Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

Dil Bayramı ve Türkçenin Geleceği

Çinli filozof Konfüçyüs’e sorulduğunda, “Bir ülkeyi yönetmeye başlasaydınız ilk işiniz ne olurdu?” diye, verdiği yanıt nettir: “Dili düzeltmekle başlardım.” Çünkü dil bozulursa düşünce bulanır; düşünce bulanırsa yapılması gereken işler aksar; düzen bozulur, adalet yoldan sapar. Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil, toplumsal düzenin temelidir.

Türkçenin yolculuğu da bu hakikati doğrular. 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey, “Bugünden sonra sarayda, divanda, mecliste Türkçeden başka dil kullanılmayacak” diyerek dilimizi devlet dili yapmış, Türk kimliğinin temel taşını döşemiştir. Asırlar sonra Atatürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında dil konusuna yeniden eğilmiş, 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni (sonradan Türk Dil Kurumu) kurarak Türkçeye sahip çıkmıştır. 26 Eylül’de Dolmabahçe’de toplanan Birinci Dil Kurultayı, ulusal bilincin dil üzerinden inşasının en somut göstergelerindendir. Bu nedenle 26 Eylül, 90 yılı aşkın süredir Dil Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Tarih boyunca birçok düşünür ve yazar, dilin önemini vurgulamıştır. Yusuf Has Hacip, “Dil değerlendirir insanı, onunla mutluluğa erer” derken; Şemsettin Sami, Osmanlıca gibi yapay dillerin halkı yabancılaştırdığını belirtmiştir. Nazım Hikmet, Türkçeyi “dünyanın en güzel dillerinden biri” olarak nitelendirip ona gönül vermeyi bir toplumsal sorumluluk saymıştır. Oktay Sinanoğlu ise çok daha keskin bir uyarıda bulunur: “Dilini unutan kavimlerin tarihten adları bile silinir.”

Bugün Türkçemiz, bir yandan yabancı kelimelerin istilası, öte yandan özensiz kullanım nedeniyle yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıya. Televizyonlarda, sosyal medyada, hatta günlük konuşmalarda hızla yerleşen yanlış söyleyişler, gelecek kuşaklara yanlış bir miras bırakıyor. Oysa dil sevgisi, yurt sevgisinden ayrı düşünülemez.

Dil, bir ulusun kimliğidir, belleğidir, hafızasıdır. Onu korumak, aslında ulusun geleceğini korumaktır. Bu nedenle hepimize düşen görev açıktır: evde, okulda, işte, sokakta, her yerde Türkçeye özen göstermek, doğru kullanmak ve sevdirmek. Çocuklarda dil bilincini geliştirmek, yalnızca eğitim meselesi değil, ulusal varlığımızın teminatıdır.

Unutmayalım: Dil, bir ulusun kalbidir. O kalp sustuğunda, ulus da sessizliğe gömülür. Türkçemiz yaşadıkça biz de yaşayacağız; biz yaşadıkça Türkçemiz de çağlara ışık tutmaya devam edecektir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER