Dubai’den Ankara’ya

Bir otel odasından gündemi belirlenen ülke… Doç. Dr. Necmettin Çalışkan: “Sosyal medyadaki komik görüntülere bile anında soruşturma açılırken, bu kadar sarsıcı durumda hiç kimse neler oluyor diye sormuyor? Şu sorulabilir: Bir mafya liderinin sözlerine bakıp dava mı açılır? Öyleyse ilgili Sayın Bakan neden televizyonlarda bu ithamlara uzun uzun cevap verme gereği duydu?” “Daha düne kadar, […]

Bir otel odasından gündemi belirlenen ülke…

Doç. Dr. Necmettin Çalışkan: “Sosyal medyadaki komik görüntülere bile anında soruşturma açılırken, bu kadar sarsıcı durumda hiç kimse neler oluyor diye sormuyor? Şu sorulabilir: Bir mafya liderinin sözlerine bakıp dava mı açılır? Öyleyse ilgili Sayın Bakan neden televizyonlarda bu ithamlara uzun uzun cevap verme gereği duydu?”

“Daha düne kadar, Cumhur İttifakı (AK Parti-MHP) ortaklığına meydanlarda oy toplamak için mitingler yapan, kendisine korumalar tahsis edilen ve birçok üst düzey seçkin zevatla yan yana gelmiş boy boy fotoğrafları olan biri…” olarak nitelediği Sedat Peker’in, Ankara merkezli ve ülke genelinde yarattığı tartışmalı ortama işaret eden, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Mafyanın, otel odasından gündemi belirlediği bir ortamda ülkenin çalkalanmasından kimse memnun değil” tespitinde bulundu.
13 Ocak 2016’da, geniş katılımlı bir konuşmasında, Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzalayan Akademisyenlerin katledileceğini söyleyen ve bu konuşması nedeniyle yargılanan, ancak Temmuz 2018’de beraat eden Peker’in son video paylaşımlarını değerlendiren Çalışkan’ın tespitleri, ara başlıklar halinde şöyle:
-EKRAN BAŞINA!-
Son günlerde yaşanan olayların ve söylenen sözlerin bir özetini yapsak, herhalde güzel bir ‘mafya-hükümet’ ilişkisini konu alan bir film senaryosu elde edebiliriz. Öncelikle şunu belirtelim ki, o alemle ilgimiz olmadığından, anlatılanları ekranlarda gördüğümüz kadar biliyoruz. Tüm millet ekran başına kilitlenmiş, resmi tabirle, Organize Suç Örgütü (OSÖ) liderinden açıklama bekliyor.
-KORUMALAR!-
Daha kısa bir zaman öncesine kadar, Cumhur İttifakı (AK Parti-MHP) ortaklığına meydanlarda oy toplamak için mitingler yapan, kendisine korumalar tahsis edilen ve birçok üst düzey seçkin zevatla yan yana gelmiş boy boy fotoğrafları olan biri, hükümetin önemli bir bakanına, milletvekiline ve birçok kişiye uzanan bazı ithamlarda bulunuyor. Yeni ifşaatları da nefesler tutulmuş, pür dikkat bekleniyor.
Yurt dışında bulunduğu otel odasında, “bir tripot ve bir kamerayla” çektiği bu videolarda dillendirdiği akla hayale sığmayacak suçların/suçlamaların, bizzat ülkeyi yönetme konumunda olanlar tarafından işlendiği veya organize edildiğini ifade ediyor.
Videolar, milyonlarca kişi tarafından izlendi. Kayıtlarda ismi mezkur, suçlamaların muhatabı Bakan, televizyonlara çıkıp, sözüm ona kendini aklamaya ve iddiaların birer iftira olduğunu anlatmaya çalıştı. Ancak kamuoyunun yeterince tatmin olduğunu söylemek zor.
