Önemli konuya devam ediyorum.
1) Anadolu Alevileri
Özellikle temeli Ahmet Yesevi başlangıçlı ve daha sonra Bektaş-ı Veli, Dede Korkut, Sarı Saltuk, Taptuk Emre, Yunus Emre, Baba İshak, Dadaloğlu, Şah Kulu, Fuzuli ve Kul Himmet’lerin öğretisine dayanan Anadolu Alevilerinin çoğunluğu, Emevi-Abbasi’lerle başlayıp, Osmanlı Padişahı Yavuz’dan itibaren devam etmek üzere Osmanlılar döneminde de kovulmuş oldukları ve ötekileştirilmiş oldukları için genellikle köy ve kasabalara yerleşme durumunda kalmışlardır. Ayrıca Mescid veya Cami yerine, sonraları Hz. Muhammed zamanındaki toplanma evleri ve Mescitler gibi kubbesiz ve minaresiz olan ve Cem’ evi denilen gizlice toplanma evlerinde Allah’a ibad ve ibadet /kulluk etmelerini yerine getirmişlerdir. Ki bu yerler, Hz. Muhammed zamanındaki ilk gizli toplanma evleri veya daha sonraları olan kalabalığa uygun oluşan mescitlerde olduğu gibi kubbesiz ve minaresiz, sade ev şeklindedirler. Böylece Cem’ evleri, Camilerden farklı olmak üzere, bir nevi Kur’an’da salât diye tanımlanan birlik bilinci oluşturma, sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerinin gerçekleştirilmekte olunduğu ve sosyal problemlerin karara bağlandığı yerler olmaktadırlar. Yine Kur’an’a uygun, bu toplantılarda, maddî ihtiyacı olanın durumu değerlendirilir ve durumu uygun olanlar tarafından zekât diye karşılanır.
Anadolu Aleviliğinde Cem’ toplantısında uygulanan Semah, yüce Tanrı’nın zikredilmesidir. Bu zikir sadece dille yapılan bir zikir değil, tüm bedenle, ruh ve gönülle, olağan üstü bir coşku ve aşkla yapılan bir zikirdir. Artık anlaşılmıştır ki Evren’de atomdan Güneş sistemine dek her şey dönmektedir. Yani semah bütün evrenin yaptığı bir ibad ve ibadet etme /kulluk etmedir. Başka bir deyişle varlıkların ibad ve ibadet etmesi /kulluk etmesi semahtır. Cem toplantılarındaki Semah’ta ve İbad-ibadet /kulluk etmede kadın-erkek birliktedirler. Çünkü Alevilikte Can’a değer veren, insanı insan olduğu için önemseyen bir inanç temeldir ve “insan kardeşliği” düşüncesinde birleşilir.
Yine Kur’an’da “Üflediği Nefes” olarak tanımlanan bir özelliği ile Allah’ın İnsanda oluşu nedeniyle, “Kıble ve Allah’ın evi insanın kalbidir” derler ve birbirlerine yönelerek Kur’an’da tarif edilmiş olduğu gibi 3 ritüel olan kıyam, rükû ve secde ederler, dua ederler ve bu uygulama “Halka namazı” diye tanımlanır.
Bugün halâ Altay’da Şamanların dinî liderleri olan Kamlar, ayin sırasında semah dönmektedirler. Müslümanlık ile birlikte Türkler bu namazlarına ayetler eklemişlerdir. İslâm öncesi dönemde de namaz kılma, bir ibadet etme biçimi olarak bölge insanı tarafından uygulanmaktaydı. Nitekim bugün Süryani Hıristiyanlar ve Yahudiler, namazı andırır tarzda Kiliselerde ve Havralarda ibadet etmektedirler. Bin dörtyüz yıldır kılınan Namazın şekli Arap Yarımadasında yerel kültüre aittir ve asırlardır kılınmaktaydı. İslâm dini ile bunu değiştirip yepyeni bir tapınma biçimi getirilmemiş, sadece Kur’an’dan dua özellikli kısa sure veya ayetler eklenmiştir.
