DİNDE GRUPLAŞMALAR- SÜNNİLİK VE ALEVİLİK GERÇEĞİ-1

Asırlardır Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e iman eden toplumların Din inancı temelinde gibi görünen ayrışmanın ve gruplaşmanın her iki kanadı olan Sünnilik ve Alevilik konusunu iyice kavrayabilmek için önce Kur’an’ın din temelli düşman gruplaşmalara nasıl baktığını ve tarihsel süreci iyice bilmemiz gerekiyor. Örneğin Hucurat-13. ayette, insanların özellikle ve bilerek farklı ırklar ve kişilik özellikleri ile yaratıldıkları […]

Asırlardır Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e iman eden toplumların Din inancı temelinde gibi görünen ayrışmanın ve gruplaşmanın her iki kanadı olan Sünnilik ve Alevilik konusunu iyice kavrayabilmek için önce Kur’an’ın din temelli düşman gruplaşmalara nasıl baktığını ve tarihsel süreci iyice bilmemiz gerekiyor. Örneğin Hucurat-13. ayette, insanların özellikle ve bilerek farklı ırklar ve kişilik özellikleri ile yaratıldıkları ve bunun amacının da birbirleri ile anlaşma ve birlikte yaşama sınavı olduğu üzerinde durulmaktadır.

Hucurat-13. Ey insanlar! Biz sizi erkek ile dişiden yarattık. Ve anlaşasınız, barış içinde yaşamayı öğrenesiniz diye /sizi sınamak amacıyla, çeşitli soylara ve kabilelere /toplumlara ayırdık. Allah’a göre en seçkininiz, O’na karşı takvası en fazla olanınızdır /muhkem /değişmez ana hükümlere içten uyma çabası içinde olanınızdır. Ve şüphesiz bu değerlendirmeyi en iyi yapacak olan Allah, her şeyi en iyi bilen ve her şeyden ha­berdar olandır.

Ancak Dünya yaşamının başlangıcında, bu yaratılış özellikleri olan bütün insanların /beşerlerin tek ümmet /grup oldukları, sonradan din temelli anlaşmazlığa düşüp birbirlerine düşman gruplaştıklarına Yunus-19 ve Enbiya-92-93. ayetlerde değinilmiştir.

Yunus-19. Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah’a ibadet ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi.

Enbiya-92. Ey insanlar! Gerçekte hepiniz tek bir ümmet /insan neslisiniz. Ben de hepinizin tek ibad /kulluk edeceği, yani bildirdiğim muhkem /değişmez ana hükümlerle kulluğunuzu ifade edeceğiniz Rabbinizim. 93. Fakat toplumlar onlara bildirdiklerimizi yorumlamada ve uygulamada ayrılığa düştüler ve bölündüler, hizipler ve birbirlerine düşman gruplar oluşturdular. Hâlbuki hepsi yine tek bir toplum olarak huzurumuzda toplanacaklar.

Hatta Hud-118 ve 119. ayetlerde hem yaratılış hem de din temelli gruplar olmaksızın bütün insanların Allah isteseydi tek ve homojen bir toplum halinde yaratabileceğine de değinilmiştir. Yine din temelli düşman gruplaşma hatasına sapıp sapmayanı belirlemek amacı olduğuna vurgu yapılmıştır.

Hud-118. Rabbin isteseydi tüm insanları gerek yaratılış ve gerekse din temelli tek bir toplum yapardı ve sürekli olarak tartışıp duran farklı gruplar oluşmazdı. 119. Sadece Rabbinin rahmetine maruz kalmış olanlar o tartışmalara ve birbirlerine düşman gruplaşmalara yönelmezler. Esasında Biz sizleri, içinizden tekrar tek insanlık ümmeti oluşturup oluşturamayacak olanlarınızı belirlemek için yarattık.