Katıldığı televizyon programında açık ve net konuşmak, iddialara cevap vermek ve ortaya kesin deliller koyup insanları aydınlatmak yerine, ne kadar “vatansever olduğunu ve hedefin de aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olduğunu ifade eden hamaset dolu sözleri tercih etti.
-İNANDIRICILIK!-
Buna karşın, sosyal medya mecralarında Venezuela’dan yapılan peynir ithalatı ile ilgili söylemler, konuyu daha ilginç bir noktaya taşıdı. Peynir ithali gerçekleştiyse, belgelemek gerekir. Böyle bir ticaretin olmaması, daha çok kafa karıştıracak başka bir durum ortaya çıkarır, ki zihinlere de başka ilişkiler gelir.
Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu ile ilgili ithamlar, yenilir-yutulur cinsten değil. İddiaların iftira olduğunu söyleyerek, “Venezuela’ya maske ve test kit dağıtımı” için gitmiş olmak ne kadar inandırıcı oldu, bilmiyoruz. Mesela, “Taşımacılıkla uğraştığından, gemi, yük vs. işleri için oradaydı” denilseydi, biraz daha inandırıcı olmaz mıydı acaba?
Neyse, konumuz bunlar değil. Bunların olup-olmadığına dair elimizde belge yoksa, kişileri itham edecek değiliz.
-İSTİFA!-
Bütün bu yaşananlara dünya alem kayıtsız kalmamışken, sessiz kalan iki taraf dikkat çekiyor. Birincisi; ülkenin adil mahkemelerinin bağımsız savcılarının görevini icra etmesi! Sosyal medyadaki komik görüntülere bile anında soruşturma açılırken, bu kadar sarsıcı bir durumda hiç kimse “neler oluyor” diye sormuyor? Şu sorulabilir… “Bir mafya liderinin sözlerine bakıp dava mı açılır?” Öyleyse, ilgili Sayın Bakan, neden televizyonlarda bu ithamlara uzun uzun cevap verme gereği duydu? Adli mercilerin; zaman, mekan ve şahıs belirtilerek itham edilen kişileri ifadeye çağırması gerekmez miydi? Ayrıca, başta Sayın Bakan olmak üzere, görevde olan kişilerin, soruşturmaların sağlıklı yürütülmesi için istifası veya görevden el çektirilmesi gerekmez miydi? Basit bir yazılı açıklamayla bile, iddiaların yalan olduğu söylenip, deliller paylaşılabilirdi. Ülke rahatlar, şahıslar aklanır, kamu vicdanı tatmin olurdu.
-AÇIKLAMA!-
İkincisi; ülkenin en tepesindeki Sayın Cumhurbaşkanlığı makamının uzunca süren sessizliğin ardından, Sayın Bahçeli ve Perinçek’ten sonra, son grup toplantısında konuşması “düşündürücüdür”. Sahip çıktığını söylese de, “tüm iddialar araştırılacaktır” demesi, işin bitmediğini gösteriyor.
İtham edilen kişilerin kendilerini savunmadığı bir dönemde, acaba bilmediğimiz, altta alta bir süreç mi işletiliyor? Daha yakın zamanda, ortada bugünkü kadar net iddia ve ithamlar olmadığı halde; başbakanların, bakanların ve belediye başkanlarının görevden alındığı veya istifaya zorlandığını düşününce, ortada ciddi bir rahatsızlığın olduğunu söyleyebiliriz.
-BELGELERİYLE!-
Özetle, hamaset dolu tehditler ve açıklamalarla kimsenin tatmin olmayacağı bilinmeli. “Hedef, ben değilim, devlet!” ifadeleri, şahısla devletin varlığını eşitlemek anlamına gelir, ki bu da kabul edilemez. Ortada birtakım suçlamalar var! Suçluysanız, çekilin. Masumsanız, iddiaların iftira olduğunu belgeleriyle ispatlayıp, kamuoyunu rahatlatın. Aksi halde, mafyanın otel odasından gündemi belirlediği bir ortamda, ülkenin çalkalanmasından kimse memnun olmaz. Tamer Yazar

Exit mobile version