Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Dr. Adnan Ezelsoy’a Veda…

Prof. Dr. Halûk Harun

Prof. Dr. Halûk Harun DUMAN/ MÜYADYO Müdürü

Dünyamızı kasıp kavuran Covid 19 salgını, 30 Aralık 2020 tarihinde aramızdan 254 can aldı. Uzun zamandır bu belayı sayılarla, istatistiklerle tanımlamaya ve tanımaya çalışıyoruz. Uzmanlar televizyonlarda artan azalan sayılardan bahsediyorlar. Acaba sayıya dönüşerek hayatını kaybeden kaç insanı yakından ve yeterince tanıyoruz? Vefat eden insanlar, bu tabloda yer alan hangi rakamı
karşılıyorlar? Bu insanların her biri farklı özellikleri, farklı vasıflarıyla tanınmayı hak etmiyorlar mı?… gibi sorular maalesef çok fazla sorulmuyor.

Yeni yıla günler, hatta saatler kala Antakya’nın sevilen doktorlarından Adnan Ezelsoy aramızdan ayrıldı.

Onun, insani ve hekimlik vasıflarıyla hatırlanması gerektiğine inanıyorum. Ben aslen Erzurumlu’yum. 2000 yılında Antakya’dan evlendim. 2001 yılında eşimin hamilelik döneminde, doğumun Antakya’da yapılmasının doğru olacağına karar verdik. Doğum mütehassısı Dr. Muhammed Gali aile dostlarıydı. Babası Ali Gali, kayınpederim İzzeddin İster’in yakın arkadaşıydı. Bu nedenle Muhammed Hoca sağ olsun bize ailesinden bir fert gibi yakınlık gösterdi. Oğlumun doğumu onun kontrolünde gerçekleşecekti. Muhammed Bey, bir çocuk doktorunun da doğumda bulunmasını önerdi. Doğum sonrasında çocuğun kontrolü ve aşılarının o doktor tarafından yapılmasını istedi. Bize önerdiği isim, Çocuk Doktoru Adnan Ezelsoy’du. Doğal olarak ben onu hiç tanımıyordum. Eşimin akrabası Serpil Kilisli Adnan Beyle temasa geçeceğini söyledi. Eşimin ailesi de Adnan Bey’i ve ailesini yakından tanıyorlardı.

Dr. Adnan Ezelsoy’la tanışma
6 Ağustos 2001 tarihinde, saat 11.00 sularında oğlumun doğumu gerçekleşti. Adnan Bey doğum anından itibaren oğlumun ve eşimin sağlığını takip etmeye başladı. Çocuğun tartılması, boyunu ölçülmesi, uzuv kontrolünü vs. doğum esnasında o yapmıştı. Doğumdan birkaç saat sonra kaldığımız hastane odasına geldi. Ben Dr. Adnan Bey’i ilk kez 20 yıl önce orada gördüm ve tanıştım. Cana yakın, heyecanlı, nazik, çok ama çoook sevecen bir insandı. Benimle sanki kırk yıllık ahbapmış gibi konuştu.

Oğlumla ve eşimle yakından ilgilendi. Antakya civarında Akdeniz anemisinin yaygın olduğunu, bu nedenle bazı ilave tahliller yaptırmak istediğini belirtti. Olur, dedik. Birkaç saat sonra oğlumda G6PD enzim eksikliği olduğu ortaya çıktı. Bu çok korkulacak bir sorun değildi. Çocuğun belli gıdalar (bakla) ve belli ilaçlardan uzak durması gerekiyordu. Hemen elimize bir yasaklı ilaç listesi verdi. Onun yaptığı erken teşhis, sonraki yıllarda götürdüğümüz doktorların da ilgisini çekti. Hatta bazı ünlü profesörler Dr. Adnan Ezelsoy hakkında çok takdirkâr sözler söylediler.

Adnan Hocayla başlayan bu yakınlığımız yıllar içinde daha da gelişti. 2007 yılında bu kez kızımın doğumu gerçekleşecekti. Dr. Muhammed Gali ve Dr. Adnan Ezelsoy artık bizim doktorumuz olmaktan ziyade ailemizin birer ferdi olmuşlardı. Her ikisi de işlerini gayet ciddiyetle yapan ve insanlara “Hekim böyle olur” dedirtecek cinsten mesleklerine aşık insanlardı.

Gezgin doktor
Dr. Adnan Ezelsoy özel bir hastanede çalışıyordu ayrıca Kurtuluş Caddesi başında bir muayenehanesi vardı. Çocuklarımı buraya götürdüğümde bekleme salonunu her zaman tıka basa kalabalık görürdüm. Sanki Antakya’da başka bir çocuk doktoru yokmuş gibi insanlar kucaklarında çocukları ile onu bekliyorlardı. Adnan Hoca benim muhabbetimi sevmiş olacak ki, gidince kolay kolay bırakmazdı. Yaptığı gezilerden bahseder, fotoğraflar gösterirdi. Öyle tahmin ediyorum ki, dünyada gezmediği ve görmediği ülke sayısı çok azdı. Kendisinden bu gezilerini yazıya aktarmasını istedim. Bunu yaptı mı yapmadı mı, bilmiyorum.

