkişi olarak görevlendirilenlerin ceza soruşturma dosyalarında kusur oranı belirtmediklerini bunun yerine sorumlu ifadesini kullandıklarını belirtti. Bu kullanımın ise sağlıklı bir değerlendirme olmadığını aktardı. Levent Mazılıgüney depremden sonra birçok bilirkişi görevlendirildiğini ancak ilk etapta görevlendirilen bilirkişilerin aynı üniversitenin inşaat bölümü hocaları olduğunu belirtti. Bu görevlendirilen hocaların ise bu kadar fazla dosyayı inceleyip değerlendirmesinin ise zor olduğunu söyledi. Bu durumun ortaya çıkmasının sebebinin ise dosyaların ilk etapta birçok üniversite hocasına gönderilmemesi olduğunu aktardı. Yazar Levent Mazılıgüney’in konuya dair yazsının ilgili bölümü şu şekilde;

“Bilirkişiler olarak doğru bir kararla üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümleri hoclarımız belirlendi. Ancak sahadan gözlemlediğimiz kadarıyla ilk birkaç bin dosya aynı üniversiteye gönderildi. Ülkemizde 124 üniversitede inşaat mühendisliği bölümü var. 124 üniversite neden seferber edilmediği sorusunun cevabını biz bilmiyoruz. İlk birkaç bin dosyanın gönderildiği üniversitemiz son derece donanımlı, hocalarımızın uzmanlıklarına karşı en ufak bir eleştiri dahi benim adıma hadsizlik olur. Belli ki hocalarımız da ellerinden gelenin en iyisini yapmak için gece gündüz çalışmışlar. Âmâ ortada bir sorun var, aslında büyük bir sorun var. Sorunlardan ilki, dosyalar birçok üniversiteye gönderilmediği için gecikmeler oldu. Hem mağdurlar hem tutuklu yargılananlar bir an önce iddianameler çıksın ve kovuşturma başlasın istiyorlar, haklılar. Dosyaların çoğunda hala iddianame yok. Neyse ki Savcılarımız hemen birçok üniversiteye ulaştılar ve farklı üniversitelerden bilirkişilikler talep edildi. Farklı üniversitelerin ve hocalarımızın farklı görüşleri olabilir ve olağandır. Buradan hep birlikte daha iyiye ulaşmak da bizim elimizde. İlk birkaç bin dosyanın gönderildiği üniversitede bilirkişi heyetinin başındaki hocamız “7 ayda 4 bin dava dosyasıyla uğraştıklarını” söylüyor ve kamuoyunda da sıkça gündeme gelen bazı binalarla ilgili yıkım sebeplerine yönelik değerlendirmelerde bulunuyordu. Hocamızın değerlendirmeleri çok kıymetli olmakla birlikte (belki de görevlendirmeyi yapan yargı birimlerince bilgilendirilmediğinden veya bilirkişilik mevzuatına hâkim olmaması olağan olduğundan) bilirkişilik yaptığı bir dosyalarla ilgili bu şekilde açıklama yapması maalesef mevzuata aykırı. Mevzuata aykırılıkla birlikte, yargılama uzun bir süreç ve farklı aşamalarda yürüyeceğinden, orta ve uzun vadede hocamızın kusur atfettiği kişilerin lehine sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Asıl sorun ise 7 ay olarak ifade edilmekle birlikte fiilen 5 aylık sürede 4 bin dosya ile uğraşılmış olmasında. Haberi okumamıştım ama çok sayıda telefon alınca okudum elbette. Telefon eden meslektaşlarımın ortak noktası 4000 raporu 7 ayda tamamlamak için hiç ara vermeden her gün ortalama 19 rapor yazılması gerekliliğiydi. Bir günde bırakın 19 rapor yazılmasını, yazılmış 19 rapor okunamaz, kontrol edilemez, değerlendirilemez, varsa hataları düzeltilemez. Fiilen 5 ay çalışıldığını ve her ay ortalama 22 gün çalışıldığını düşünürseniz günlük ortalama 36 rapor oluyor.”dedi

Yazar Levent Mazılıgüney yazısında görevlendirilen hocaların bu kadar kısa süre içerisinde dosya inceleyip karar verememesinden dolayı sorumlu tutulan kişilerin tutuklu kalmaya devam etmeleri, serbestlerse tutuklanmaları, nihayetinde suçlu veya suçsuz bulunmalarında bu raporların etkili olduğunu belirtti. Alanında birçok uzman mühendisi, İnşaat Mühendisliği Bölümü olan 124 üniversite varken ve TMMOB mühendisleri varken neden bu kadar hassas ve detaylı inceleme gerektiren bir durumun basitçe ele alındığını sordu.

Levent Mazılıgüney;” Raporlarda imzaları olan 7 hocamızın yanında çok sayıda asistan veya öğrenci görevlendirilmiş olabilir ama herkes raporu imzalayan 7 hocamızı, hatta heyetin başkanını bilir. Ekip ne kadar geniş olursa olsun 4 bin dosyanın her biri için 10-15 kişinin sorumluluğu hakkında değerlendirme yapılıyor, bu kişilerin tutuklu kalmaya devam etmeleri, serbestlerse tutuklanmaları, nihayetinde suçlu veya suçsuz bulunmalarında bu raporlar etkili oluyor. Her bir raporun detaylı olarak en azından kontrol edilmesi, varsa hatalarının düzeltilmesi gerekmez mi? Hocalarımız insan üstü bir gayret göstermişler ama bu sistem çok sayıda hataya açık değil mi? Ve daha önemli bir soru var: NEDEN? İnşaat Mühendisliği Bölümü olan 124 üniversite varken, NEDEN? TMMOB ve çok sayıda alanında uzman mühendis varken, NEDEN?” dedi.
Levent Mazılıgüney ayrıca tartışılması gereken bir diğer konun da depremin büyüklüğü olduğunu ifade ederek yapılan yapıların o dönemin deprem yönetmeliğine göre yapıldığını belirtti. Bilirkişi olarak dosyalara bakan hocaların depremin büyüklüğü ile ilgili bir değerlendirme yapmadıklarını da ifade etti. Diğer temel sorunların ise binaların analizinde kullanılan paket programlar ve bu programlardan elde edilen sonuçların değişmez gerçeklik zannedilmesi ve depreme maruz kalıp örselenmiş, sonrasında atmosfer koşullarına maruz kalıp tekrar örselenmiş beton ve donatılardan alınan numunelerin yapım aşamasındaki kusurları gösterebilme ihtimalinin ne kadar gerçek verileri yansıtabileceği olduğunu belirtti. Son olarak bilirkişi konusunda daha dikkatli davranılması ve uzmanlara danışılarak bilirkişi konusundan yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini aktardı. – Yusuf Cemil Karaçay-