Sprey boyalı, kirli, bakımsız!
Son turizm çalıştayını geride bırakan Hatay’ın Samandağ’ı noktasında, yüzlerce metre yükseklikte bir mabed için yazılan, çizilen ‘resmi-kurumsal’ çok şey var. Ama eldekinin gerçeğinde duran bizlerin, gördüğü ‘resmi-kurumsalın’ çok ötesinde!
…Değerli Ziyaretçilerimiz! Tarihi eserlerimizi ve kültürel mirasımızı ‘birlikte’ KORURSAK, bizden sonraki nesillere SAĞLIKLI bir şekilde aktarabiliriz. Bu kapsamda, LÜTFEN Dor Tapınağımıza hiçbir şekilde ZARAR vermeyelim, YAZI yazmayalım, ATEŞ yakmayalım, ÇÖPLERİMİZİ çöp kovasına atalım, çevremizi TEMİZ tutalım. Ayrıca yapıların üzerine çıkılması, uçurum kenarına yaklaşılması, tehlikeli ve yasaktır. Bu UYARI, sizlerin can ve mal güvenliği ile tarihi eserlerimizin KORUNMASI için yapılmıştır. Dikkate aldığınız için teşekkür eder, iyi gezmeler dileriz…
–
Bu ifadeler, Samandağ’daki Dor Mabedi’ne (The Doric Temple) gelenleri karşılayan ve altında “Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü” yazan bir tabeladan! Ancak tabelada okunanların ilerisinde bizleri bekleyen gerçek, uyarıyı yapan kurumsal iradenin ‘nerede’ olduğu sorgusunu da gündeme taşıyor. Taşırken de… Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı kapsamında, “Turizm, Sağlık Doğa ve Kırsal Turizmi, Kültür İnanç ve Kongre Turizmi, Hatay Gastronomi Turizmi, Su Üstü ve Su Altı Sporları ile Kruvaziyer ve Yat Turizmi” Alt Çalıştay Gruplarının eylem planı doğrultusunda hazırladıkları raporlar, ardından yapılan konuşmalar, olması gerekenlerin altının çizildiği söylemler, eleştiriler akla geliyor!
Çalıştay raporlarında, mevcut tarihi ve kültürel alanlar için ne tür tespitler yapıldığını, eksikliklerin nasıl resmedildiğini ya da ‘resmi-kurumsal’ kimliklere ne derece bir sorumluluk yüklenildiğini bilmiyoruz ama… Eldekine dair hafta sonu ziyaretimizde ne gördük, neye şahitlik ettik, işte bunu çok iyi biliyoruz! O yüzden, gecikmeden bugüne başlayalım ve Samandağ’a tepeden bakan binlerce yıllık bir geçmişin görkemli hikâyesinden geriye kalanı anlatalım!
O zaman, adım adım ilerleyelim mi? Hadi o zaman…
-BİR TABELA!-
Buraya gelenleri, Dor Mabedi’nin olduğu alanın hemen önüne çakılan, altında Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nün ismi bulunan bir tabela karşılıyor. Bu tabela, daha önceki haberlerde ‘eksikliği’ defalarca dile getirilen kısımlardan biriydi ve bu eksikliğin giderildiğini görmek güzel! Peki, bu tabela neden mi bu kadar önemli!
05.02.2018 tarihli buna dair haberimizin başlığı, “Kaç bin yıllık? Peki, yalnızlık, o kaç yıllık?” olmuş, ‘tabela’ noktasındaki tespitimizi ise şöyle yapmıştık:
“Aknehir’in 500 rakımlı tepesindeki 1500 yıllık Saint Simon Manastırı’nın yaşadığı sprey kirlilik burada da var! Ama en ‘olmayan’ şeye dair konuşalım mı? Burada, Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yok! Hatta Bakanlığın kendisine dair tek bir ‘ibare’ bile yok’! Ne bir ‘yazı’ ne bir ‘tabela’ ne de bir ‘uyarı’… Gelen, ‘neye’ geldiğini bilmiyor! Gördüğüne dair ‘nasıl’ bir fikir yürütmesi gerektiğini de! Anlayacağınız, hiçbir şey yok! Var olan tek şey, eldeki gerçek! Terk edilmiş, geride bırakılmış bir gerçek… ‘KADER’ deyip uzaklaşılmış bir gerçek… ‘Hallederiz’ diye de eklenmiş bir gerçek’! Tarihi ve kültürel emanetlerin yarınına dair korkularımızı besleyen bir gerçek!”
Bugün, bu eksiklik giderilmiş! Artık gelenler, burada onları karşılayan ‘kurumsal bir kimlik’ görüyor. Sahipsizlik yerine, olması gerekeni! Ama sorun şu ki, her şey o tabela noktasında başlıyor ve bitiyor! Tabelada yazan, “Tarihi eserlerimizi ve kültürel mirasımızı birlikte korursak…” kısmının ‘birlikte’ kelimesinin ‘resmi’ kısmı yok! Bunu da en çok, o tabelanın ilerisinde adımlamaya başlar başlamaz görüyorsunuz! Peki, gördüklerimiz mi?
O zaman adımlarımız, Samandağ Kapısuyu Köyü’ ne giden yolun 2. km’sinde şahit olduklarımızla devam etsin.