Anadolu Alevileri, Türkmen ozanlarını ve şairleri çok sever ve değer verirler, Cem toplantılarında yer verirler, Mezarlıkları Sünnilerle aynı yerdedir,
Allah’ın özellikle insanda tezahür etmiş olduğunu kabul ederler ve bu nedenle de insana çok değer verirler, yoktan var edilmenin olmayıp, bütün yaratılmışların Allah’ın bir tezahürü olduğunu benimserler, İslâm’ın şartları sadece 5 değil, 60 yıllık Kur’an araştırmacılığım süresince 440 sayıda olduklarını belirlemiş olduğum Kur’an’daki bütün Muhkem /değişmez ana kurallardır derler. Bu nedenle de özellikle ahlâka yönelik kurallara çok önem verirler ve buna dayanarak “Tasavvuf ve Sufiler” şeklinde bir yapılanmayı oluşturmuşlardır. Mutlak kaderin değil, erişkinlikten itibaren kişinin özgür iradesi ve eleştirel aklı ile kendi kaderini çoğunlukla etkileyebileceğine inanırlar. Şerrin doğrudan Allah’tan gelmeyip, insanın olumsuz nefsinden kaynaklandığını benimserler.
Sarhoşluk derecesinde alkol kullanmaya ve alkolizme karşıdırlar, fakat keyif sınırında az içki almayı ise kabul ederler. Ve bu kabullerini Bakara-219. ayette geçen “Alkol büyük haramlardandır /İsm’lerdendir, fakat azında da fayda vardır. Ancak zararı, faydasından fazladır” ifadesine dayandırırlar.
Bakara-219. Ey Peygamber! Yine insanlar, Sana aklı-bilinci-muhakemeyi bulandırıcılardan (alkol gibi bilinci bulandırıcı maddeden- Uyuşturucu hariç) ve kumardan da sorarlar. De ki; “O ikisi insanlar için büyük İsm’lerdendirler /başka günah işleme riskleri olan haramlardandırlar, fakat azında da faydaları bulunmaktadır! Ancak İsm özellikleri /olumsuzlukları, faydalarından daha fazladır”.
Kur’an’ın sadece Muhkem /ana kurallarını değişmez, tartışılmaz, her zaman ve her toplumda geçerli-uygun olduğunu, Müteşabihleri ise zaman ve zemine göre değişken anlamda da olabileceğini kabul ederler. Hz. Muhammed’i Kur’an’ın canlı uygulayıcısı olması nedeniyle, Hadis diye tanımlanan sözlerinin sadece Kur’an’a uygun ve ayetlerle bütünlük içinde olanlarını benimserler.
Ramazan ve Kurban Bayramları yanında daha fazla sayıda dinî bayramları vardır. Kadının başını din temelli düşünceyle türban ile örtmesi yoktur. Başını örtme dini değil, geleneksel ve yöresel baş bağlama ve yaşmak şeklindedir.
On iki İmama dayandırılan ve babadan oğula devam ettirilen dinî liderlik olarak Seyyidlik ve Dedelik vardır. Tarikatlaşma yoktur. Din eğitimi, musahiplik veya amcalık ile yapılmaktadır. Kur’an’ı okuma ve dinleme ile duaları, ana dilleri olan Türkçe’dir. Anadolu Alevileri, Araplaşmayı reddetmişler ve böylece Türk dili, bu toplum sayesinde din dili, ibad ve ibadet etme /kulluk etme dili olabilmiş ve bütün İslâm dünyasında Müslümanların, Arapça dışında din dili /ibad-ibadet etme /kulluk etme dili olarak kullandıkları yegane dil, Türk dili olmuştur.