En’am-159, Sad-13, Neml-45, Rum-32, Enbiya-93, Şura-13, Nahl-93, Al-i İmran-19 ve 103-105, Müminun-52-53-54-55 ve A’raf-168. ayetlere baktığımızda, açıkça din temelli düşman gruplaşmaların /hizipleşmelerin /mezhepleşmelerin yanlışlığı ve Hz. Muhammed’in de bunlardan uzak durması yönünde ikaz edildiği açıklanmaktadır.

En’am-159. Özellikle de dinlerini parçalara, fırkalara /hiziplere /mezheplere ayıran, grup grup olanlara uyma ve onlardan uzak dur. Artık onların işi Allah’a kalmıştır. Allah, hesap günü onlara amellerinin yanlışlığını haber verecek ve o zaman hatalarını anlayacaklardır.

Müminun-54. Ya Muhammed! Sen de böyle farklı yorumları gruplaştıranlarla karşılaşacaksın. O zaman hem bu gruplaşmaları kendine dert etme, hem de onlara karışma ve kendi hallerine bırak. 55. Hatta Biz onlara daha çok mal ve çocuklar vereceğiz ve onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanacaklar.

Rum-32. Sizden öncekilerden Allah’ın dinini kabul etmiş olanlar, ihtilafa düştükleri dinî konulara dayanarak farklı dinî gruplar /hizip /mezhep grupları oluşturdular. İşi de öyle bir hale vardırdılar ki, her bir grup sadece kendi görüşü ile sanki din onlarınmış gibi tavırlar takınmaya yöneldiler. Birbirlerini ötekileştirdiler /düşmanlaştırdılar.

Kur’an’daki bu açık bilgileri göz önüne alarak, Hz. Muhammed’den sonra gelişen din temelli düşman ayrışmaların tarihsel sürecini irdelemeye başlayalım.

Hz. Muhammed İslâm dini demek olan kılavuz kurallarını, Kur’an olarak kendisine vahyedilen son şekliyle tebliğ eden hem dinî lider, hem de örnek olması amacıyla kurulması istenen yeni devletin başkanı konumundaydı. Çünkü gerek Neml-32-33, Şura-38, Bakara-104 ve Al-i İmran-159. ayetlerde belirtilmiş olduğu gibi Cumhuriyet, yani halkın idaresi ve kendilerini yönetecek idarecileri oy vererek seçme demek olan Demokrasi idaresi istenmiş ve Hz. Muhammed bu sistemi uygulamıştı.

Şura-38. Ayrıca Rablerinin bildirdiği muhkem /değişmez ana hükümlere uymak üzere gayret ederler, salâtı /sosyal dayanışma toplantı ve faaliyetlerini yerine getirirler, işlerini şura prensibi gereği aralarında danışarak /tartışarak çözerler ve kendilerine verdiğimiz imkânlardan muhtaçlara pay ayırırlar /infak ederler.

Bakara-104. Ey iman edenler! İdarecilerinize “raina /bizi koyun /davar gibi güt /bizi dinleme ve görüşümüze başvurmadan istediğin gibi idare et” demeyin, “unzurna /bizim görüşümüze başvur /bizi dinle ve ondan sonra karar ver” deyin. Şunu da bilin ki, bu emrimizi benimsemeyip inkâr edenlere elem verici bir azap söz konusudur.

Kur’an’a göre oluşmuş yeni Müslüman toplumunda ilk görüş ayrışması ve düşman gruplaşma, Hz. Muhammed aracılığı ile 23 yıl süren Kur’an ile eğitmiş olduğu iman edenlerin bu eğitiminin bitişinin bir mezuniyet töreni olan Hac ritüellerini gerçekleştirdiği Mekke’den Medine’ye dönerken Gadir Hum denilen yerde yaptığı konuşmadaki önerileri konusunda başlamıştır. Bu hutbesinde, Hz. Muhammed’in ümmetine hitap ederek emanet olarak neyi bıraktığı konusunda 4 görüş oluşmuştur: 1) Kur’an’ı, 2) Kur’an ve Ehl-i Beyti, 3) Kur’an ve Sünneti, 4 ) Kur’an, Ehl-i Beyt ve Sünneti.

