TDHB Başkan Vekili Seyfettin’in iktidara çağrısı:
Türk Diş Hekimleri Birliği Genel Başkan Vekili, aynı zamanda Hatay Dişhekimleri Oda Başkanı Nebil Seyfettin, yaptığı açıklamada, meslek mensuplarını işsizlik tehlikesinin beklediğine dikkat çekti.
Bilimsel Dişhekimliğinin kuruluşunun 110.yılında, geride kalan 110 yılda, meslek ve toplum ağız diş sağlığı ile ilgili önemli değişimlerin ve kazanımların olduğunun altını çizen Nebil Seyfettin, şunları söyledi:
“Ancak başka bir gerçek de, yıllardır tartışılan sorunlarımızın birçoğunun bugün halen gündemimizde olması ve önümüzdeki yıllarda da bu sorunların giderek ağırlaşacağıdır. Öncelikle belirtmek isteriz ki, Türk Dişhekimleri Birliği, toplumun ve bireylerin ağız diş sağlığının iyileştirilmesini ve nitelikli dişhekimliği hizmetinin sunulmasını amaç edinmiştir. Bu amacına ulaşabilmek için de; bilimsel temelli, kanıta dayalı, koruyucu ve önleyici ağız diş sağlığını önceleyen politikaları savunmaktadır.
Ülkemizde, gelişmiş ülkelere göre tüm yaş gruplarında yaygın olan diş ve diş eti hastalıklarının, dişhekimlerinin sayısının artırılması ile çözümü mümkün olmayacaktır. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerine öncelik veren, insan gücü planlamasını ihtiyaç, talep ve nüfus kriterlerine göre belirleyen ulusal sağlık politikaları oluşturulmadan, diş ve diş eti hastalıklarının çağdaş ülke seviyelerine getirilmesi mümkün değildir.
Son 10 yıldır dişhekimliği eğitimi alanında insan gücü planlaması ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde birbiri ardına dişhekimliği fakülteleri açılmış ve öğrenci kontenjanlarında kaygı verici artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 19 olan dişhekimliği fakülte sayısı bugün 86 sayısına çıkmıştır. (86 dişhekimliği fakültesinin 63’ünde eğitim verilmektedir. Gelecek yıllarda diğer fakültelerde de eğitim başlayacaktır.) 2005 yılında 960 olan kontenjan 2018’de 63 fakültede 4991 sayısına ulaşmıştır.
Bu durum sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Önlem alınmazsa, önümüzdeki 10 yıl içerisinde işsiz dişhekimleri ve mesleğinin dışında başka alanlarda çalışan dişhekimleri ile karşı karşıya gelinmesi kaçınılmaz olacaktır.
AB ülkelerinde dişhekimliği fakültelerinin sayısı ve dişhekimi sayısı ülkemiz verileri ile karşılaştırıldığında büyük bir sorunun yaşanacağı anlaşılacaktır.”
-TABLO FELAKET!-
“Dişhekimliği mesleğinin gelecek 10 yılı ile ilgili de görüş bildiren TDHB Merkez Konseyi Başkan Vekili, aynı zamanda Hatay Dişhekimleri Oda Başkanı Nebil Seyfettin, geçmiş 10 yılda olduğu gibi gelecek 10 yılda da yeni fakülteler ve kontenjan artırımlarının, genel ortalaması olan yıllık % 8,8 kontenjan artışı olması durumunda, 2028 sonrası için tam bir felaket tablosu ile karşı karşıya kalınacağının altını önemle çizdi ve şunları kaydetti:
“2018 yılından itibaren dişhekimliği fakültelerine öğrenci alınmasının durdurulması ve mevcut öğrencilerin beş yıl içinde mezun olması durumunda, 2022 yılına kadar 20.450 dişhekimi mezun olacaktır. Toplam dişhekimi sayısı bu durumda 50.622 olacak ve bir dişhekimine düşen nüfus 1673 olacaktır.
Gelişmiş ülkelerde dişhekimine başvuru sıklığı yıllık kişi başı 5, ülkemizde ise 0.9’dur. (ADSM’lerin açılmasından sonra başvuru sıklığının bir olduğu tahmin edilmektedir.) Avrupa Türkiye’de ise bu sayı 2300 civarındadır. Dişhekimine gitme sıklığına bakıldığında, bu koşullarda dişhekimine ihtiyacımızın olmadığı görülecektir.”
-KONSEY BİLDİRİSİ-
Türk Dişhekimleri Birliği Konseyi Bildirisi’nin son bölümünde de, “Karar vericilere sesleniyoruz:” başlığı altında şu görüşler kaydedildi:
“Ülke kaynaklarının israf edilmemesi için taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz.
* İnsan gücü planlaması yapılmadan dişhekimliği fakültesi açılmamalı.
* Henüz eğitime başlamamış olan fakülteler kapatılmalı.
* Eğitim veren fakültelerde kontenjanlar azaltılmalı.
* Yukarıda ifade ettiğimiz veriler değerlendirildiğinde, bu ülkenin en zor ve pahalı eğitimini alan gençlerimizin geleceği ucuz işgücü olmak ya da işsiz kalmak olmamalı. 30 yıldır meslek alanında yaşanan sorunları irdeleyen, çözüm üreten ve önerilerde bulunan Türk Dişhekimleri Birliği’nin değerlendirmeleri yok sayılmamalı, yetkileri ve görev alanı yasal düzenlemelerle kısıtlanmamalı.”