Ramazan ayında ayın dolunay olduğu en az 3 günde ve 10 gün Muharrem orucu ile Şubat 13-14 ve 15. Günlerinde Hızır Orucu olmak üzere 3 çeşit oruç tutarlar. Bu ayrıntıyı açıklamadıkları için de sanki oruç tutmuyorlarmış gibi algılanırlar. Hızır orucunu, Peygamberin torunları olan Hasan ve Hüseyin’in yakalandıkları ağır bir hastalıktan iyileşmeleri nedeniyle Allah’a şükran borcu niyetiyle tutarlar.
Çok eşlilik değil, tek eşlilik söz konusudur ve boşanma toplumda hoş karşılanmaz. İkinci bir kadın almak bile “yol düşkünü” olmak sonucunu doğuruyor. “Yol düşkünü”, işlediği herhangi bir suçtan dolayı toplum dışına itilmek anlamını taşıyor.
Kur’an’daki Müteşabih /değişken kuralların ilk Arap toplumuna uygun olan ilk anlamlarını veya toplumda ve Devlette geçerli anlamları temelinde uyarlanmış kanunları kabul ederler. Zekâtı 1/40 oranında değil, daha fazlası ve kişinin gönlünden gelenine göre dinamik uygularlar.
Yine bu Alevilikte, Allah’a kulluğu ifade etme (ibad ve ibadet etme), Al-i İmran-191. ayette belirtildiği üzere, bilinç açık olduğu sürece her an ve halde Allah’ı anarak yapılır.
Al-i İmran-191. Çünkü Evreni araştıran bu insanlar, ayaktayken /kıyam halindeyken, otururken veya yanları üzerine uzanmışken, sürekli olarak göklerin ve yeryüzünün yaratılışı, özellikleri ve iç yapıları hakkında düşünür ve araştırıcı bir gözle yaklaşarak Allah’ı her an ve halde anarlar ve “Ey Rabbimiz! İnanıyoruz ki Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen yücesin, Senin ve kurmuş olduğun düzen hakkında bizi yanlış yapmaktan ve ateş azabına düşmekten koru”.
Allah insandadır. İnsan, Allah’ın yeryüzündeki tecellisidir. İnsanda Allah’a ait özellikler vardır. Bu nedenle İnsanların rızasını kazanamayan hiç kimse Allah’ın da rızasını /sevgisini kazanamaz. Bundan dolayıdır ki, insanları sevgiyle kucaklamak, tüm insanlığı kardeş telakki etmek, Alevi siyasetinin temelidir. Irk, cinsiyet, renk, dil, din, bölge, coğrafya farkı gözetmeden tüm insanları, Allah’tan bir parça oldukları için sevmek de başat özellikleridir.
Yunus Emre’nin “Yaratanı severim, Yaratan’dan ötürü” sözü bu özelliğe dayanır.
Anadolu Alevi inancında şu inançlar da bulunmaktadır:
Üçler inancında Allah, Muhammed ve Ali birlikte yer alır. Bu üçleme, Hıristiyanlıktaki Teslis (Baba-Oğul ve Kutsal Ruh) gibidir. Yediler için iki farklı liste vardır: 3 + Hatice-Hasan-Hüseyin-Fatma veya Nesimi, Fuzuli, Hatayi, Pir sultan Abdal, Virani, Yemini ve Kul himmet.
Kırklar meclisi inancına göre Mürşit ve dede Hz. Muhammed, Rehber ise Ali’dir. İlk Semah ve ilk Cem’in bu mecliste yapıldığı kabul edilir ve Cem töreni ile Semah uygulaması da buna dayandırılmaktadır.
4 Kapı olarak Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat aşamalarına inanılır ve her kapının 10’ardan toplam 40 aşaması olduğu kabul edilir.
Kurtarıcı olarak Mehdi beklentisi vardır.
Her ne kadar Anadolu Aleviliği, Türk toplumuna özgü başlamışsa da zamanla başka toplumlar tarafından da benimsenmiştir. Örneğin Arnavutlarda, Boşnaklarda ve diğer bazı Balkan ülkeleri Türklerinde.
Bu önemli konuya inşallah devam etmek üzere, sağlıklar dilerim.
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE 7 KONUDA ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”