Elazığ ili, Sivrice ilçesi ile Malatya ilimizde, 24 Ocak 2020 tarihinde, saat 20.55’te 6,8 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir.
Elazığ civarı ile Malatya’da meydana gelen bu deprem tüm ulusumuzu derinden sarsmıştır.
45 kişinin sağ kurtarıldığı arama kurtarma çalışmaları, enkaz altındaki son vatandaşımıza da ulaşılmasıyla tamamlanmıştır. Son durumda, deprem nedeniyle 41 vatandaşımız yaşamını yitirmiş, deprem sonrasında hastanelere başvuran 1.607 vatandaşımızdan 1.523’ü taburcu edilmiş olup; 16’sı yoğun bakımda olmak üzere 84 vatandaşımızın tedavisi devam etmektedir.
Depremde yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet diliyor, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum!
Ben de her duyarlı yurttaş gibi olup biteni kahrolarak izledim..
Önlemini alırsanız, deprem size asla zarar vermiyor.
“Uygarlıklar Beşiği…”olan güzel yurdumuzun tamamına yakını “Birinci Derecede Deprem Bölgesi”dir. Ve “Beşik Gibi” sallanır durur.
Bilim adamlarımız, Doğu ve Kuzey Anadolu Fay Hat’larını bulup, yer kırığı üzerinde geçtiği bölgelerde “çarpık yapılaşma“nın ölümcül olduğunu belirtmişler ve görevlerini yapmışlardır.
Bilim adamları uyarıyor: Sırada Kahramanmaraş ve Hatay var.
Hatay, tarihi boyunca birkaç kez depremlerle sarsılmıştır.
M.S. 526 yılının Mayıs ayında Antakya’da gerçekleşmiş olan depremde tahmini olarak 250,000 Antakyalı yaşamını yitirmiştir. Bu, gelmiş geçmiş en çok ölümlü 3. deprem ve 7. doğal afet olarak tarihe geçmiştir.
Deprem olayı her zaman edebiyatımızın konusu olmuştur. Geçmişten günümüze birçok şair ve yazar depremin yıkıcı özelliğini yapıtlarında dile getirmişlerdir.
1895 yılında İstanbul’da büyük bir deprem olmuş, az önce de Halûk doğmuştur. Tevfik Fikret Türk edebiyatının en güzel şiiri “Zelzele”yi bu iki olayın etkisiyle yazmıştır. Nitekim, ilk dize bunu dile getirmektedir
“Bin üç yüz ondu… Henüz dün bu köhne izbeye sen Misafir olmuştun,”
Tevfik Fikret, aynı şiirde, Kapalıçarşı’yı, minareleri, ağaçları yerle bir eden İstanbul depremini anlatırken, “Birden/ İçin için ve uzun/ Bir ihtilâc ile çırpındı, kırdı, yıktı…” ifadelerini kullanıyor.
Kayıp Cennet, Bir Deprem Romanı, yazarı Umut Sezer.
“Bu roman; geçmişe, hatıralara, eski günlere, eski güzel insanlara bir nevi saygı duruşunda bulunuyor. “Kayıp Cennet”, yorganların evde dikildiği, ezik domateslerin salça olduğu, portakal kabuklarının atılmayıp reçel yapıldığı, eskimiş pantolonların ters yüz edilerek yeniden dikildiği; herkesin daha fakir, daha hüzünlü ama daha mutlu olduğu 60’ lı yılların Türkiye’ sinde, 1967 Adapazarı depreminde annesini ve kız kardeşini enkaz altında bırakan iyi kalpli bir delikanlının hayallerinin peşinden gidişini anlatıyor.”
En kötü anınızda bile aşk mümkün mü? İşte bu sorunun yanıtını arıyor Mine G. Kırıkkanat, Bir Gün, Gece adlı romanında . “Şiddetli bir deprem ve yüreğinden vurulan bir ülke… Türkiye.”
Mimar Oktay Ekinci’nin Rant Demokrasisi Çöktü, Mustafa Kemal Çokşen’in Çadırkent Günlüğü, Nazire Kalkan’ın Depremden Kalan Anılar.. Deprem gerçeğini anlatan özgün yapıtlar.
Güzel ülkemin güzel insanları! Tekrar tekrar geçmiş olsun!
YORUMLAR