Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muhsin Boz
Muhsin Boz

“DEPREMZEDE” SÖZCÜĞÜ, NASIL “DEPREMZEDE” OLDU?

        Çoğumuzun bildiği gibi, 6 ve 20 Şubat depremlerinden sonra bulundukları yerden başka yerlere göç etmek zorunda kalan pek çok insan oldu. Depremin en çok vurduğu, yıktığı Antakya’dan göç edenlerin sayısı, diğer yerlere göre daha çoktu elbette. Göç; en çok Adana, Mersin Ankara, Antalya gibi illere yapıldı. Tabii diğer kentlere de… Göç edenlerin büyük bir kısmı, bir süre sonra birbirlerini buldular, bir araya geldiler. Neticede hem hemşerilik vardı hem de konuşulması halinde bitmek bilmeyen bir felaket /afet dili, dert ortaklığı vardı. Anlasa anlasa, ancak onlar birbirlerini tam manasıyla anlarlardı.

Depremin üzerinden 33 ay geçti. Yani üç ay sonra, üç yıl tamamlanacak. Fiziki anlamda bir araya gelmelerin dışında, sanal ortamlarda da bir araya gelindi. Benim de üyesi olduğum iki whatsApp grubu var mesela. Bir grubun adı: “Eskişehir’de Yaşayan Hataylılar Birlik ve Dayanışma Grubu.” Grup, şimdilerde 288 üyeye sahip. Dört yönetici var ve en aktifi, Gandi Çirkin arkadaşımız. 17 Eylül 2025’te, şöyle bir paylaşım yapmıştı: “Hem isim hem de amacımızda bir değişiklik yapmak zorunda hissettik kendimizi. Bildiğiniz gibi ‘depremzede’ kelimesi artık itici gelmeye başladı. İnsanlar uzaklaşıyor, bizleri rencide ediyor… Biz dayanışma ruhumuzu hiç bırakmayacağız, en üstte tutmanın gayretini göstereceğiz. Hepinizin günü ve günleri aydınlık içinde olsun.” Bundan önceki isim neydi? “Depremden Eskişehir’e Gelen Hataylılar Dayanışma Grubu.” Depremden 6 ay sonra kurulmuş. Mesajı okuyunca içim cız etti. “Depremzede” kelimesi toplumda itici gelmeye başladığından, grup adında değişikliğe gidilmesi düşünülmüş ve değiştirilmiş de.

“Bir deprem yaşamış ve depremde zarar görmüş kimseye ‘depremzede’,” deniyor, biliyorsunuz. 6 Şubat depreminden sonra Türkiye’de 13 milyona yakın depremzede vardı. Bir depremzede, onlarca- yüzlerce sorunundan birini çözmek için bile olsa, kendini ifade ederken, derdini anlatırken, “ben depremzedeyim…” sözcüğü ile başlamak zorunda. Çünkü kiminle konuşuluyorsa, sorunun çözümü için, ona göre bir yol haritası çizilecek. Önce bu sözcüğün bende yarattığı duygu durumundan ve yükünden söz edeyim: “Depremzede” sözcüğü ile duygu dünyam bir anda tepetaklak oluyor ve artık derdimi anlatamıyordum. Çünkü sesin çıkması için büyük bir fonksiyonu olan boğazıma adeta bir düğüm atılıyordu. Sesim titriyor, gözlerim nemleniyor ve o anki ortamdan uzaklaşıyor başka diyarlara gidiyordum. Özetle tıkanıp kalıyordum. Elbette düştüğüm bu durumu anlayışla karşılayan (lar)  oluyordu ama böyle olmak istemiyordum. Bu kadar kısa ve net! Çaresini buldum. İçinde, “depremzede” sözcüğünün geçmediği, geçmeyeceği cümleler seçmeli, ona göre derdimi anlatmalıydım. “Depremzede” sözcüğü oto sansürüme takılmıştı. Başarılı oldum da. Şimdi sorunları daha rahat çözüyor ve amaca ulaşıyordum.

Ve bu sözcüğün toplumdaki çağrışımları, yankıları! 33 ay öncesine göre gerçekten artık duymak istemeyen pek çok insan var. Çünkü siz bir depremzedeyseniz, sorununuzun çözümü için kendinizi önce böyle tanıtıyorsanız, karşı taraf şöyle algılayabiliyor “Beni diğer insanlara göre ayrı tut, sorunumu çabuk çöz. Kısacası kayır!” gibi bir beklenti. Oysa sorun her ne ise, çözümün akışı için gerekli bir bilgi. Ona göre bir yol yordam çizilecek.

“Depremzede”; hem depremzedelerin hem de toplumun değişik nedenlerle uzaklaşmaya başladığı bir sözcük oldu. Sözcük de, türediği “deprem” kökü gibi depreme, yıkıma maruz kaldı. Özetle sözcük, kendi gibi, adı gibi… “depremzede” oldu.

Kasım 2025, Eskişehir

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER