Adı çeşitli şekilde tanımlanan yeni sistem yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanlığı KHK’ları birbiri peşi sıra yayınlanarak yürürlüğe konulmaya başlandı.
Ekonomide tehlike çanlarının çalmakta olduğu ekonomistler tarafından yüksek sesle dillendirilmektedir.
Cari açık giderek artmaktadır.
İşsizlik oranları aynı şekilde artış gösteriyor.
Milli Eğitimde, yeni eğitim- öğretim yılı başlamak üzere iken, okullara gidecek olan çocukların ne yapacakları, hangi okullara gidecekleri, özellikle ödeme gücü olmayan öğrencilerin şaşkın bir durumda geleceklerinden endişe ile söz edilmeye başlandığı bir dönem yaşanmaktadır.
Özelikle ülkenin hemen hemen tüm sorunları çözüm beklemekte ve bu durumdan şikayetçi olanlarda tutunacakları bir dal aramaktadırlar.
Elbette ki tutunacak ilk ve önemli dal ise, hem Cumhuriyetin kurucusu, devrimlerin yapılmasına ön ayak olmuş ,hem de şuan anamuhalefet partisi konumunda olan CHP’dir.
Vatandaşlar bu durumu gördükleri ve bildikleri içinde, muhalefet partileri içerisindeki kaynaşmayı bir türlü anlayamamakta ve de hazmedememektedirler.
24 Haziran seçimlerinden muhalefet partileri şu veya bu nedenle galip çıkamamışlardır.
Şimdi oturup bir özeleştiri yaparak ve yenilginin nedenlerini, bilimsel bir şekilde araştırma yerine, ne yazık ki sonuca hiçbir şekilde etkisi olamayacak olan bir kaos içinde çırpınılmaktadır.
Oysaki tüm olumsuz koşullar göz önünde tutulduğunda ,AKP’nin bırakın birinci parti olmayı, barajın üstüne bile çıkamaması gerekir. Siyaset biliminden anlayanlar bunu böyle tanımlamaktadırlar.
O halde tüm olumsuz koşullara rağmen, seçmenin AKP’ye neden oy verdiğini, neden sırt çevirmediğini, AKP’nin neden hala birinci parti konumunda bulunduğunu , MHP’nin desteği ile neden Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazandığını ve parlamentoda da aynı nedenle çoğunluğu elde etme imkanına kavuşmayı başardığını araştırmak gerekir.
Yıllardır bizim ve bizim gibi birçok yazılar yazıldı, çizildi , söylendi: AKP’ye oy veren seçmen, muhalefeti ,özellikle CHP’yi kendinden biri olarak görmüyor ve kabul etmiyor.
Özellikle doğru teşhis koymak gerekir. Teşhis konulduktan sonrada gereken tedavi uygulanmalıdır.
Bunların başında muhalefetin yılın 365 gününde, ayın 30 gününde, haftanın yedi gününde, günün hemen her saatinde ,AKP’ye oy veren seçmenlerle bir arada olarak bunların sorunlarını, beklentilerini, neden muhalefeti kendilerinden biri olarak kabul etmediklerini tespit edip, varılacak sonuca göre de gereken adımları atması geliyor. Bunlar yapılmadığı sürece ,seçimden seçime yapılacak olan ziyaretler, söylenecek olan sözler ,atılacak olan adımlar ,bilinmelidir ki hiçbir yarar sağlamayacak, sonucu değiştirmeye yetmeyecektir.
Muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin kendi çizgisi doğrultusunda hareket etme yerine, yapay önlemlerle, sağdan, kendini kabul ettiremediği seçmen kitlesinden oy alabilmesi mümkün değildir.
Aslı varken kimse taklide itibar etmez. Bu nedenle önce güven sağlanmalıdır.
Bunun yanında partinin tüzük ve programında yer alan ve yıllardır kökleşmiş bulunan ilkelerden sapma yapmadan, oyların arttırılması yoluna gidilmelidir.
Bu yol ve anlayış Ecevit döneminde nasıl başarıya ulaşmışsa, bugünde aynı şekilde ulaşabilir.
Bu gerçekleri görmek ve koltuk mücadelesi yerine, ilkeler üzerinde birleşmek, toplumun beklediği değişimi gerçekleştirmek suretiyle, gerek yerel yönetimler seçimlerinde ve gerekse göz açıp kapayıncaya kadar geçecek süre içerisinde yapılacak olan genel seçimlerde başarıya ulaşmamak için hiçbir neden ve gerekçe söz konusu olamaz.
Bu nedenle herkesin, sadece ve sadece ülke yararını düşünerek hareket etmesi, umutsuzluğa kapılmaması , mutsuz olmaması, aydınlık günlerin kısa sürede ülkemizi aydınlatacağına inanması suretiyle kendine düşeni yapması gerekir….
nabiinal@hotmail.com