İnternette bulabildiğim 13 Veda Hutbesi örneğini inceledim ve Peygamberin emanet konusunun,

Al-i İmran-103. Birlik halinde Allah’ın ipine /tek ilâhlı İslâm dinine ve son kılavuz ders kitabı /davet kitabı olan Kur’an’a sımsıkı sarılın ve bu konuda anlaşmazlıklara saplanıp gruplara bölünmeyin. Allah’ın size yaptığı şu iyiliği anımsayın ki, hani siz, aşiret /kabile kavgalarıyla, birbirinizin can düşmanları idiniz de, Allah, kalplerinizi yumuşatmış ve yardımı sayesinde de kardeşler olmuştunuz. Ateş çukurundaymış gibi tam bir huzursuzluk içindeyken de sizi doğruya yönelterek kurtarmıştı. Dosdoğru yoldan ayrılmayasınız diye işte Allah, gerçekleri ayetler halinde ve açıkça anlayasınız diye size böyle açık ve kolay bir şekilde bildiriyor.

Diğer bir ayrışma konusu da Peygamberin hutbede kullandığı ileri sürülen“Ben kimin mevlası /güvenilir dostu /gerçek dostu isem, Ali de onun mevlasıdır” sözü olmuştur. Bu sözün de 13 veda hutbesi örneğinden sadece 3’ünde olduğunu belirledim.

Toplumda ilk ayrışmaya yol açan bu kıvılcımlardan sonraki ciddi ikiye bölünme, Hz. Muhammed’in vefatı ile biten din adamlığında değil, devlet başkanlığında başlamıştı. Çünkü artık dini doğrudan Kur’an’dan öğrenme dönemi başlamıştı ve tek din öğreticisi, Neml-1. ayette kendini “Kur’an’ı Mübiyn”, yani  “Açık, kolay ve ayrıntılı” olduğunu bildiren tek kayna Kur’an devam etmek üzere kalmıştı.

Neml-1. Ta. Sin. Ya Muhammed! Kur’an olarak ayetler bulacaksın. Ki bu kitap, iyi ile yanlışı ayırmak üzere anlaşılsın diye açık ve kolay yazılmış /mübiyn bir kitaptır.

Peygamberin vefatı ve cenazesinin kaldırılması ile, kan bağı olan ve Ehl-i Beyt denilen ve diğer iman edenlerden toplam 17 kişi ilgilenir. Yıkama ve gerekenler bu kişiler tarafından yapılırken, Medine’li Ensar’dan bir grup, aralarında bir devlet başkanı seçimine girişirler. Bu girişimi öğrenip cenazeyi bırakan Halife Ebubekir ve Ömer, toplanılan yere gidip duruma el koymuşlar ve Ebubekir’in Hz. Muhammed’in yerine ilk Halife Ünvanı ile Devlet başkanı olmasını sağlamışlardır. Bu seçim hem Mekke’li ve Medine’liler, hem de Hz. Ali’yi Peygamber’in halefi /yerine devlet başkanı olarak kabul edenler arasında siyasi temelli düşman gruplaşmanın başlamasına neden olmuştur.

Daha sonra Ebubekir’in vasiyeti ile Devlet Başkanı, yani Halife olan Ömer’in ve yine toplumda seçim olmaksızın Halife Osman’ın devlet başkanı olmalarına Hz. Ali karşı çıkmamış, biat etmiş ve böylece toplumda düşman gruplaşmaların oluşmasına engel olma yolunu benimsemiştir.

Ancak Emevi aşiretine yakınlığı olan 3. Halife Osman’ın vali ve diğer devlet üst kademelerine özellikle kendi yakınlarını ve Emevi aşiretinden olanları getirmesi, ona karşı olanlarca öldürülmesine yol açmıştır.  Bunu fırsat gören Muaviye, Halife Osman’ın öldürülüşünü, Haşimi aşireti ile kan davası haline getirmiştir.

Haftaya konuya devam etmek üzere sağlıklı kalın. İnşallah..

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE 7 KONUDA ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”

 

Exit mobile version