Sanırım Adnan Hoca doktor olmasaydı çok iyi bir gezgin olurdu. Her şeyden önce anlatmasını biliyordu. Anlatımlarına espri katıyor, daldan dala atlıyordu. Onunla yaptığım sohbetlerden her zaman yeni bilgiler öğrenerek ayrılıyordum. Yalnızca doktor değil okul gibi, ansiklopedi gibi bir kültür küpüydü. Tıbbi bilgisi muhteşemdi. Babası ve abisi de doktordu. Aileden gelen meslek geleneğini özümsemişti. Eli de bal satıyordu yüzü de. Onun da babası gibi ihtiyacı olanlardan muayene ücreti almadığını, ilaçlarını verdiğini, hatta uzaktan gelen hanımların yol ücretini bile cebinden ödediğini duymuştum.
Bunu yapan kaç hekim tanıyorsunuz bilemiyorum?

Aile ve Antakya sevgisi
Her yıl, yazın Antakya’ya gittiğimde mutlaka görmek istediğim insanlardan biri de Dr. Adnan Ezelsoy’du. Çocuklar büyümüş olmasına rağmen onları da yanımda götürüyordum. Hayatlarına katkı sağlayan bu muhteşem insanı tanımalarını istiyordum. Adnan Hoca, başı ne kadar kalabalık olursa olsun bizi içeri alıp bir kenarda oturtuyor, süvari söylüyor hem hasta bakıyor hem de muhabbet ediyordu. Aynı anda birkaç işi düzgün bir şekilde yapmasına hayret ediyordum. Muhabbetlerimizde söz mutlaka dönüp dolaşıp kızlarına geliyordu. Üç kızı vardı. Hepsini farklı özellikleriyle tanıtıyor ve gururla anlatıyordu. Özellikle ikizlerle ilgili anlattıkları bir babadan çok bilim adamı gözlemlerini de içeriyordu. Kızlarının dedeleri, amcaları ve babaları gibi doktor olacağına çok seviniyordu. Onların bir gün eğitimlerini tamamlayıp göreve başlamalarını heyecanla bekliyordu. Ailesini, yakınlarını, özellikle de kızlarını onun kadar seven bir başka insan tanımadım dersem yalan söylemiş sayılmam.

Yaklaşık 25 yıldır Antakyalıları tanımaktayım. Ondan önce bu şehirle ve insanlarıyla ilgili bilgim çok sınırlıydı. Onları tanıyınca şehre olan düşkünlükleri ve sevgileri beni çok şaşırttı. Her birinde şehir sevgisi adeta doğuştan gelen bir gen gibiydi. Şehir sanki DNA’larına işlemişti. Bunlardan biri de Dr. Adnan Ezelsoy’du. Gençliği İstanbul’da geçmiş, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştu. Arada bir ona takılır “Hocam gelin İstanbul’a yerleşin, sizin gibi bir doktor orada çok güzel işler yapar” derdim. Ancak o gözlüklerinin altından muzipçe gülümser ve Antakya’ya aşkını belirtirdi. Onun için Antakya bir şehirden ziyade havasını ölünceye kadar içinde taşıyacağı bir mekandı. Ailesinin bir parçası gibiydi. Kalbi bu şehirde atacak, bu şehirde duracaktı. Nitekim öyle de oldu…

31 Aralık 2020 Perşembe akşamı onu arayıp yeni yılını kutlamayı düşünüyordum. Ancak bir akşam önce eşim Covid nedeniyle vefat ettiğini söyleyince yıldırım çarpmışa döndüm. Sanki çok ama çok yakın bir akrabamı, kardeşimi kaybetmiş gibiydim. Tanıdığım, tanımaktan onur duyduğum böyle güzel bir insanın Covid belasına uğramasına hâlâ inanamıyorum. Rahmetlinin, hasta çocukları yalnız bırakmamak için işe gitmek zorunda kaldığını hissettim. Onun kadar yaşama sevinci dolu bir insanın, bir şifacının çocukları her türlü şart altında yalnız bırakmayacağını düşündüm. Bu süreçte kaptığı virüs onu aramızdan aldı cennete götürdü. Ne mutlu o insanlara ki, böyle güzel bir insanı tanıdılar. Ne yazık o insanlara ki, ona doyamadan kısa sürede kaybettiler…

Adnan Bey unutulmasın
Antakyalıların bu muhteşem insanı unutturmayacak güzel işler yapacağından adım kadar eminim. Kadirbilir Belediye Başkanı sayın Doç. Dr. Lütfü Savaş’a güzel ve merkezi konumdaki bir çocuk parkına Dr. Adnan Ezelsoy Çocuk Parkı adını vermesini öneriyorum. İçine o gülen yüzünü yansıtan bir büst yapılırsa âlâ olur. Çünkü o çocukları çok severdi. Vefatından sonra da isminin çocuklarla anılması ve yaşaması yerinde olur.

Başta Covid belasıyla cansiperane mücadele eden doktorlarımıza, bütün sağlık çalışanlarına başsağlığı diliyorum. Onların her biri, isimleri tarihe altın harflerle yazılacak önemli işler yaptılar ve yapıyorlar. Yine sevgili Antakya’nın değerli bir evladını kaybetmesinin acısını paylaşıyorum. Sevgili kızlarına sabırlar diliyorum. Böyle bir babanın evladı olmak şüphesiz onurların en yücesidir. Mekânı cennet olsun.

Umarım ki gittiği yerde onunla tekrar görüşür, hasret gideririz. Melekleri kıskandıracak kadar güzel bir insanın aramızdan ayrılmasının üzüntüsü içinde Azerbaycanlı şair Samed Vurgun’un sözleriyle sevgili doktoruma selamlar gönderiyorum:
Ezelden böyledir çünkü kâinat,
Cihan daimidir ömür emanet,
Elden ele geçer vefasız hayat,
Biz geldik gideriz, sen yaşa dünya