-BALIK*EKMEK-
“Konumuzun bununla ne alakası var?” demeyin! Çünkü Dor Mabedi’ne gelenleri, burada “balık-ekmek” satışı yapan bir minibüs ve mabedin uçuruma bakan kısmına ekli masa sandalyeler karşılıyor. Ama bu kısmı eleştirimizin dışında tutuyoruz. Çünkü burada konuştuğumuz vatandaşların tespitleri ve eleştirileri oldukça çarpıcı. Söylenen mi?
“Burası tarihi bir alan ve korunması gerekiyor! Doğru mu? Ama bu koruma işlevini salt vatandaşa yükleyebilir misiniz? Peki, vatandaşı burada olan bitenler adına eleştirebilir misiniz? Mesela nedir! Bakın yan tarafta bir zeytinlik var ve sürülmüş bir tarla! Şunu netleştirelim… Burada yapılan her şey, her işlem takip altındadır. Olmalıdır da! Yanlış yapana müdahale tabi ki şarttır! Ama yanlışın geleneksel takibini ‘vatandaş’ nezdinde yaparken, burayı koruması gerekenler nerede, bana söyler misiniz? Şu hale bakın! Siz de haber için gelmişsiniz! Her yerde bira şişeleri, plastik su şişeleri var, manastıra yazılmış sprey yazılar ve daha fazlası da! Bu kadar mı? Değil! Manastır, yabani ot içinde kalmış! Peki, bunlar da yanlış değil mi? Bakım niye yok? Emin olun, bu arkadaşlar olmasa, burası daha kötü olurdu! Bir çeşit bekçilik yapıyorlar anlayacağınız. Ama akşamları burası Allah’a emanet! Kalan sağlar bizimdir hesabı anlayacağınız! Sözün özü şu ki… Tabela çakmakla olmuyor bu işler! Burada olacaksın! Buradaki varlığını hissettireceksin! Aksi halde, sonuç ortada!”
-SPREY BOYA-
Antakya’nın tarihi evlerinin dar sokaklarını teslim alan, Saint Simon Manastırı’nda yaşanan sorunların ana başlıklarından birini oluşturan, hatta Titus Tüneli’nde de karşımıza çıkan sprey boya terörü burada da yaşanıyor. Hatta Dor Mabedi içindeki devasa taşların birinin üzerinde, “lütfen yerlere çöp atmayın” uyarısı da buna dair! Tabi tam da bu noktada, girişe tabela ekleyen Hatay Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne, Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne ve en başta da Hatay Valiliği’ne sormak gerekiyor… Uzun zamandır, tarihi ve kültürel alanlarda yaşanan sprey boya terörü de Hatay 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı Çalıştayı kapsamında konuşuldu mu? Asıl olarak da, Dor Mabedi konuşuldu mu? Bu tür alanları ‘koruma’ hallerimizin trajikomik halleri konuşuldu mu? Peki, sonuç ne oldu?
-KORUMA!-
“Tarihi eserlerimizi ve kültürel mirasımızı birlikte KORURSAK, bizden sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarabiliriz…” uyarısı ile karşılanan ziyaretçilerden birine sorduk, ne düşündüğünü! Söylediği mi?
“Hakkında çok şey duyduğumuz yerlerden biriydi, ama beklediğimizi bulamadık. Aslında neye baktığımızı da anlamadık. Çünkü otlar, ağaçlar o kadar çok ve yoğun ki, görmek istediklerimizi görmeye çalıştık, diyebilirim. Üzücü olan, ülke tarihinin bu sahipsizliği! Ne yazık ki, gelen vatandaşlarda da hata var, ki etraf çöp dolu ve yazık ki, tarihi alanda epeyce bir sprey boya kirliliği de var! Ama koruma algısı da yok, ya da ben göremedim! Belki de korunacak kadar önemli bir yer değil burası! Hangisi? Bu arada, genelde gezi boyunca mola noktalarımızın hepsini fotoğraflayıp blog sayfamızda paylaşıyoruz. Yalnız burası için ne yazmak gerekir, bilemedim. Girişte bir uyarı tabelası gördüm, ki tüm o uyarılar pek bir işe yaramamış, belli! Ama uyarı yanında, burası ne, ne olarak kullanılmış, buna dair de bir şeyler olsaymış iyi olurmuş!”
-ÖZETLE!-
2012-2015 yıllarını kapsayan Hatay ili Turizm Stratejisi ve Eylem Planı ile ne yaptığımızı bilmiyoruz, ancak… 2018-2023 İl Turizm Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında konuşulanlar umut verici! Ama anlaşılan o ki, paylaşılan umut adına henüz adımlar atılmaya başlanmamış! Ama biz, o ‘umudu’ paylaşan ve kent turizmi başlığında cesur ve sahiplenici açıklamalar yapan Hatay Valisi Rahmi Doğan’ı bu alanlara öncelikle davet edelim! Brifing almasın, ama… Saint Simon Manastırı, Dor Mabedi ve diğer alanları bir an önce adımlasın, adımladıkça da görsün ve gördükçe de şahit olsun! En çok da eldeki ‘resmi-kurumsal’ turizm algısının yetersizliğini! -Tamer Yazar-